Hizmet edeceklerin hazırlanması 2

Prof. Dr. Osman Şahin

Prof. Dr. Osman Şahin

20 Ara 2024 15:11

  • Cenab-ı Hakk’ın Latif, Alim Ve Hakim isimlerinin gölgesinde gerçekleşen ve  Şefkat Tokatları Risalesinde, Hizmet-i İmaniye ve Kur’an’iyenin kerametlerinden olarak, Allah’ın (celle celâluhu) hizmet ortamlarını hazırladığını ve hizmet edecek hadimleri de o işlere sevk ettiği konusu ile ilgili Hazret-i Bediüzzaman’ın başlattığı Risale-i Nur hizmetlerinde ve bu hizmetlerin hayatın bütün üniteleri içerisine taşınmasına vesile olan ve Fethullah Gülen Hocaefendi etrafında şekillenen Hizmet Hareketi içerisinden örnekleri vermeye başlamıştık. Bu örnekleri vermeye devam edelim…

    Hocaefendi’nin vaaz ve sohbetlerini kaydedip bütün dünyaya yayılmasına vesile olan Tuzcu Cahit abi, daha önceleri Yaşar Tunagür Hoca’nın vaazlarını teyp kasetlerine kaydeder başkalarının dinlemesine vesile olurmuş. Hocaefendi, İzmir’e geldiğinde Tuzcu Cahit abi bu işlerde hayli tecrübe kazanmış olarak hazır bulunuyordu. Tuzcu Cahit Abi de gerçekten bu işin tam hakkını vererek, milyonlara bu mesajların ulaşmasına vesile olmuştur.

    Hacı Kemal Erimez Abi, ailesinden ona kalan çok büyük servete sahip bir insandı. O bunların hepsini hizmetler adına sarf edecek kadar cömert bir insandı. O Fethullah Gülen Hocaefendi ile tam bir uyum içerisinde hareket ederdi. Onunla olan yakınlığı sadece maddi yakınlıktan ibaret değildi, onun çok daha ilerisinde ruhta bir yakınlığa sahip idi. Hocaefendi’nin söylediği her şeyi, her türlü söz, işaret ve yaptığı vurgular dahil emir kabul edip onları gerçekleştirmek için müthiş bir çaba ve çalışma içerisine girer ve ekseriyetle de Allah (celle celâluhu) O’nun bu samimiyet ve dualarına binaen bunların yapılmasını O’na lütfederdi.

    Okul Adam” unvanını hak eden Hacı Kemal abiyi de Cenab-ı Hak hizmetlere hazırlayıp sevk etmiştir. O’nu bütün Türkiye’deki hizmetlerin gelişmesine ve daha sonra da Orta Asya’daki bütün ülkelerdeki hizmetlerin başlamasına bir vesile kılmıştır.

    Önceleri Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi’nin sohbetlerini kaydedip yaymayı kendisine vazife bilmiş, daha sonra Yaşar Tunagür Hoca’yı tanıyınca onun peşinden ayrılmamış ve kasetlerini kaydedip yaymıştır. Fethullah Gülen Hocaefendi ile tanışınca “İşte şimdi tam aradığımı buldum” diyerek ona tabi olmuş, onun vaaz ve sohbetlerini kaydedip yaymış ve bütün servetini bu hizmetlerin yoluna harcamıştır.       

    Adnan Menderes, Süleyman Demirel ve Turgut Özal gibi çok sayıda siyasetçi ile yakın ilişkiler kurmuştur. Daha sonra bu ilişkilerinden elde ettiği krediyi de çok güzel bir şekilde hizmetlerde kullanmasını bilmiş ve bunları önemli hizmetlere vesile etmiştir.

    Anlatılması zor olan bu hizmet insanını, onun hayatını anlatan “Hacı Ata” kitabına havale ediyoruz.

    Hüsrev Altınbaşak Ağabey, vefatına çok yakın bir tarihte, etrafındaki talebelerini Hocaefendi’ye yönlendirmişlerdir.

    Ali Osman Karahan (Topal Hafız) Ağabey, Sadettin Başer abi, Muzaffer Ecevit Hocafendi’yi bunlara örnek olarak verebiliriz.

    Hüsrev Ağabey, Sadettin Başer Abiye, vefatından bir veya iki hafta evvel, artık ayrılık vaktinin geldiğini ve kendisinden sonrası için “İzmir’de Fethullah Gülen hoca var. Orada Risale-i Nur hizmetleri var, siz de oraya gidin. Ona selamımı söyleyiniz. Vefatımdan sonra da Mehmet Fevzi abi ile istişare edersiniz” demişlerdir. 

    Hüsrev Abinin vefatından sonra Sadettin Abi, Mehmet Fevzi Ağabeyi ziyarete gittiğinde, o daha bir şey demeden, Mehmet Fevzi Ağabey Sadettin Abiye hitaben, “Artık Hüsrev abi vefat etti. Burası küçük, sizin için burada bir şey yok, sizin yeriniz İzmir’de Fethullah Gülen Hoca’nın yanıdır. Ona gidiniz, benden selam söyleyiniz, sizi kabul edecektir” diyerek O da Sadettin Başer Abiyi Fethullah Gülen Hocaefendi’ye yönlendirmişlerdir.

    Sadettin Abi, Hocaefendi ile tanıştıktan sonra, yıllar sonra Hocaefendi’nin O’nun hakkında takdir ifadeleri kullanarak “Sadettin bey bugüne kadar hiç aşk ve şevkinden bir şey kaybetmemiştir” dedikleri gibi, aşk ve şevkle hizmetlerin altına girmiş ve O da Hacı kemal abiyle beraber Orta Asya’daki bütün teşebbüslerde bulunmuş ve önemli hizmetlere vesile olmuştur.

    Hocaefendi’nin 1987-1988 yıllarında Orta Asya hakkında hep etrafındakilere bahsedip oraları nazara verdiğini anlatan Sadettin Abiye, 1989 yılında Hocaefendi şunları söyler:

    “Kulağıma Sovyetlerin yıkılmasının çatırdama sesleri geliyor, ne yapsanız da arkadaşlarla oraya bir gidip oraları bir araştırsanız”. Bunun üzerine, Sadettin Abi, başta kendisi olmak üzere 14 kişilik bir liste hazırlar ve sonra bu listedekiler hep birlikte pasaportlarını hazırlama işine başlayıp gidiş için yollar araştırmaya başlarlar.

    Hocaefendi’nin bu sözünden birkaç ay sonra da Gorbaçov, Sovyetler Birliği’nin artık yıkıldığını ilan eder. Bu listedeki 14 kişi Hocaefendi’nin ısrarları üzerine zaman kaybetmeden Gürcistan’a giderler. Gittikleri bir Müslüman köyündekiler, Karacalar diye bir köyde Molla Ahmed adında bir zat bulunduğunu ve ancak O’nun onlara yardımcı olabileceğini söylemeleri üzerine de Karacalar Köyüne yola çıkarlar.

    Karacalar köyünün girişine vardıklarında daha sonra bu Molla Ahmed’in oğlu olduğunu öğrenecekleri birisi onları karşılar ve onları alıp Molla Ahmed’e götürür.

    Eve vardıklarında, Molla Ahmed’in oğulları ve torunlarıyla hazır beklediklerini ve evde kazanlarla yemek hazırlıklarının yapılmış olduğunu görürler.

    Molla Ahmed hiç onlara “Hoş geldiniz” tarzındaki misafir karşılamada kullanılan sözlere başvurmadan direkt olarak “Siz kimsiniz, nereden geldiniz?” diyerek söze başlar. “Bizler Türkiye’den geldik” deyince, Molla Ahmed yan tarafına doğru yıkılıp bayılır. 

    “Ben dün gece rüyamda Hazret-i Muhammed’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) gördüm. Bna dedi ki, “Ahmed yarın Türkiye’den benim dostlarım gelecek, onlar iyi niyetli, iyi insanlardır. Sen onlara yardım et.” Uyanınca hemen herkesi uyandırıp hazırlıklara başladım, sizin için bir hayvan kestim ve oğluma dedim ki ‘Git köyün girişinde bekle birileri gelecek, onları alıp getirirsin.’”

    Daha sonra bu hadiseyi Türkiye dönüşü Hocaefendi’ye anlattıklarında, O çok ağlamış ve “Bu müjde içerisinde aynı zamanda omuzlarımıza yüklenmiş büyük bir vazife var” demiş ve etrafındakileri Orta Asya’da gidilebilecek her yere gidilmesi için teşvik etmişlerdir.

    Sadettin bey, okul açmak için bir de Yakutistan’a gitseniz.” Bunun üzerine Sadettin Abi, Türkiye’den Kazakistan’a, oradan bir başka yere ve oradan da Yakutistan’a gidecek bir uçak olduğunu öğreniyor. Hocaefendi’ye bunu haber verip erkenden Kazakistan’a yolculuk yapıyor. Kazakistan’daki arkadaşlar onun yanına bir tercüman verip uçağa bindiriyorlar. Uçak 4-5 saat sonra bir yere iniş yapıyor. Uçakta Sadettin Abinin yanındaki koltuk hariç bütün koltuklar dolu olmasına rağmen, uçak bir türlü hareket etmiyor. Havaalanı müdürü bir kadın yolcunun olduğunu söyleyip uçağı geciktiriyor. Daha sonra o kadın yolcu gelip Sadettin Abinin yanındaki boş koltuğa oturuyor. Yolculuk esnasında Sadettin Abi Kur’an, Cevşen vs. okumaya başlıyor. Bu durum, kadının çok dikkatini çekiyor ve bunu Sadettin Abi hissedince tercümana sorduruyor.

    Kadın da babasının vefatı için orada bulunduğunu, Müslüman olmasına rağmen dua ve Kur’an okunmadığından bahsediyor ve “Acaba benim babam için de dua edemez misiniz?” deyince, Sadettin Abi kadının babası için dualar edip bir de Yasin-i Şerif okuyor.

    Sonrasında, Kadın “Nereye gidiyorsunuz?” diye sorunca, o da Yakutistan’a gittiklerini ve orada okul açmak istediklerini anlatıyor. Kadın bunu duyunca, Yakutistan’a okul açma düşüncesine çok hayret ediyor ve orada tanıdıkları ve bağlantılarının olup olmadığını soruyor. O da olmadığını söyleyince, kadın iyice hayret ediyor. Sonra “Siz çok şanslısınız” diyor. Yakutistan Cumhurbaşkanlığı’nın Milli Eğitiminden ve okulların açılmasından sorumlu bir kadın dostu olduğunu söylüyor. “Benim selamımla ona gidin, o size mutlaka yardım edecektir” diyor. İndikten sonra o yetkili kadına verilmek üzere detaylı bir mektup hazırlıyor. Hakikaten daha sonra bu kadının o referans olduğu kadın yetkili vesilesiyle o bölgede çok sayıda okul açılıyor.

    Aşağıdaki önemli anekdotları da paylaşarak yazıyı tamamlayalım;

    Sizlere Orta Asya’ya gidin, daha çok insan gitsin dedim, dilimde tüy bitti. Şimdi gitseydiniz, çok rahat gidecek ve çok imkanlar bulacaktınız. Ama sizlere kendimi dinletemedim. Bir gün gelecek hiçbir şeyiniz olmadan, elinizdeki her şeyi kaybetmiş olarak gitmek zorunda kalacaksınız.”

    Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) hakkındaki o şiiri ben 13 yaşındayken yazdım. Daha o zamandan hayatın her ünitesine hizmetlerin nasıl gireceğinin planlarını yapıyordum.”

    20 Ara 2024 15:11
    YAZARIN SON YAZILARI