YENİ KUŞAKLARA ULAŞABİLMEK!.. (4)
Süreçte yaşanan hadiseler, bu yapılan zulümler hakkında ev ortamlarında ve dış dünyada yapılan konuşmalar ve söylemler, hadiselere daha henüz bütüncül bakamayan ve yeterli bir şuur seviyesine ulaşamamış çocuklar ve gençler üzerinde çok büyük tahribatlara sebebiyet vermektedirler. Bütün bunlar genç neslin kendi manevi değerlerini sürekli sorgulamalarına yol açmıştır. Neticede gençlerin geçmiş ile olan bağları zarar gördüğünden dolayı geçmişten gelen değerleri de yıkılmakta ve onların hayatiyeti adına çok önemli olan bir beslenme kaynağı daha ortadan kalkmaktadır. Söylemlerdeki nefret ve kin söylemlerinin şiddetine bağlı olarak, bu tehlikenin boyutları kendi değerlerinden nefret etmelerine ve belki de düşman olmalarına kadar ulaşmaktadır. Bir taraftan gençler ihtiyaçları olan keyfiyeti kazanmada zorlanmakta diğer taraftan ise asimile olma tehlikesi ile karşı karşıya gelmektedirler.
Asimilasyona karşı seralar/surlar oluşturma…
Fethullah Gülen Hocaefendi, “Kurbet Yolculuğu, Güzergâh Emniyeti Ve Muâvenet” başlıklı Bamteli’nde, söylediklerimizin temsil ile derinleştirilmesinin, söylemlerimiz ve davranışlarımızın uyum içinde olmasının önemini ve ancak bu şekilde insanların değerlerimize hüsn-ü Kabul göstereceklerini ifade ettikten sonra önemli tespitler yapmaktadırlar: “Yabancı bir ülkede esasen ağır basan, bizim dışımızda, bize tesir edebilecek ister hayat tarzı, ister üslupları, isterse inanç sistemleri ile ilgili hususlar olabilir. Meselâ insanî değerleri çok önde olabilir… Fakat dinin bazı emirleri var. İşte hafizanallah, bohemliğe karşı kararlı durma, seralar oluşturma, hep onların içinde emn ü emân içinde bulunma… Bunlar bizim için, arkadan gelen genç nesiller için çok önemlidir.
Gençlerin okudukları kitaplar, onlara (gidilen coğrafyanın kültürüne) aittir. Ne yapıp yapıp bizim değerlerimizi, methedip göklere çıkarmak suretiyle, onlara sevdirmek lazımdır. Hangi insan vardır ki Asr-ı Saadet’teki o toplumun âdetâ ütopik hayat tarzlarını görsün de beğenmesin onu?!. Bu açıdan da öyle bir şey serdedildiği, sergilendiği zaman -zannediyorum- kendi evlatlarımızı da imrendirecek ve asimilasyona karşı da seralar/surlar oluşturmuş olacağız, Allah’ın izni-inayeti ile.”
Maalesef yaşanan sürecin yol açtığı şok tesiriyle, birçok yerde ve hatta çocuklarımızın yanlarında yaşanan zulümleri sürekli konuşuyor, kendi ülkemiz ve ülke insanı hakkında sürekli eleştiriler getiriyor ve bazılarımız itibarıyla hızımızı alamayıp birtakım genellemelere de girerek geçmiş tarihimizde yaşanan problemleri de bunlara ilave ediyoruz. Bu yaklaşım tarzı gençler üzerinde farkında olmadığımız önemli zararlara sebebiyet vermektedir.
Bu verilen zararların mahiyetini idrak edebilmek açısından Hocaefendi’nin
“Geçmiş, Hâl Ve Gelecek” başlıklı Kırık Testi ’sine, “Korku, Ümit Ve Farklı Derinlikleriyle Nefis” başlıklı Bamteli’ne ve bunları bir arada değerlendirmeye çalıştığım “Şeytanın Arkadan Gelmesi Ve Siyasal İslam!..” yazısına bakılabilir.
Hocaefendi “Doğu Batı Buluşması Ve Asimilasyon Değil Entegrasyon” başlıklı Bamteli’nde asimilasyona karşı yapılması gerekenleri ele almaktadırlar: “Fakat bir diğer taraftan da, arkadan gelen nesillerin, oralarda daha parlak gördükleri şeyler ile “asimile” olmaları ihtimali vardır. Bunların da hususî dairede gözetilmesi lazımdır. Herhangi bir kültüre karşı hususi bir tavır alma şeklinde değil!.. Bunlar, bizim nesillerimiz, bizim gençlerimiz; aynı zamanda, kadın-erkek, bunları beslenme mahrumu bırakmamak lazım, Sohbet-i Cânân ile sürekli takviye etmek lazım, kendi değerlerimizin âlemin değerleri ile mütenâkız olmadığını anlatmak lazım. Aslında bizim bu değerlerimizin bir yönüyle onlara da açık kapılar bıraktığını anlatmamız lazım. Bir zıddiyetin olmadığını anlatmamız lâzım. Ve kendi değerlerimizi sevdirmemiz lazım. Evet, bir taraftan diğerleriyle sarmaş-dolaş olurken; aynı zamanda kendi değerlerine karşı da burnunun kemikleri sızlayan nesiller yetiştirmek lazım.”
Müspet milliyetçiliğin himmetleri kanatlandırması…
Bir gruba, topluluğa, harekete veya millete aidiyet hissi insanların asimilasyonunun önlenmesinde ve kötü hasletlerden uzaklaşıp yüksek hasletlerin ortaya çıkmasında önemli vesilelerden bir tanesidir. Bu yüzden gençlerin sahip oldukları kimliklerini muhafaza etmeleri ve aidiyet hislerini korumaları çok büyük bir öneme haizdir. Bu sırra binaen kendi köklerinin ve manevi değerlerinin sahip oldukları güzelliklerin farkında olmaları çok önemlidir. Mensubu bulunduğu dinin ve geçmişinin sergilemiş oldukları güzellikler hakkında yeterli bilgi sahibi olmalıdırlar ki, bu aidiyetlerinde utanmayıp bunu bir iftihar vesilesi saysınlar.
Üstad Hazretleri bir topluma/gruba/milliyete/dine mensup bulunmanın sağladığı bu önemli faydalar hakkında Münazarat Risalesi’nde çok orijinal tespitler yapmaktadırlar: ““İşte fikr-i milliyetle uyanmış bir Ermeni’nin himmeti, mecmu-u milletidir. Güya onun milleti küçülmüş, o olmuş. Veya onun kalbinde yerleşmiş. Onun ruhu ne kadar tatlı ve kıymettar olsa da, milletini daha ziyade tatlı ve büyük bilir. Bin ruhu da olsa feda etmeye iftihar eder. Çünkü kendince yüksek düşünür… Faraza, İslâmî fikr-i milliyetle onlar gibi temâşâ etseydiniz, kahramanlığınızı âleme tasdik ettirip yüksek tabakalara çıkacaktınız. Eğer Ermeniler sizin gibi sathî ve kısa düşünseydiler nihayette korkak ve sefil olacaklardı…
Maatteessüf, güzel şeylerimiz gayr-ı müslimler eline geçtiği gibi, güzel olan ahlâklarımızı da yine gayr-ı müslimler çalmışlar. Güya bir kısım içtimaî ahlâk-ı âliyemiz yanımızda revaç bulmadığından, bize darılıp onlara gitmiş. Ve onların bir kısım rezâili, kendileri içinde çok revaç bulmadığından cehaletimizin pazarına getirilmiş… İşte, en iyi haslet ki, dinimizin muktezasıdır: Biz ruhumuzla, canımızla, vicdanımızla, fikrimizle ve bütün kuvvetimizle demeliyiz ki: “Biz ölsek, milletimiz olan İslâmiyet haydır, ilelebed bâkîdir. Milletim sağ olsun. Sevâb-ı uhrevî bana kâfidir. Milletin hayatındaki hayat-ı mâneviyem beni yaşattırır; âlem-i ulvîde beni mütelezziz eder.”
Not: Bu yazı 17 Nisan 2020 tarihinde TR724.com internet sitesinde yayınlanmıştır