Günümüzdeki sürecin doğru okunması

Prof. Dr. Osman Şahin

Prof. Dr. Osman Şahin

18 Eki 2024 11:40

  • Önceki yazılarda, yaşadığımız hadiselerin dilini doğru okuyarak ve onların ifade ettikleri manaların farkında olarak hareket eden insanların, bütün bu hadiselerin arkasında nihayetsiz ilmi, hikmeti ve kudretiyle var olan Zat’ın (CC) varlığından haberdar olarak en büyük bir güç kaynağına dayanacakları ve dıştan bakıldığında çirkin ve kötü olan şeylerin arkasında var olan sayısız güzellikleri ve hikmetleri görebilecekleri konuları ele alınmıştı.

    Hazret-i Bediüzzaman ve Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından anlatılan ve Kur’an’i ve Nebevi olan bu yaklaşımla, günümüzdeki olayların değerlendirilmesi gerekmektedir.

    Üstad Hazretleri, Şefkat Tokatları Risalesi’nde günümüzdeki kudsi iman ve Kur’an hizmetlerinin üç türlü kerametlerinin olduğundan bahsetmektedirler:

    “Birinci nevi: O hizmeti ihzar etmek ve hâdimlerini o hizmete sevk etmek cihetidir.

    İkinci kısım: Mânileri bertaraf etmek ve muzırların şerrini defedip onları tokatlamaktır.

    Üçüncü kısım şudur ki: Hizmette hâlisen çalışanlara fütur geldiği vakit şefkatli bir tokat yerler, intibaha gelerek yine o hizmete girerler.”

    HİZMETLERİ HAZIRLAMAK VE HİZMET İNSANLARINI O İŞLERE SEVK ETMEK

    Bu hizmetlerin sahibi olan Allah (CC), hizmetlerin yapılması için gerekli olan her türlü şeyi, şartları, mekanları, ortamları ve insanları hazırlayarak, hizmet edecekleri o işlere sevk etmektedir.

    Hocaefendi, “Bahar Neşidesi” adındaki kitabında, Raşid halifeler döneminde yaşanan Cemel ve Sıffın olaylarını anlattığı yerde, hadiselerin genel bir değerlendirmesini yaptıktan sonra, bütün Müslümanlara ızdırap veren bu hadiseler eliyle Cenab-ı Hakk’ın meydana getirdiği harikulade icraata ve güzelliklere dikkat çekmektedirler.

    Hazret-i Üstad da Risale-i Nur’larda bu meseleleri ele aldığı yerlerde, aynı yaklaşımla o ciğersuz olayları değerlendirmişlerdir. 

    Örneğin, Mektubat’ta Hazret-i Ali, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin’in (R.anhüm) Emevilerle olan mücadelesinde haklı ve idare işinde liyakatli olmalarına rağmen neden muvaffak olamadıklarının zahiri sebeplerini ele aldıktan hemen sonra asıl işin hakikati nedir sorusuna cevap vermektedirler:

    “Eğer denilse: “Bu kadar haklı ve hakikatli olduğu halde neden muvaffak olmadı? Hem neden kader-i İlâhî ve rahmet-i İlâhiye onların feci bir âkıbete uğramasına müsaade etmiş?

    Elcevap: Hazret-i Hüseyin’in yakın taraftarları değil, fakat cemaatine iltihak eden sair milletlerde, yaralanmış gurur-u milliyeleri cihetiyle, Arap milletine karşı bir fikr-i intikam bulunması, Hazret-i Hüseyin ve taraftarlarının sâfi ve parlak mesleklerine halel verip mağlûbiyetlerine sebep olmuş.

    Amma kader nokta-i nazarında feci âkıbetin hikmeti ise: Hasan ve Hüseyin (r.a.) ve onların hanedanları ve nesilleri, mânevî bir saltanata namzet idiler. Dünya saltanatı ile mânevî saltanatın cem’i gayet müşküldür. Onun için onları dünyadan küstürdü, dünyanın çirkin yüzünü gösterdi tâ, kalben dünyaya karşı alâkaları kalmasın. Onların elleri muvakkat ve surî bir saltanattan çekildi; fakat parlak ve daimî bir saltanat-ı mâneviyeye tayin edildiler. Âdi valiler yerine, evliya aktablarına merci oldular.” 

    Gittikleri yerlere birer tohum gibi düştüler, yeşermesine vesile oldular

    A’li Beyt-i Nebeviye dünya saltanatından el çektirilmişler ve asıl işleri olan yeryüzünün manevi yönden ıslahı ve insanların irşadı işi ile vazifelendirilmişlerdir. Emevi ve hatta Abbasi döneminde de yer yer maruz kaldıkları zulümler nedeniyle bütün yeryüzüne dağılmak zorunda kalmışlardır.

    Böyle olunca, gittikleri yerlere birer tohum gibi düşmüşler ve o yerlerin manen yeşererek hayat bulmasına vesile olmuşlardır.

    Baş üstünde tutulmaya layık oldukları halde hep mağduriyetler yaşamışlardır. Fakat neticesi itibarıyla Allah (CC) onları en büyük ve en önemli olan, insanların irşadı ve kalplerin fethi işine muvaffak etmiştir.

    Zaten, Hak dostlarının insanlık tarihi boyunca yaşadıkları da bunda farklı olmamıştır. Bütün bu yaşanan zorluklar, zahmetler, çekilen bela ve musibetler çok büyük hayırların vücuda gelmesini sağlamıştır.

    Üstad Hazretleri “Nesebî Âl-i Beyt” ile “Manevî Âl-i Beyt” olarak bir sınıflandırmaya giderek “Bu hizmet, bir Âl-i Beyt hizmetidir” tespitini yapmaktadırlar. Bu yüksek mazhariyetin bir bedeli olarak Hizmet insanlarına da A’li Beyt’in kaderini yaşamak düşmüştür:

    “Bazı ulemâ, fuhûl-i ulemâ (ilim ve faziletçe emsallerinden üstün olan, önde gelen âlimler) “Esas, Ehl-i Beyt, üç kategoride mütalaa edilir.” diyorlar… (“Ehl-i Beyt” sözlük itibarıyla “ev halkı” demektir; bu tabir, genel manada, Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in ailesini ve yakın akrabalarını tanımlamak için kullanılmaktadır.)

    Şimdi Ehl-i Beyt veya Âl-i Beyt denince, birincisi, doğrudan doğruya Âl-i Abâ anlaşılmaktadır.

    İkincisi: O günkü kimseler, orta ölçekte Ehl-i Beyt sayılıyor. Öncekiler, ûlâ ölçekte, evlâ, bir numaralı Ehl-i Beyt; ehass-i havas (seçkinlerin en seçkini olan) Ehl-i Beyt. İki numaralı Ehl-i Beyt, havas (ileri gelenler, seçkinler) onlar; onlar da bütün Ashâb-ı kirâm, radıyallahu anhüm.

    Üçüncü derecede, avam Ehl-i Beyt ise, onlar da Efendimiz’e yürekten bağlı olmuş, davasını bayraklaştıran bütün ümmet-i Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem). Bugün o gaye-i hayali ve o kaderi paylaşan hizmetler, o kategoriye dâhildir; üçüncü derecede Ehl-i Beyt sayılırlar onlar. Çünkü bir yönüyle Ehl-i Beyt olma, Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bıraktığı mirasa sahip çıkarak, o istikamette derdi paylaşma demektir…

    Bu açıdan, “Benim Efendim’in nâm-ı celili, güneşin doğup-battığı her yerde, minarelerde birer ses ve soluk haline gelsin!” diye koşturan insanlar, günümüzde Ehl-i Beyt’in vazifesini temsil ediyorlar. Dolayısıyla üçüncü derecede Ehl-i Beyt sayılırlar.(Çağımızın Ehl-i Beyt ve Yezid’leri)

    Üçüncü derecede, avam ehl-i Beyt olan Hizmet insanları da birince ve ikinci dereceden olan Ehl-i Beyt’in yaşadıklarını yaşıyor, benzer zorluklar ve sıkıntılar yaşıyor ve en çetin bela ve musibetlere maruz kalıyorlar:

    Diğer bir husus, Ehl-i Beyt’in kaderi… Onların başlarına da gelmişti hep Peygamberlerin başına gelenler… “Belanın en çetini, en zorlusu ve en amansızı başta enbiyaya, sonra da imanının derecesine göre diğer mü’minlere gelir.” Belânın en çetin, en zorlusu, peygamberlerin başına gelmiştir. Efendimiz’in başına hepsinden fazla gelmiştir. Ondan sonra da seviyesine göre, diğer hâlis mü’minlerin başlarına gelmiştir. İşte, Hazreti Ali’nin başına gelen şey… İşte Hazreti Fâtıma vâlidemiz… Efendimiz’den sonra zannediyorum altı ay kadar dayanabildi; o hicrana dayanamadı mübarek anamız, gitti. Ama iki tane zebercet evlâd bıraktı geriye… Ve işte onlardan kıyamete kadar din-i mübîn-i İslam’a dilbeste olmuş insanlar.. çağın sözcüsüne kadar.. Hazreti Şâh-ı Geylânî’ye kadar.. daha nice sıddîklara kadar…

    Esasen, Ehl-i Beyt’ten insanlar, ihyâ-ı dine vesile oldular; ba’s-u ba’de’l-mevte, dirilişe vesile oldular, Allah’ın izni-inayetiyle. Fakat, hep çektiler onlar; çekmeyen kalmadı.. İmam Zeynülâbidîn çekti.. İmam Câfer-i Sâdık çekti.. Muhammed İbn el-Hanefiyye çekti…

    Hatta o çizgide hareket eden, işte üçüncü derecedeki Ehl-i Beyt diyebileceğimiz insanlar çektiler; Ebu Hasan eş-Şâzilî hazretleri çekti.. İmam Rabbânî hazretleri çekti; İmam Rabbânî olduğu halde, ömrünün büyük bir kısmını zindanda geçirdi.. Ebu Hanife çekti.. Serahsî çekti; Hanefi Fıkhı alanında el-Mebsût isimli otuz ciltlik koca telifâtını, içine atıldığı bir kuyuda hazırladı; çok küçük bir yiyecek de attılar, herhalde az su da vardı orada, abdest alıyor, namaz kılıyor; talebelerine o kuyunun içinden o kitabı takrir ediyordu; öyle deniyor. Çekmeyen, kalmadı.. İmam Ahmed İbn Hanbel, kırbaçlar altında çekti… Üçüncü derecede Ehl-i Beyt bunlar.” (Çağımızın Ehl-i Beyt ve Yezid’leri)

    Bugün Hizmet insanlarının yaşadıkları da bunda farklı değildir. Halen Hizmet insanlarının büyük ekseriyeti Türkiye’de olsalar da çok önemli sayıda Hizmet insanını Allah (CC) bütün yeryüzüne dağıtmış ve oralara birer tohum gibi düşerek gelecekteki meydana gelecek büyük hizmetlerin zeminini ve hizmet edecekleri hazırlamaktadır.
    18 Eki 2024 11:40
    YAZARIN SON YAZILARI