Tiran ve çevresinin Hizmet’in toplum nezdindeki itibarını bitirmek adına başından beri ısrarla dillendirdikleri ama ispat edip ortaya koyamadıkları her türlü gayr-ı meşruluk iddialarının adalet sisteminin tamamen çöktüğü bir zamanda gündeme getirilmesi, tiranların ve zalimlerin amaçlarına hizmet etmekte ve mağdurlara zarar vermektedir.
Eğer bir gün adalet ülkeye geri döner ve hakperest insanlar hukuk sistemi içerisinde yerlerine alırlarsa, o zaman iddia edilen darbe ve benzeri suçları gerçekten işleyenler, kadrolaşma adına her türlü hukuksuzluğa başvuranlar ve diğer her türlü haksızlıkları irtikap edenler kimlerse, yetkili makamlar eliyle onlar hakkında hukuki süreçler işletilerek hakkın gerçekleşmesi sağlanabilir. Yoksa şu anda doğruluğunu araştırmak için şartların mevcut olmadığı bir ortamda, rivayetlere dayanarak böyle meseleleri gündeme taşımak ve bunlar üzerinden birilerini suçlu göstermek suretiyle bütün cemaate leke çalmak hakperestlik olarak kabul edilemez.
Bu süreçte Hizmet insanlarının başına gelen hadiselerdeki durumunu anlamak için şöyle bir örnek verilebilir. Yağmurlu bir gecede, çok çamurlu bir yolda giderken size düşmanlık besleyen birisi arabasıyla yanınızdan geçerek arabasıyla üstünüze çamur sıçratmış olsa ya da sizi tatlı sözler ve vaatlerle bir yere çağırıp bir suç mahallinin içerisine çekmek suretiyle, size kendisinin yaptığı suçları isnat etmeye ve yamamaya çalışsa bütün bunlar sizi suçlu yapmaz. Üstünüze çamurları sıçratanlar suçludur. O çamurlar size ait değildir. Oyuna getirmek suretiyle size yamanmaya çalışılan suçların faili siz olmazsınız. Suçun sahipleri bellidir, değişmez. Bu noktada siz kendi muhasebenizi yapar, bir daha o çamurlu yollarda olmamak, size suç isnadına yol açabilecek mahallerden (Hadîs-i şerifte buyurulduğu gibi töhmet mevziilerinden uzak durmak) ve bunları yapacak insanlardan uzak olmak adına tedbirler alırsınız.
Ama böyle değil de sanki o çamurlar veya işlenen suçlar size aitmiş gibi bir suçluluk psikoloji içerisine girerek, bir suçluymuş gibi hareket ederseniz, işte o zaman kaybetmiş olursunuz ve size düşmanlık besleyenlerin emellerine ulaşmasına yardımcı olmuş olursunuz.
Vesvese risalesinde ele alındığı gibi, lümme-i Şeytan’iyeden kalbinize üfürülen o çirkin düşünceler size ait düşünceler değildir. Tam tersine kalbiniz bunlardan rahatsızlık duymaktadır. Bu hatıra gelen çirkinlikler ve kötülükler sizin malınız olmadığından size bulaşmazlar. Ancak ne zaman ki siz onların size ait olduğu zannına kapılırsınız, işte o zaman bu vesveseler size zarar vermeye başlarlar. Bu hastalığın çaresi onlara ehemmiyet vermemek, sahiplenmemek ve bunların gerçek sahiplerinin Şeytan ve aveneleri olduğunu bilmektir.
Bütün dünya bu süreçteki suçluların veya masumların, mazlumların ve mağdurların kimler olduğunu çok iyi biliyor. Bir arkadaşımıza bir başka din mensubunun bir konferansta “Başını eğme, dik tut, siz Müslümanlar olarak tarihte yanlış bir iş yapmadınız” sözlerinde ifade edildiği gibi, ey Hizmet insanları siz de başınızı eğmeyin, başınızı dik tutun, çünkü siz utanılacak veya yüz kızartacak işler yapmadınız.
Sosyal medyada, görsel ve yazılı basındaki sözde hakkaniyet ve doğruluk adına cemaatin ister az bir kesimini, isterse de büyük bir kesimini suç ithamı altında bırakan söylemlerin yol açtığı zararların bir kısmını şöyle sıralamak mümkündür;
-Türkiye’de bu suçlarla itham edilen ve yargılanan insanların mağduriyetlerini arttırmaktadırlar. Mahkemelerde bu konuda yazılıp çizilenler delil olarak gösterilmek suretiyle haklarında mahkûmiyet kararlarının alınmasına sebebiyet vermektedirler.
-Uhuvvetlerine, birlik ve beraberliklerine zarar vermektedirler.
-Bütün fertleri ile beraber bir bütün olan Hizmet insanlarının gruplaşmalarına ve bölünmelerine zemin hazırlamaktadırlar...
-Hak yerini bulsun mülahazasına dayanarak yapılan atf-ı cürümleri Hizmet’e düşmanlık besleyenler alıp değerlendirmekte ve “biz size demedik mi, bak kendileri bu suçları kabul ediyorlar, birbirlerine düştüler…vs…” diyerek Hizmet’i ve insanlarını karalamakta ve bunlar karşısında şaşkınlığa düşen bazı Hizmet insanlarının da güven duygularının yıkılmasına sebebiyet vermektedirler.
-Hizmet insanlarının kuvvey-i maneviyelerine zarar vermektedirler.
-Bu konuları gündem yaparak bazı Hizmet insanlarının geçmişe takılmalarına, gündemlerini meşgul etmek ve enerjilerini tüketmek suretiyle hayatlarının gayesi olan hizmetlerini yapamamalarına sebebiyet vermektedirler.
Asıl zulmü yapanlar hakkında anlatmak ve yazmak gerekirken mazlumlarla uğraşma insaf ve hakperestlikle bağdaştırılamaz…
Halbuki amaç doğruları ortaya çıkarmaksa, insanların enerjilerini ve mesailerini asıl bu gayr-ı meşrulukları yapan, sahneledikleri çakma darbeyle bir topluma kan kusturan, istedikleri gibi kadrolaşan, hak sahiplerine haklarını vermeyerek liyakatleri olmadığı halde kendi militanlarını/tarafgirlerini o makamlara yerleştiren ve bu hususta hiçbir kanun tanımayan ve herkesin gözü önünde bu işleri yapanların haksızlıklarını ve zulümlerini yazmak/anlatmak suretiyle bunları ülke ve dünya kamuoyuna duyurmak gerekmez miydi? Haksız yere insanları işlerinden, yurtlarından, mallarından, memleketlerinden, hürriyetlerinden ve ailelerinden mahrum bırakanların zulümleriyle uğraşmaları, yazılar yazıp, analizler yapıp bunu bütün dünyaya bunları ilan etmeleri gerekmez miydi?
Bunun yerine Hizmet insanlarının ekseriyetinin tasvip etmediği, bu hususta ne Hocaefendi’nin ve ne de cemaat insanlarının kendilerine bir yetki de vermedikleri hususlarda (cemaati birtakım suçlulardan ve suçlardan kurtarıp cemaati temizlemek gibi, kirlilerinden arındırıp paklamak gibi vs..) neticesi itibarıyla Hizmet hareketine, insanlarına ve mağdurlarına zarar veren, vermekte olan ve verecek olan çalışmalar içerisinde bulunmak hangi insaf ve iz ’an ile telif edilebilir.
Böyle söylemlerde bulunmak ne kadar doğrudur veya yanlıştır anlamak için, yapılan işin sonuçlarından kimler faydalanıyor ve kimler zarar görüyor ona bakmak lazımdır. Maalesef bu söylemler ve çabalar ne kadar samimi olursa olsunlar, ne kadar hak ve Hizmet hesabına hareket ettiklerini söylerse söylesinler, Tiran ve avenesinin davasına hizmet etmekte, Hizmet hareketine ve Hizmet insanlarına zarar vermektedirler. Belki de Şeytan sağdan yanaşarak bu yaptıklarının hak ve hakikat adına doğru olduğu, birilerinin her şeyi göze alarak bu işi yapmaları gerektiği ve bunun bir sorumluluk olduğu vs. gibi telkinlerde bulunmaktadır.
İnşaAllah bir sonraki yazıda devam edelim.