Bugünkü yazımda, oldukça detay denebilecek bir mesele olmakla beraber, zaman zaman merak konusu olan, insanların zihinlerine takılan bir hususu ele almak istiyorum. Bu detay konu, yeryüzünde yaratılacak olan insanın, kan dökücü özelliğinin melekler tarafından nasıl bilindiğidir.
Konuyla ilgili âyet meâlen şöyledir:
“Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife kılmak istiyorum” dediği vakit onlar: “Â! Oradaki nizamı bozacak ve yeryüzünü kana bulayacak bir mahlûk mu yaratacaksın? Oysa biz sana devamlı hamd, ibadet yapıp, Sen’i tenzih etmekteyiz!” dediler. Allah: “Ben, sizin bilmediğiniz pek çok şey bilirim” buyurdu.” (Bakara 2/30).
Öncelikle şunu bilmeliyiz ki, melekler irade ve sorumluluk sahibi olan insan ve cinlerden farklı olarak günahsız varlıklardır. Sordukları böyle bir soru da, hiçbir zaman günah değildir. Zira böyle bir soru itiraz içermemekte olup, sadece meselenin iç yönünü/hikmetini anlamaya yönelik bir sorudur. Melekler zaten Yüce Allah'ın kâinattaki sayısız harikalarını temaşa ediyor ve O’nu tesbih ve takdis ediyorlardı. Cenab-ı Hakk’ın yarattığı bu yeni harikası karşısında da durumları aynı olacaktı. Fakat onlar, sadece hikmetini sorup, meselenin iç yüzünü, arka planını öğrenmek istiyorlardı. Yüce Yaratıcı da onlarla âdeta istişâre edercesine sormuş, aynı zamanda bir anlamda insanoğluna da başkalarını ilgilendiren konularda, o kimselerle istişare etme, haber verme, konuşma ve danışma noktasında da bir ders vermişti.
Cenab-ı Allah yeryüzünde bir halife kılmak istiyorum deyince, kendilerini bir danışma makamında gören melekler, bir taraftan bundaki şerefi takdir ettiler, diğer taraftan da yeryüzündeki bir yaratığa Allah tarafından böyle yüksek bir irade yetkisi verilmesinde bir şer ihtimalinden de korktular.
Şimdi bu yönünü böylece belirttikten sonra acaba melekler insanoğlunun kan dökeceğini nereden anladıklarına gelelim:
1. Mukayese yoluyla: Yeryüzünde ilk olarak cinler yaşamıştır. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm’de cinlerin daha önce yaratıldığına dair değişik işaretler vardır. Daha önce yaratılan bu cinler, orada bozgunculuk çıkarmışlar, kan dökmüşler ve birbirlerini öldürmüşlerdi. Nitekim bunla ilgili İbn Abbas’tan gelen bir rivayet de vardır. Öyle ise, yeni halife olacak insan da aynı suçları (cürümleri) işlemesi muhtemeldi. Melekler de, geçmişte şahit oldukları bir örneği ölçü alarak varlık âleminin yeni misafiriyle eskileri karşılaştırmışlardır.
2. Özel bir bilgiyle: Melekler bunu özel bir bilgiyle öğrenmiş olmaları da ihtimal dâhilindedir. Bu yaklaşım (yorum) ise, onların nispi bir ölçüde Yüce Yaratıcı’nın varlığın geleceğiyle ilgili kader programına yine O’nun (cc) izniyle muttali olmaları anlamına gelmektedir. Allah'ın ilminde önce-sonra, cenin-tam insan, iyon-çekirdek vs. hepsi aynı anda bilinir ve ihata edilir. İşte melekler de bu kader programında insanların kan dökücü, fesat çıkarıcı özelliklerine muttali olmuş ve bu sebeple böyle bir soruyu sormuşlardır. Sorunca da Cenâb-ı Hakk: “ben sizin bilmediklerinizi bilirim” şeklinde onları ikaz etmiş, bunun üzerine melekler, hemen kendilerine gelmiş ve: “Sen yücesin. Bizim, Senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz Sen Alîmsin, Hakîmsin.” (Bakara 2/32) demişlerdir ki, bu onlar için bir tevbe ve yenilenme demektir.
3. Yüce Allah'ın bildirmesiyle: Üçüncü bir ihtimal melekler bunu Allah tarafından kendilerine verilen bir haberle öğrenmişlerdir. Allah Teala meleklere yeryüzünde bir halife yaratacağını, o halifenin soyundan gelenlerin yeryüzünde bozgunculuk çıkaracaklarını, birbirlerini kıskanacaklarını, fitne ve fesada yol açacaklarını ve birbirlerini öldüreceklerini bildirmiş, bunun üzerine melekler de: “Ey Rabbimiz, orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Halbuki biz seni överek tesbih ediyoruz ve tenzih ediyoruz” demişlerdir. Allah da: “Şüphesiz sizin bilmediklerinizi ben bilirim.” buyurmuştur.
4. Yaratılıştaki mahiyetlerinin özelliğinden: Meleklerin, cinlerin ve insanların mahiyeti farklıdır. Melekler, günah işlemeğe karşı korunmuş nurani varlıklardır, diğer bütün yaratıkların ise bu nitelikte olmadığını veya hayır ve şerri kendisinde barındıran maddenin tabiatını bildiklerinden dolayı bunu söylemiş olabilirler.
Bediüzzaman hazretleri de İşârâtu’l-İ’caz adındaki eserinin Bakara Sûresi 30. Ayetin tefsirinde, insanların isyan ve cürümlerinin devam edeceğinin melekler tarafından bilinmesini üç ihtimalle değerlendirir. Bunlardan birine göre melekler, Cenâb-ı Hakk’ın kendilerine bildirmesiyle bunu öğrenmişlerdir. İkinci ihtimale göre Levh-i Mahfuz’a bakıp oradan almışlardır. Üçüncü ihtimale göre de melekler insanlardaki kuvve-i gadabiye ve şeheviyeden bunu anlamışlardır.
Bediüzzaman hazretleri üçüncü ihtimali aynı zamanda şöyle gerekçelendirir: “İnsanlardaki kuvve-i şeheviye ile yeryüzünde fesat meydana gelir. Kuvve-i gadabiyenin tecavüzüyle de ölüm ve öldürmeye mahal olur.”
Konuyla ilgili olarak, son zamanlarda gündeme getirilen ama Kur’an ve Sünnet açısından temellendirilmesi oldukça güç başka bir yorum daha vardır ki o da, daha önce yeryüzünde başka âdemlerin olduğu ve meleklerin de buna dayanarak böyle bir bilgiye ulaşmış olmalarıdır.
Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında diyebiliriz ki, melekler Cenab-ı Hakk’ın yarattığı âlemlerde, mahiyet ve özellikleri bakımından diğer varlıklardan nispeten farklıdır. Ancak melekler de Allah bildirmeden gaybı bilemezler. Onların, insanın gelecekte yapacakları ile ilgili bu bilgileri, yukarıda işaret edilen hangi yolla olursa olsun, ancak Cenab-ı Hakk’ın onların bilmelerine izin verdiği kadarıyla gerçekleşmiş bir bilgidir. Bu kadar bir bilgiden de, onların gaybı bildikleri sonucu çıkartılamaz. Zira şayet gaybı bilselerdi, en azından insanlar içerisinden çıkacak olan peygamberleri, evliyayı, asfiyâyı ve diğer sâlih kişilerin olacağını da bilir ve böyle bir soruyu Allah Teâla’ya sormaz ve şöyle demezlerdi:
“Sübhansın ya Rab! Senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan Sensin.” dediler. Allah: “Ey Âdem! Eşyanın isimlerini onlara sen bildir.” dedi. O da isimleriyle onları bildirince Allah şöyle buyurdu: “Ben size demedim mi ki, göklerin ve yerin sırlarını Ben bilirim!” Ve Ben sizin gizli açık yapmakta olduğunuz her şeyi de bilirim!” (Bakara Sûresi 32-33).