AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sürgün gazeteci Bülent Keneş’i İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ile yaptığı görüşmesinde hiçbir teamüle veya yargı kararına bakmaksızın açıktan deport edilmesini istedi. Erdoğan, herhangi bir uluslararası anlaşmaya veya hukuki bir sürece bakmadan mafya diliyle muhataplarını tehdit veya şantajla yıldırmaya çalışan bir despot. Yüzyıllık devlet geleneğiyle kurulan ve bugünlere gelen Türkiye’nin birikimini ve jeopolotik konumunu kullanarak yaptığı pisliklerin üzerine uluslararası arenada örtmeye çalışıyor. Sık sık Suriyeli göçmenleri pazarlık unsuru olarak Batı’nın önüne getiren ve masadan istediğini alarak kalkan Erdoğan şimdilerde ortak olduğu Rusya’yla NATO’yu dize getirmeye çalışıyor. Türkiye’de başta ekonomi olmak üzere hemen her konuda köşeye sıkışan Erdoğan, bu noktada ses getirecek adımlar atarak gündemi kendine çevirmeye çalışıyor. İşte bunlardan birisini dün gazeteci Bülent Keneş’in adını zikrederek yaptı. Ancak yılladır tanıdığım Keneş, öyle kolay lokma değil. Bu kez sert bir kayaya çarptı Erdoğan. Keneş, Batı’da son 24 saate ciddi ses getirdi, getirmeye devam ediyor.
Kendisine ulaşarak Erdoğan’ın neden böyle bir şey yaptığını önemli bir gelişme olup olmadığını sordum. Geçtiğimiz günlerde Erdoğan’ın medyasında hedefe konan Keneş’le ilgili Erdoğan’ın bir şeyler planladığı açıktı. Ailesiyle yemek yerken haberi aldığını belirten Keneş, bu durumu şaşkınlıkla karşıladığını ifade ediyor. “Öyle bir ortamda benim ismimin zikretmesinin akılla mantıkla diplomatik nezaketle tevil edilecek yanı yoktur. Erdoğan’ın yaşadığı bir travmayla böyle bir şey söylemiş olabileceğini veya benim gibi kamuoyunun önünde olan tanınmış bir isimle daha fazla gündem oluşturmak için bunu yapmış olabileceğini düşünüyorum.” şeklinde söze başlayan usta gazeteci, Erdoğan gibi bir despottan her şeyin beklenebileceğine dikkat çekerek şöyle devam ediyor, “Şunu da yapmaz buna da tenezzül etmez bu kadar da olur mu… Gibi cümleleri ben dikkate almıyorum. Yani ne ahlaki ne hukuki ne de insanı ilkeler Erdoğan için bağlayıcı değil.”
Erdoğan’ın çizgisini kaybettiği 2011 yılındaki seçimleri hatırlatan Keneş, “Bu adam 2011 yılına kadar demokratikleşme yolunda önemli adımlar atmış, komşularıyla sıfır sorun politikası gütmüş, istikrarlı bir siyaset yapmıştı. Ancak 2011 seçimlerinde aldığı yüksek oyla ve başta medya olmak üzere yargıda ve bürokraside güçlenmesiyle fabrika ayarlarına yani radikal İslam’a geri dönmüştür. Bunu fark ettiğimde ben tavır aldım. İngilizce yayın yapan bir gazetenin yönetici olarak belki de dünyaya Erdoğan rejiminin ne olduğunu ilk anlatanlardan biri oldum. Belki dünya, erken zamanda Erdoğan’ın ne olduğunu bu sayede öğrenmiş oldu. Dolayısıyla o günden bugüne Erdoğan’ın bana karşı bir tutum içinde olabileceğini düşünüyorum.” ifadelerini kullanıyor.
"Yaptığı hırsızlıkları ve radikal İslamcılara desteğini yazdım"
Tecrübeli gazeteci, Erdoğan’ın kendisine karşı böyle bir husumet beslemesinin nedenlerini de şu şekilde sıralıyor; “Hırsızlık yaptı bunu yüzüne vurduk, yolsuzluk yaptı bunu yüzüne vurduk, aile boyu rüşvet aldı bunu yüzüne vurduk... İŞİD-El Kaide gibi Radikal İslamcılarla iş tuttu, bunları eğitti, Türkiye’yi uluslararası cihatçılara adeta otoban yaptı… Biz tüm bunları İngilizce olarak yayınladık... Dolayısıyla onu incittiğimiz bu haberler onda derinlemesine bir travmaya neden olabilir. Cumhurbaşkanı olan bir adamın böyle travmatik bir davranış sergilemesi normal değil.”
İsveç’in sürekli darbe ve iç savaşların olduğu ülkelerden mülteciler kabul ettiğini belirten Keneş, “Bunların önemli bir kısmı geldikleri ülkelerin elitlerinde oluşuyor. Çok yabancısı oldukları konular değil ama buna rağmen insani bir reflekse adımın zikredilmesinden itibaren İsveç medyası iki gündür beni arıyor. NATO’dan ziyade sordukları genelde buradaki ruh haletimiz, duygu durumumuz. Merak ettikleri şey neden sadece benim ismimin zikredilmesi. Erdoğan beni kişisel olarak da tanıyor. Erdoğan’la da onlarca yıllık bir tanışıklığımız ve ilişkimiz oldu. Çok yakın olmasa da birbirimizi biliriz. Anlık bir ifade etmiş olabilir ama öte yandan da diyorum bunun başka bir açıklaması bu adam benden nefret ediyor. Kendince haklı sebepleri olabilir.” diyor
"Ben her şeyimi kamuoyunun önünde yapan bir gazeteciyim"
Tüm çalışmalarını ve faaliyetlerini herkesin gözü önünde yaptığına dikkat çeken Keneş, konuşmasını şöyle sürdürüyor; “Ben gazeteciliğimle, akademik çalışmalarımla ve biraz da sivil toplum faaliyetlerimle ömrümü kamuoyu önünde geçirmiş bir insanım. Beni terazinin diğer kefesine koymuş olması çok absürt ve trajikomik bir durum. Ben İsveç’teki sürgün diğer insanlar gibi değilim benim hayatımın tamamı kamuoyunun önünde. Dolayısıyla yanlış bir tercihte bulundu. Bu konuda tanınmayan bir adamı kullanamazdı beni tercih etti, daha çok kamuoyu oluşsun diye. Türkiye’de böyle bir adamın böyle bir yetersiz kişinin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor olmasından derin üzüntü duyuyorum. Bu beni şaşırttığı kadar da açıkçası öfkelendirdi ve daha fazla üzdü.”