Ramazan-ı Şerif değerlendirebilenler için manen bir yunma yıkanma ve temizlik ayıdır. Bu mübarek ay müminlere bir taraftan manevi kirlerden(günahlardan) arınma(tahliye) diğer taraftan da yeni yeni kazanımlar(tahliye, süslenme, donanım) elde etme fırsatını sunmaktadır.
Bunun nedeni ,mübarek Ramazan ayının ekseriyet itibarı ile -az değil- tamı tamına otuz gün sürmesidir. Böyle uzun bir zaman diliminde her hangi bir mümin eğer ister ve arzularsa iman, ibadet, ahlak ve dine hizmet noktalarında, bu aydan yenilenmiş bir iman, derin bir kulluk ve sağlam ahlaki bir donanımla çıkabilir. Ramazan ayı getirdiği prensiplerle fertte ve sosyal hayatta oluşturduğu bu manevi atmosfer ile ,kendine açık ruhları ve toplumu müspet manada değiştirebilme, dönüştürebilme kabiliyetine sahiptir. Bu manevi atmosfer ferdi rahmet ,mağfiretle sarıp sarmaladığı gibi toplumun diğer fertleri arasın da da merhamet, kardeşlik, hürmet, saygı ,yardımlaşma gibi duygularının gelişmesine ,yerleşmesine vesile olur. Böylelikle müminlere, birbirleriyle iman bağı ile bağlı ,birer ‘kardeş ‘olduklarını hatırlatır. Gerçekten de Ramazan ayı geldiği zaman toplum da insanların birbirlerine karşı tutum ve davranışlarında bir yumuşama, kibarlık, nezaket ,edep ve terbiye ,birlik ve beraberlik göze çarpar. Zaten Ramazan ayının sosyal hayatta gözettiği hedefte budur. Ramazan ayı ferde maddi manevi değerler kazandırdığı gibi , sadaka-ı fıtır’ ın emredilmesi, infak ,fakir fukaraya iftar verme, toplu teravih namazı gibi emir ve uygulamalarla topluma da sosyal barış ve huzurun kazandırılmasını amaçlar.
Dolayısıyla her bir müminine düşen vazife , Ramazan-ı şerif’ in bu iki ana hedefini şuurlu bir şekilde benimsemesi ,gözetmesi, buna katkı sağlayacak söz, tutum ve davranışları sergilerken, zarar verecek hal ve tavırlardan da kaçınmasıdır. Toplumsal icraatlarında bu istikamette ele alınması gerektiği gibi bunun o toplumun faydasına olacağı da unutulmamalıdır.
Onun için Üç aylardan bu yana tüm dini çevreler halkı Ramazan ayına hazırlamaya çalıştılar. Bu hazırlıklar gerek yazılı gerekse de görsel medyada ders, sohbet ve vaazlarla Recep ayında Reğaib gecesiyle beraber başladı. Beraat ve Miraç geceleriyle devam eden bu süreç Ramazan ayına kadar sürdü ve halen de sürmekte. Ramazan-ı şerifin içinde olmamıza rağmen bu tahşidat, teşvik ve yönlendirmelerin durmadan devam ettiği görülmektedir.
Bütün bu ders, sohbet ve vaazlarda Ramazan ayının bir rahmet, bir mağfiret , karlı manevi bir ticaret ayı olduğu, eğer hakkı verilebilirse kulun Ramazan bayramına affolmuş olarak ,cehennemden kurtulmuş bir şekilde kavuşabileğinden bahsedildi.
Bunun için Ramazan ayının kıymetinin bilinmesi, bu aydaki rahmetten istifade adına bazı müspet adımlar atılması ,bazı menfiliklerden; söz tavır ve davranışlardan da uzak durmanın zarureti anlatıldı. Bütün dikkatlerin bu aya ve bu ayın bereketinden istifade etmeye çevrilmesinin öneminden bahsedildi. Müminlerin elden geldiği kadar Ramazan ayını diğer aylardan farklı ele alarak onu ihya etmek için iyi bir planlama ile bu aya girmenin ehemmiyetine değinildi. Bu mübarek ayı bir ‘İbadet ve Manevi Temizlik’ ayı olarak kabul edip imkan nispetinde Allah’la münasebetlerde derinleşmeyi hedeflemenin önemine vurgu yapıldı. Bu meyanda farzlara ilaveten nafilelerin artırılabileceği, Kuran ayı olan bu ayda gerek Kuran öğrenme, şayet öğrenildi ise, her gün O’ndan belli bir bölüm(hizb)okumaya gayret edilmesinin, hatim yapılması, hatim yapanların mealli hatime niyet etmelerinin faydalı olacağına vurgu yapıldı.
Ayrıca ,Ramazan ayında eda edilen amellere Cenab-ı Hakk’ın kat be kat mükâfatla muamelede bulunacağı anlatıldı. Bilhassa Ramazan orucunun Allah nezdinde bir başka değer ifade ettiği üzerinde duruldu. “Oruç dışında insanoğlunun her ameli kendisi içindir. Oruç ise benim içindir ve mükâfatını da ben vereceğim.” (Buhârî, Savm, 9).Bunun sebebi olarak da “Oruçlu yemesini içmesini ve şehvetini sırf benim için terk ediyor. Bu nedenle onun mükâfatını ben vereceğim. İyiliğin karşılığı ise on misliyledir.” (Buhârî, Savm 2)buyrularak oruçla birlikte Ramazan ‘da işlenen diğer ibadetlerin de katlanarak ödüllendirileceği ilan edildi.
Yapılan tembihlerden biri de Ramazan ayının bir ‘Gufran, mağfiret ayı’ olduğu konusu idi. Buna göre ;bu ayda müminlerin derin bir muhasebe duygusu içine girerek , geçmiş hata ve günahlarını hatırlamaları, tövbe ve istiğfar ile dergah-ı ilahiyeye sığınmakla ,o engin rahmetten ‘Af ’ fermanlarını almaya çalışmaları gerektiği hatırlatıldı. Rahmet-i Rahman’ın sağnak sağnak yağdığı bu feyizli ayda , bir mümin için , bu ‘Af ‘fermanını alamamanın büyük bir kayıp olacağı ifade edildi. Buna mesnet olarak da Efendimiz (as)ın bir gün minbere çıkarken üç defa ‘Amin ‘demesi üzerine ,bunun sebebini soran sahabe-i kirama söylediği hususlardan birinin de bununla ilgili olmasıydı.“Cebrâil aleyhisselam geldi ve ‘Ramazan’a yetişmiş, Ramazan’ı idrak etmiş olduğu halde Allah’ın mağfiretini kazanamamış, afv ü mağfiret bulamamış kimseye de yazıklar olsun, rahmetten uzak olsun o! burnu yere sürtülsün, yazıklar olsun’ dedi, ben de ‘amin’ dedim.”( Tirmizî, Daavât 110)buyurması sık sık ders ve sohbetlerde nakledildi.
Ramazan ayı ve oruçla ilgili ,üzerinde ısrarla durulan bir başka konu da ,Oruca zarar verecek hususlardan müminlerin uzak durmaları gerektiği konusuydu. Oruçlu bir kimse ağız ve midesine oruç tutturduğu gibi diğer bütün uzuvlarına oruç tutturmalı idi. Bir mümin gözü, kulağı, dili dudağı, eli ve ayağı ile işleyebileceği günahlardan uzak durmalı idi ki Orucunun sıhhatine zarar vermesin, orucun kazandıracağı maddi manevi kemalattan mahrum kalmasın. Oruç bu yönüyle müminle , günahları arasında bir kalkan vazifesi görerek onu koruduğu gibi, onun da günahlardan kaçınmak suretiyle kendi orucunun sıhhatini koruması gerektiğinin altı çizildi. Bu mevzu da "Oruç bir zırhtır / bir kalkandır. Oruçlu kimse kötü söz söylemesin ve cahillik yapmasın. Eğer herhangi bir kimse kendisiyle dövüşmeye yâhut sövüşmeye girişirse, ona iki defa 'Ben oruçluyum' desin. Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlu ağzın kokusu, Yüce Allah katında misk kokusundan daha temizdir. Yüce Allah: Oruçlu kimse benim için yemesini, içmesini, cinsî arzusunu terk eder. Oruç, yalnız benim içindir / doğrudan doğruya benim için yapılan bir ibâdettir. Onun ecrini de doğrudan doğruya ben veririm. Hâlbuki diğer güzel amellerin hepsi on misli ile ödenir." (Buharî, Savm, 2)hadisi sürekli tekrar edildi ki müminler Ramazan’da günahlardan uzak durmakla hem oruçlarının sevabından mahrum kalmasınlar hem de bu hassasiyetle yeni bir hal ,yeni bir ahlak kazansınlar.
Bu ders ,sohbet ve vaazlarda ,topluma bakan yönleri ile , müminlerin , Ramazan ayında sadaka, yedirme içirme, Allah için fakir fukaraya infakta bulunma amelleri ile diğer insanlara karşı şefkat ve merhamet, kardeşlik ellerini uzatmalarını ,aralarındaki kin, nefret, haset ve düşmanlıkları bertaraf edecek adımlar atmaları gerektiği anlatılarak ,kardeşlik duygularının pekiştirilmesi gerektiği nazara verildi. Bunun için de “Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizî, Savm, 82),Yine Allah Resûlü’ne “Hangi sadaka efdaldir?” diye sorulduğunda O da “Ramazan ayında verilen!” (Tirmizi, Zekat 28)gibi hadisler de delil olarak sunuldu.
Bugün Alem-i İslam’a genel olarak bakıldığında ramazan-ı şerif’ in bu mübarek atmosferinin-kamil mana da olmasa da -fert ve cemiyet planında hissedildiğine şahit olunmaktadır. İster krallıkla ister diktatörlükle isterse de demokrasi veya başka bir yönetim şekliyle yönetiliyor olsun İslam ülkelerinde belli bir nispette Ramazan havası hissedilmektedir. İnsanlar cami ve mescitlerde ibadet-ü taata yönelmiş, toplumda bir huzur, bir sükûn hakim gibidir.
Ama güzel ülkemiz de öyle mi?
Türkiye’de 31 Mart 2024 Pazar günü yerel seçimler yapılacak. Ülkede bu seçimlerden dolayı hiç de Ramazan’ın ruh ve manası ile bağdaştırılamayacak bir atmosfere şahit olunmaktadır. Seçimin Ramazan-ı şerife denk gelmesi/getirilmesi, menhus bir planın parçası mı idi , yoksa bir tesadüf müydü, insanı düşündürmektedir. İslamcı bir parti hem de mecliste çoğunluğa sahip olduğu halde eften püften sebeplerle pek çok tarihte değişiklik yapabildikleri malumken ,Mübarek ramazan ayının içine denk gelen bir seçimin tarihini değiştirmemeleri oldukça manidardır.
Bu mübarek ay da ,insanımızın bütün duygu düşünceleriyle ,Ramazan-ı Şerifi değerlendirmeye yönlendirilmesi gerekiyorken ,dünyevi bir meseleyi ön plana çıkararak onların dikkat ve nazarlarını dağıtmak, bu işlerle meşgul etmek , anlaşılır gibi değildir.
Ramazan orucu, insanın yalan, iftira, gıybet, su-i zan gibi günahlardan uzak kalmalarını gerektiriyorken bir belediye başkanlığı seçimini kazanmak için ,televizyon ve meydanlarda milyonlarca insanın huzurunda ,herkesin gözü önünde bir kişi veya kesime ,Ramazan ayının ruh ,mana ve maksadının aksine hakaret, tezyif , yalan ve iftira gibi davranışlarda bulunmanın Müslüman mantığı ile izahı mümkün değildir.
Birlik beraberlik ve merhamet ayı olan bu mübarek Ramazan ayında sert ,kaba ve hakaret içeren konuşmalarla seçim nedeniyle halkın birbirine düşmanlaştırılması, kamplara bölünmesi, ötekileştirilmesi tam bir içtimai cinayettir. Bu davranışları sergileyen insanların sağlıklı oldukları düşünülemez. Şimdiye kadar, şahsi dünyevi iktidar hırsları için ,dini ,saf Anadolu Müslüman halkını tepe tepe kullanan bu çakma ‘Siyasal İslamcı’ zihniyet, anlaşıldığı kadarıyla , şimdide Ramazan’ın atmosferinden istifade ile bir seçimi peylemeyi planladılar.
Ne kadar çirkin ne kadar acı….
Allah’ım bu mübarek Ramazan hürmetine, insanımıza göz, basiret ,olayları bütüncül bir nazarla değerlendirebilme imkanı lutfet..