Ramazan ayına hürmet nerede kaldı?

Numan Yılmaz Yiğit

Numan Yılmaz Yiğit

25 Mar 2025 13:40

  • Âlem-i İslam’da Ramazan ayı, on bir ayın içinde Kur’an’la sabit ismi zikredilen tek ay olarak "Kur’an ayı", manevî, uhrevî bir ay olarak görülür. Genellikle idarî makamlar, bu mübarek ayın huzur ve sükûnet içinde geçmesi için ellerinden gelen gayreti sergilerler. Halkı rahatsız edebilecek, onlara yük getirebilecek bir kısım uygulamaları da ya tehir eder ya da Ramazan ayı münasebetiyle kaldırırlar.

    Ramazan ayında insanların dünyevî işlerini kolaylaştıracak uygulamalar yaparlar. Yardım kuruluşları fakir fukarayı görür, belediyeler halka çeşitli kolaylıklar sağlar. İstenir ve arzu edilir ki insanlar bu kutlu zaman diliminde, ellerinden geldiği kadar dünyaya değil, ahiretlerine çalışsınlar. İnsanlar huzur içinde işlerine gidip gelsinler, çarşı pazarda alışverişlerini yapsınlar, iftar ve sahurlarda bir araya gelsinler, camilere giderek teravihle adeta yunsunlar, dualar edilsin, zenginler fakirleri gözetip kollasın, şefkat ve merhamet duyguları coşsun, insanlar arasında sevgi ve kardeşlik duyguları güçlensin. Ramazan-ı Şerif’te bütün medya; televizyon, radyo, sosyal medyada halkı Ramazan’a motive edecek programlar yapılır. Devlet başkanları halk ile beraber bazen camilerde, bazen bir iftar programında bulunur, onların gönlünü hoş edecek söz ve davranışlar sergilerler. Göstermelik de olsa yaşlıları, hastaları ziyaret eder, onlara hediyeler verirler. Bazen onları iftar sofralarına davet eder, izzet-i ikramda bulunurlar. Aklı olan tüm devlet başkanları Ramazan-ı Mübarek’i ülkesinin birlik ve beraberliği adına bir fırsat olarak görür; bu vesileyle farklı etnik, dinî, mezhepsel, sosyal gruplar arasında mekik dokuyarak ülke, vatan, din ve millî birlik beraberlik duygularını güçlendirmeye çalışır.

    Çünkü Ramazan-ı Şerif’te Kur’an ve sünnetin telkinleriyle insanlar adeta ipeğe dönmüşlerdir. Tam kâmil mânâda Ramazanlaşmak adına salt aç susuz kalmak yeterli değildir. Zira pek çok hadiste orucun kemalinin sadece yeme içmeden kesilmekle olmadığı, aynı zamanda gıybet, su-i zan, kin, nefret ve öfke gibi duyguların da zapt u rapt altına alınması gerektiği; Ramazan-ı Âlî’de insanların birbirleriyle kavga, gürültü, sataşma, tartışma, atışma yapmamaları gerektiği ifade edilmiştir.

    Efendimiz (a.s.) “Nice oruç tutanlar var ki, oruçlarından payları açlık ve susuzluktur. Ve yine nice ayakta duranlar/namaz kılanlar var ki, namazından elde ettiği şey yorgunluktur." (İbn Hanbel, 2/373) buyurmuştur. Bir başka hadisinde de, “Kim yalan söylemeyi, cahilliği ve cahillikle amel etmeyi (günah işlemeyi) terk etmezse, Allah’ın onun yemesini, içmesini terk etmeye ihtiyacı yoktur.” (İbn Mâce, Sıyâm, 21) denilmektedir.

    Yine bir başka rivayette: “...Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum!..’ desin.” (Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163) buyurulmaktadır.

    Şimdi hâl böyleyken, yani din, iman, Allah, Peygamber, akıl, fikir, maslahat, fayda, yarar böyle diyorken güzel ülkemizde olup bitenlere bir bakar mısınız? Siyasal İslamcı olduğunu iddia eden AKP ve işbirlikçilerinin gözlerini öyle bir iktidar hırsı bürümüş ki Ramazan-ı Şerif’i bile sırf dünyevî gelecekleri için uğursuz emellerine alet etmekten çekinmemektedirler. “Ramazan’da insanlar evlerinde olur, kimse rahatını bozmaz, biz de işleri yürütürüz.” düşüncesiyle kendileri için hayati öneme haiz bir operasyonu bu mübarek aya denk getirmekten utanmamaktadırlar.

    Ramazan ayında herkes huzur içinde, günaha girmeden ibadet ve dua ile meşgul olacakken, İBB operasyonu ile herkesin Ramazan ayı gündemini berhava ettiler. İnsanlar oruç tutmak, Allah’ı anmak, Kur’an okumak yerine sosyal medyada birbirlerine küfür ettiler, kızdılar, bağırdılar, çağırdılar. Her gün “O siyasî parti ne demiş, bu ne demiş?” onları merak ettiler, zihinleri “Yarın ne olacak?” sorusuyla meşgul oldu. Bütün birlikteliklerde Allah, Peygamber konuşulması gereken bir ayda, ortaya öyle bir fitne ateşi attılar ki millet bölük pörçük hâle geldi.

    Herkesin zaten haddinden fazla maruz kaldığı yoğun gündemlerden dolayı serseme döndüğü bir ülkede, aklen, fikren, rûhen, kalben tek dinlenecekleri ay olan Ramazan ayı da politikanın kirli oyunlarına alet edildi. Hem de Ramazan ayına hürmet etmesi gereken “Siyasal İslamcı” geçinenler yaptı bunu. İnsanın aklı almıyor. Hâlbuki Ramazan ayı, İslam’ın “şeair/sembol”lerinden biridir. Şeaire hürmet ise iman ve takvadandır. “Kim Allah’ın şeairine saygı gösterirse şüphesiz bu, kalbin takvasındandır.” (Hac, 22/32)

    Evet, bu çirkin uygulamalar artık dinin ruhuna zarar vermektedir. Buna sebep olanlar büyük bir vebal ve günah içindedirler. Bu demek değildir ki suçlar takipsiz kalsın, adalet mekanizması işlemesin. Fakat her şeyde mutlaka bir opsiyon söz konusudur. İstedikten sonra bunların hepsi çözülebilir. Kaldı ki en ahmak biri bile bu davaların maksadının adalet olmadığını, birilerinin önünü kesmek hedefli olduğunu görmekte ve bilmektedir.

    Bu kadar AKP’li içinde, onlara ders ve fetva verenler arasında aklı başında bir insan yok mu? Yoksa var da dinleyen mi yok?

    Evet, bütün bir ülke ve insanının Ramazan-ı Şerif’i kirletildi. Ülkede birlik beraberlik sağlaması gereken yönetici böyle yaparsa, Diyanet camilerinde imamların “Yâ Rabbi, ümmet-i Muhammed’e birlik beraberlik ver.” diye dua ettirmenin ne mânâsı var?

    Devlet, hilâfet gibi konular maalesef öyle abartılıyor ki, birileri bu hedefler uğruna her yolu meşru görme hatasına düşüyorlar. Hâlbuki hedef meşru ise, yol, usûl ve metot da meşru olmalıdır. Dini konularda her şey bir denge içinde yerli yerince oturtulmadığı takdirde, bazı teferruata ait meseleler asli meselerin önüne geçmekte bu da en evvel dine zarar vermektedir.

    25 Mar 2025 13:40
    YAZARIN SON YAZILARI