Fethullah Gülen Hoca Efendinin sohbetlerinden kitaplaştırılmış Kırık testi serisinden ‘Işık Karanlık Devr-i Daimî ‘kitabı çıktı.
Kırık Testi serisi anlaşılabilir kısa kısa ele aldığı konularla farklı zamanlarda sorulan soruların cevaplarından ,arşivde henüz gün yüzü görmemiş sohbetlerin yazıya dökülmesinden oluşan oldukça ilginç konuları ele alan bir seri haline geldi. Bu kitap ‘Kırık Testi’ serisinin 20. Kitabı olarak Süreyya yayınlarında neşredildi.
Bu seriyi iyi okuyan ,anlayan bir okuyucu Fethullah Gülen Hoca Efendinin temel eserleri olarak nitelenebilecek ‘Çağ ve Nesil ‘serisi gibi baş yazılardan oluşan kitapları, ‘Kalbin Zümrüt Tepeleri ‘gibi kalp ve ruh hayatını resmeden eserleri daha iyi anlama imkânı bulabilir. Zira görüldüğü kadarıyla bu seride ana kitaplarda özet olarak anlatılmış, okuyucuya kapalı kalan ,bazen bir işaretle geçilen, bazen de ileride anlatılması vaad edilen konular ,değerli hocamıza sorulmuş ,o da bu sorulara irticalen cevap vermiştir. Daha sonra da bu soru cevap ve sohbetler kitaplaştırılmış ve okuyucuya sunulmuştur.
Bu kitaba ‘ Işık Karanlık Devr-i Daimî’ ismi verilmesi, kitabın içindeki konulardan bağımsız olarak ,duygu düşünce ve inanç dünyamızı ,içinde bulunduğumuz şartları ,geleceğe dair dilek temenni ve ümidi yansıtan , önemli ,farklı birtakım mesajlar içermektedir. Öncelikle tarihte insanlık, cehalet, fakirlik ve içtimai ,siyasi çarpışmalardan kaynaklanan zulüm, haksızlık ,göç, açlık ,sefalet gibi ,beşer için ‘Karanlık’ olarak nitelenebilecek pek çok dönemler yaşanmıştır. Fakat belli bir süre sonra o sıkıntılı dönemler geçmiş ve insanlık , yeniden bir ilim ,aydınlanma ,zenginlik ve barış dönemiyle tanışmış, bu hadiseler dönen bir çark gibi sürekli bu şekilde akıp zamanımıza kadar gelmiştir. Bu dünyanın değişik coğrafyalarında yaşayan her toplum için geçerli ilahi sosyal bir kanun olduğu gibi Müslümanlar ve Müslümanlar içindeki cemaatler içinde geçerli olan sosyal bir adet-i ilahiye olmuştur. Tarihin değişik dönemlerinde Müslümanlar ve bilhassa misyon sahibi olan kişi ve cemaatler de bu devr-i daim içinde cereyan eden aydınlık-karanlık dönemlere tanıklık etmişlerdir. İşte bu kitabın isimlendirilmesinde Hizmet hareketinin mevcut içinde yaşadığı sıkıntılı döneme mecazi bir işaret vardır. Hizmet hareketi ve hizmet insanı, güzel, iyi, hayırlı ve başarılı yani aydınlık bir dönemden sonra ,Hizmet tarihinin şimdiye kadar ki en karanlık en sıkıntılı dönemlerinden birinden geçmektedir. Her düşünce ve inancın ,ışıktan aydın ,nurdan iyi ve güzel, başarılı ,aşk-u iştiyak dolu , ümit ve umut vadeden dönemleri olduğu gibi, karanlık , sıkıntılı, kötü, mazlumiyet ve mağduriyet içinde geçen dönemleri vardır. Bunlar bazen uzun bazen de kısa süreçler halinde gece ve gündüzün birbirini takip ettiği gibi birbirlerini takip eder dururlar. Tıpkı ayette ifade edildiği gibi’ Şayet siz yara aldı iseniz, karşınızdaki düşman topluluğu da benzeri bir yara aldı. İşte Biz, Allah'ın gerçek müminleri ortaya çıkarması, sizden şehitler edinmesi, müminleri tertemiz yapıp kâfirleri imhâ etmesi için, zafer günlerini insanlar arasında nöbetleşe döndürür dururuz. Allah zalimleri sevmez.’(Al-i İmran ,140)Onun için bu sıkıntılı dönemin kalıcı olduğunu düşünmek doğru olmaz. Bu bir devr-i daimdir. Yani her iki halde kalıcı değildir. Eğer bu adet-i ilahiye hatırda tutulabilirse ,ışığın gidip karanlığın gelmesiyle mümin, üzülse ,canı yansa da şoke olmaz. Çünkü zaten bu , hep böyle olmaktadır. Mümin bu hakikati bildiği için, karanlık emsal hadiseleri ,metanet ve aktif sabırla atlatmaya çalışır. Zira zihnen ve fikren hazırlıklıdır.
Diğer taraftan böyle karanlıklı bir dönemi yaşamada Hizmet insanı yalnız değildir. Onlardan önce de bu türden dönemleri yaşayanlar olmuş, fakat, hepsi de bu ıstıraplı dönemleri atlatmışlardır. O günler nasıl gelip geçti ise bu çileli dönemde mutlaka gelip geçecektir. Ümitsizliğe ve karamsarlığa yer yoktur.
Hocaefendinin bu eserlerinde akademik kaygıdan uzak daha çok ihtiyaç endeksli fakat ilmi akli ,mantıki, his ve realite dengesi çerçevesinde her seviyeden muhatabın istifade edebileceği bir üslupla konuları ele aldığı müşahede edilmektedir. Bazıları objektif bulmayabilir ama ,şahsen ben, Hocaefendinin hangi soru cevabını okusam ,ben de , eskilerin ifadesi ile ‘efradını cami, ağyarını mâni’ yani’ konuyu etraflıca ,kuşatıcı bir şekilde bütün yönleri ile ‘ele aldığı hissi uyanır. Kırık Testi serisindeki hangi kitabı ele alınsa diğer kitaplar yanınızda olmasa da onlara ihtiyaç bırakmayacak seviyede en zaruri konulara temas eden bir muhtevaya sahiptir.
Mesela bu kitap da İman bahislerinden ‘Günah ve Tövbe ,Muhasebe ve İstiğfar, Regaib Gecesi ‘gibi bölümleri bulabilirsiniz. Biraz daha derin Marifetullah’ a dair konuları merak edenler için ‘ Maiyyet-i Canan,Maiyyet ve Kurbet Ufku ,Üns Billah ,Murad-ı İlahi esastır’ başlıklı konular , okuyucunun seviyesine indirgenmiş şekliyle oldukça doyurucudur. İbadet hayatı ,kulluk ve Allah’la münasebetler ile ilgili ise’ Din Kolaylık Üzere Müessestir, Kulun Allah’a En yakın Olduğu An, Yitik Cennetimiz; Kulluk Şuuru, Nimeti Hakiki sahibine Verme, Dünya Sevgisi’ başlıkları altında anlatılan konular oldukça önemli hususlara temas etmektedir.
Müminin başına gelen olaylar, hadiseler, maruz kaldığı kötü muameleler karşısındaki ahlaki yapısını ,mümince karakterini yansıtan mevzular da ‘Bize Yapılanlar ve Bizim Yapmamız Gerekenler, Habil ile Kabil Bize Ne Diyor? Sabırla Gelen Sevaplar, Kardeşlik Ruhunun Tesisi, Ne Kadar Halimsin Ey Rabbimiz’ başlıkları altında okunabilir. Hoca Efendinin tamamen İslam’ın özünden istifade ile sunduğu bu soru cevap ve sohbetler bu dönemde pek çok sıkıntı yaşamış hizmet insanına mutedil olma yolunda önemli tavsiyeler vermektedir.
Nefsi tezkiye ,kalbi tasfiye dini hayatı tabiata mal etme adına ise ‘Enaniyetten Sıyrılma, Kibir Marazı, Zaaflara Yenik Düşmeme ,Din Muameledir, Kendini İfade Etme Zaafı ‘konularını okumak yararlı olacaktır.
Her kitapta olduğu gibi bu kitapta da dine hizmet etmek isteyen rehberlere yol yöntem gösterecek ,sıkıntılı ve problemli bir dönemde nasıl rehberlik yapmaları gerektiğine değinen önemli bölümler bulunmaktadır. Bunlardan bazıları olarak’ Öndekilerin Sorumluluğu Ve Meşveret, Tebliğde Üslup Problemi, Yaşatma İdealinin Temsilcileri, Sahabenin Tebliğ Aşkı, Müminin Tatil anlayışı, Kenetlenme ,Cebri Hicret ve Cihat, Vazifeye Devam ’ sayılabilir.
Tabi ki hayat devam ediyor ve devam eden bu hayat yolculuğunda bir kısım ferdi ,içtimai ,dahili ,harici sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu yaşanan toplumsal problemlerin ele alınışı mümince bir yoruma tabi tutulması ,bakış açısını imani bir çizgide koruma oldukça önem arz etmektedir. Bu konuları bir kıstasa vurma ,kıyaslama yapmak için , değerlendirme imkânı verecek temel bir mihenk taşına ihtiyaç duyulmaktadır. İşte o temel mihenk taşlarının ifade edildiği ’Dinin Afeti Üç Zümre, Dine Dokunan Musibet, Mağduriyetler ve Mazlumiyetler Üzerine Kısa Bir Değerlendirme, Herkes Karakterinin Gereğini Sergiler, Murad-ı İlahi Esastır, Günümüzün Firavunları ’ bölümleri , mutlaka dikkatle okunması gereken başlıklar olarak zikredilebilir.
Bunun yanında kitapta ilmi konular hakkındaki bahislerde dikkat çekmektedir. ’İslam Fıkhının Tenkidine dair Birkaç Söz, Sevki ilahi’ mevzuları bunlardan bazıları olarak söylenebilir.
İçtimai ve Tarihi konular ile ilgili ise ‘Tarih Şuuru ve Geleceğin İnşası, Tevakkuf ve Sathilik ‘başlıklı yazılar okunabilir.
Her kitapta olduğu gibi bu kitapta da her seviyedeki her alanda insanın dikkatini çeken , istifade edebileceği konular bir araya getirilerek okuyuculara arz edilmiş.
‘Işık Karanlık Devr-i Daimî’ kitabındaki başlıklardan birkaç tanesine yakın bir mercek tutulduğunda , problem ,problemin kaynağı ve problemin çözümünün nasıl olması gerektiğine dair esaslı teklif ve tavsiyelerin yer aldığı görülmektedir. Bilhassa sosyal meselelerle ilgili tavsiyeler oldukça dikkat çekicidir.
Mesela ‘Bize yapılanlar ve bizim yapmamız gerekenler’ bölümünde Hizmet insanına sıkıntılar karşısında ‘Mümince bir duruş nasıl olmalıdır?’ mevzu üzerinde durularak ,zihni ve fikri dağınıklığa düşmeden ,bu badireden çıkış yolları araştırılmasını , hakların hukuki yollarla aranması , anarşiye ve radikalleşmeye girilmemesi gerektiği, insanlığa hizmet yoluna devam edilmesinin gerekliliği ,bu kötülükleri yapanların mutlaka bir gün acı bir akıbeti tadacakları ifade edilmektedir. Haklılığın anarşiye ve şiddete dönüşmemesi adına bu tavsiyeler oldukça önemli bir konumda durmaktadır.
’Habil ile Kabil Bize Ne Diyor?’ kısmında ise, Kuran’daki her bir ayet ve hadisenin bu asra ve bugünün insanına bakan bir yönü olduğunu ,bu olayında müminler arası münasebetlerde ders alınması gereken önemli mesajlar içerdiğinden bahsedilmektedir. Habil ve Kabil kıssası anlatılarak insandaki en tahripkâr duygulardan birinin ‘Haset, kıskançlık’ hissi olduğu üzerinde durulmakta, bu tür duyguların akıl ve irade ile dengelenmesinin önemine vurgu yapılarak bu tür muamelelere maruz kalan müminlerin de Habil gibi davranmalarının ehemmiyetine dikkat çekilmektedir. Mümin bir kişinin sevgi ve öfke duygularında dengeli olmasının lüzumuna değinilerek kişiye ‘keşke’ dedirtmeyecek davranışlar sergilemesi gerektiği hatırlatılmaktadır.
Yine mesela son üç asırdır fıkhi alanda yaşanan durgunluğun aşılması ile ilgili yapılan tespit ve tavsiyelerin yer aldığı bölüm burada birkaç cümle ile özetlenemeyecek kadar dolu ve önemli öneriler içermektedir.
Bu günkü Türkiye’nin içine düştüğü maddi manevi kaosun nedenlerini dini
ve Nebevi (as)açılardan değerlendirmek gerekirse ,’Dinin Afeti, Üç Zümre ‘bahsi mutlaka okunmalıdır. Evet o bahiste konu Türkiye özelinde aktüel olarak ele alınmamış. Her zamanki gibi, bir hadis çerçevesinde konu, nezih objektif bir üslupla işlenmiş. Fakat ‘Arife işaret yeterlidir’ kabilinden, hadisteki sayılan problemlere bakıldığı zaman adeta günümüz manzarasının resmedildiği apaçık görülmektedir. Şayet bir toplumda facir fakih, zalim idareci, cahil müctehid ve ulemaü’s sû (Kötü alimler)bir araya gelir ve o toplumda hâkim unsur haline gelirlerse o toplumun hali ne olur? Bunu görmek ve anlamak açısından bu bölüm önemli mesajlar içermektedir. Bu son dönem ülkemizde yaşanan maddi manevi yıkımların sorumlularının işte bu facir fıkıhçı, cahil içtihatları ile dini temsil eden kişi , kurum ve kuruluşlar ve de onları ve fetvalarını zalim icraatlarına dayanak yapan zalim idareciler olduğu, bu açıklamalardan kolaylıkla anlaşılabilir.
Kitabın bütün başlıklarını dar bir çerçevede ,kısa da olsa, burada zikretmek takdir edilir ki zaruri konulara temas eden bir muhteva bulmak mümkündür
Fethullah Gülen Hocaefendi geçmişte her gün kendisini ziyarete gelen misafirleri ile oturur cömertçe sohbetler ederdi. Şimdilerde ise sağlığı daha ön planda. Onun için sohbetleri daha kısa ve daha veciz. Belki eskiden olduğu gibi sağlığı uzun uzun sohbetlere elvermiyor fakat bazen birkaç cümle ile külli bir hakikatin ucuna işaret ediyor. Onun için dostlarına ziyaretçilerine uzun sohbetler yerine bazen ‘Çağlayan’ dergisini, bazen tanıdık bir dostunun kitabını bugünler de de Kırık Testi serisinin yeni çıkan ‘Işık Karanlık Devr-i Daimî’ kitabını hediye ediyor. Onlara lisan-ı haliyle ‘Ben şimdi size sohbet edemiyorum fakat bu kitap da daha önce yaptığım sohbetlerden oluşuyor. Sohbet yerine lütfen bunu kabul buyurun’ dercesine yeni çıkan kitabını hediye ediyor. Hoca Efendi için ‘Okuma’ yeme içme kadar ondan daha öte bir ihtiyaç, zarurettir. Onun bu hali sevenlerine bir taraftan okumayı, ilmi, kitap çerçevesinde buluşmayı ,diğer taraftan da ‘Oku, düşün, anla, yaşa ve anlat’ mesajı veriyor.