Hizmet Hareketi olarak sıkıntılı bir süreçten geçildiği muhakkak. Hiç beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan 15 Temmuz darbe fitnesi sadece hizmet insanlarında değil aslında her çevrede şok etkisi yaptı denilebilir. Tabi ki bu planın bir parçası olanlar hariç.
AKP zihniyeti ve dini duygu düşünceye karşı çevrelerle elele beraber planladıkları 15 Temmuz darbe fitnesi, elli altmış yıllık Hizmet Hareketi tarihinde yaşanan, ilk toplu ve en ciddi cendere ve imtihandı. Türkiye tarihinde daha önceleri de defaatle darbe ve muhtıra girişimleri oldu. Fakat onların hiç birinde Hizmet Hareketi 15 temmuz hadisesine kadar geniş çapta ve çok sayıda insanı etkileyecek bir sıkıntı ile karşı karşıya gelmemişti. Çünkü Hizmet o dönemler de henüz bu derece geniş ve çaplı değildi.
27 Mayıs Askeri Darbesi, Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet
İlk askeri darbe 27 Mayıs 1960 tarihinde yapıldı. O zamanlar Fethullah Gülen Hocaefendi’nin gençlik yılları ve Hizmet Hareketi henüz ortada yoktu. 12 Mart 1971’de de askeri bir muhtıra veriliyor ve o günlerde Hocaefendi Kestanepazarı Cami Derneği öğrenci yurdunda idareci ve hoca olarak vazife yapıyor. Aynı zamanda da vaizlik görevine devam ediyor. Muhtıra verilince o vazifelerinden ayrılarak kiralık bir eve geçiyor. O tarihlerde Hizmet birkaç üniversiteli talebenin kaldığı ev, üç beş sohbet grubu birkaç da esnaftan ibaret. O günkü Hizmet Hareketi böyle minnacık, yeni, taze bir çekirdek halinde olmasına rağmen 12 Mart Muhtırası’ndan nasibini alıyor ve sohbetler, evler baskın yiyiyor. Merhum Mustafa Birlik, Nevfel Akyazı gibi abiler ve Hocaefendi tutuklanıyorlar ve altı yedi ay hapis yatıyorlar. Hocaefendi ve Hizmet Hareketi’nin darbe ve muhtıralarla fiili tanışıklıkları ilk defa 12 Mart Muhtırasıyla oluyor.O dönemde Hizmet insanının tamamının sayısı elle sayılacak kadar az olmasına rağmen muhtıranın sıkıntısı daha çok Hocaefendi ve önde bulunan birkaç abinin sırtında patlamış, onun içinde, etkisi de sınırlı olmuştu. 12 Mart’ın ardından Hocaefendi 09.11.1971’de tahliye olur ve yeniden vaaz ve hizmetlerine devam eder.
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi, Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet Hareketi
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’ne kadar Hizmet Hareketi’nin ulaştığı nokta; Türkiye’nin değişik beldelerinde açılan ev ve yurtlar, içinde kalan öğrencilerle sınırlı idi. Bir de aylık bir dergi olan “Sızıntı” mecmuası vardı. 12 Eylül Askeri Darbesi’nin asıl görünen sebebi her ne kadar sol-sağ kavgaları olsa da müslüman cemaatlerde bu darbeden nasibini aldı. Darbe ile birlkte bilhassa ilk üç sene Hizmet bir yavaşlama süreci yaşadı, fakat asla bir inkita olmadı. Evet, askeri veya sivil hiçbir darbe tasvip edilemez ama şunu da itiraf etmek gerekir ki 12 Eylül’ü yapanlar 15 Temmuz darbe fitnesini saçanlardan daha ahlaki ve daha hukuki daha ilkeli idiler. Zira bu darbede her nekadar Fethullah Gülen Hocaefendi aranıyor Hizmet insanlarından bazıları da tutuklanmış olsalar da hiçbir zaman hizmet kurumlarını (o günler sadece yurtlar vardı) kapatmak, müsadere gibi bir olay yaşanmamıştı. Darbeyi yapanların kurumları kapatmayı düşünmemeleri imkansızdı. Bunu yapabilecek güçleri de vardı. Ancak, hukuki olmaya çalıştıkları için buna imkan bulamamışlardı. 12 Eylül Askeri Darbesi de 1993’de yapılan seçimlerde Merhum Turgut Özal’ın iktidara gelmesi ile etkisini azalttı. 12 Eylül askeri darbesinde de Hizmet insanı o darbenin sıkıntıları ile çok haşir-neşir olmadı. Bu darbenin sıkıntıları da Hocaefendi ve bazı Hizmet arkadaşları ile sınırlı kalmıştı.
28 Şubat 1997 Postmodern Askeri darbesi, Fethullah Gülen Hocarfendi ve Hizmet Hareketi
28 Şubat 1997 tarihinde Türkiye’de bir ilk olarak askeri postmodern bir darbe olayı yaşanmış ‘’İrtica’’ yaygaraları ortalığı kasıp kavurmuştu. Bu dönemlerde Hizmet Hareketi yurt içi ve yurt dışı eğitim faaliyetleri, gazete, televizyon dernek ve vakıfları, sivil toplum yapıları ile sosyal hayatta oldukça göze batan, dostun sevinip hamdettiği, dine düşman ve hasetçilerinde kin ve nefretle köpürdükleri bir seviyeye ulaşmıştı. Hocaefendi alayiş ve gösterişten nefret eden bir ahlaka sahiptir. O vesile olduğu hizmetlerde hiçbir zaman şahsının ön plana çıkarılmasını istemez, bundan da rahatsız olur. Hizmetlerin, hizmet projelerine inanarak destek veren millete maledilmesi gerektiğine sıklıkla vurgu yapar. Onun mahviyet ve tevazuu, gösterişsiz, debdebesiz, Allah rızası hedefli hal, tavır ve ahlakı Hizmete ve Hizmet insanlarına da sinmiş olduğundan Hizmet gönüllüleri, o günlerde, içinde bulundukları şartlarda, hiçbir beklentiye girmeden hizmetkar bir ruhla yapabildikleri kadar hizmetlerini yapıyor, katiyyen bir reklama bir probagandaya girmiyorlardı. Hedeflerinde de bazılarının uydurduğu gibi iktidar olma, güç kuvvet, riya debdebe ihtişam mevki makam değil, insanlığa ve millete hizmet yolunda Allah rızasını kazanma vardı.
Bu dönemler bir kısım provokatörlerin Beyazıt Camii ve meydanlarında, İstanbul caddelerinde ellerinde asa, sırtlarında garip cübbeler, “Allah'u Ekber, şeriat isteriz’’ sloganlarıyla dolaştıkları, askeri darbeye zemin hazırladıkları bir dönemdi. Bu dönem elde edilen kazanımların korunduğu, elden geldiğince dikkatli adım atılan bir dönem olarak geçirildi. Böyle sıkıntılı bir dönemde Fethullah Gülen Hocaefendi rahatsızlığından dolayı 1999’da tedavi için ABD ye gitti. Bu dönemde hizmet insanı daha çok Hizmet kurumlarının başına gelebilecek tehlikelerle ilgili bir kısım endişelerle geçirdi. Korku vardı fakat yine de Hizmet insanı başkalarını tahrik etmeden dikkatlice hizmetlerine devam ediyordu. Hizmet Hareketi’nin yurtdışı eğitim faaliyetlerinin başlaması ve belli bir noktaya ulaşması da bu sıkıntılı dönemin en önemli semeresi oldu.
15 Temmuz sözde darbe fitnesi, Hizmet Hareketi’nin imtihan dönemi
Hizmet Hareketi AKP’nin ve din düşmanı işbirlikçilerin elele tertipledikleri 15 Temmuz darbe fitnesinde diğer darbe ve muhtıralarla kıyaslanmayacak kadar büyük bir zarar gördü. Aslında geçmişte yaşanan 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbe ve muhtıra olayları Hizmet insanını teğet geçmiş gibi olsa da, bu onların, ileride, bu türden olaylarla karşılaşmayacakları manasına gelmiyordu.
Böyle düşünmek Kur'an açısından ve Sosyolojik açıdan meseleye yaklaşıldığı takdirde Hakk yolun realitesine, eşya ve hadiselerin tabiatına zıt olurdu. Çünkü her sosyal, dini-sivil oluşumun, içinde bulunduğu toplumda doğması, büyümesi ve yerleşmesi hep sancılı ve beraberinde bir kısım problemlere hamiledir. Bu sadece dindar grup/cemaat/topluluklar için değil her sosyal-sivil toplum için geçerli bir husustur. Kur’an, Siyer ve İslam tarihinde-ister eski dönemlere isterse bu çağda-bu tür olayların benzerlerinin yaşanmış olduğu, bununda, Hakk yolunda olanlar için, Allah’ın değişmez önemli bir “Sünnetullah” olduğu görülmektedir. Fakat çoğu Hizmet insanının ya bu gerçeği nazarlarından kaçırdıkları veya böyle bir duruma maruz kalacaklarına ihtimal vermedikleri anlaşılmaktadır. Nasip olursa yarın kaldığımız yerden “Büyük imtihanları kazanmak için zihni hazırlık’’ bölümü ile devam edeceğiz.