Türk siyaseti belki tarihinin en ilginç dönemlerinden birini yaşıyor. CHP’de tarihinde belki de ilk kez bir genel başkanı delege oyları ile değiştirildi. 13 yıldır CHP liderliğini yürüten Kemal Kılıçdaroğlu, 4-5 Kasım 2023 tarihli CHP kurultayında bu defa koltuğunu kaybetti. CHP tabanı bir anlamda Mayıs 2023 seçim yenilgisinden sorumlu tuttuğu Kılıçdaroğlu’na bedel ödetti. 2010 yılından bu yana CHP liderliğini yapan Kılıçdaroğlu’nun özellikle son dönemde yaptığı hatalar nedeniyle ciddi şekilde eleştirmek mümkün. En azından cumhurbaşkanı adaylığı konusunda bu kadar ısrarcı olması Kılıçdaroğlu’nun belki de düştüğü en büyük yanlışlardan birisi. Ancak şunu da ifade etmek gerekiyor ki Kılıçdaroğlu, liderliği süresince CHP’yi katı laik ve ulusalcı çizgiden biraz daha merkeze çekti, CHP’yi bir anlamda sivriliklerden arındırdı ve toplumla bütünleşme yönünde önemli mesafe almasının sağladı.
Şimdi ise sıra CHP’nin yeni yönetiminde. İBB Başkanı İmamoğlu’nun topluma açık politikası zaten biliniyor ancak buna karşın yeni CHP genel başkanı Özgür özel için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Uzun dönemdir CHP Grup Başkanvekilliği yapan Özgür Özel, şimdiye kadar ulusalcı bir çizgide siyaset yaptı. Bir anlamda Ergenekon dediğimiz yapının görüşlerini dile getirdi. AKP’nin özellikle 15 Temmuz darbe oyunu sonrasında ortaya koyduğu hukuksuzlar varsa bunda Özel’in de payı vardır. Zira Özel, başta haksız tutuklamalar olmak üzere KHK’lı birçok mağdurun sorununa ilişkin çözümleri hep baltaladı. Gerçek bir demokrat gibi davranamadı. Ancak durum şimdi farklı. Özgür Özel artık CHP’nin yeni lideri ve doyasıyla Özel, Mayıs 2023 seçim yenilgisi sonrasında Ekrem İmamoğlu ile başlattığı Değişim taleplerine ve ilkelerine sadık kalması gerekir. O nedenle Özgür Özel’in bir anlamda sivri ve ulusalcı ve toplumu kamplaştıran siyaset dilinden kurtulması lazım. Aksi takdirde CHP liderliği süresince sadece bir grubun yani ulusalcıların yani Ergenekon düşüncesindeki kesimin sözcüsü duruma düşer. Bunu söyleyerek Özel’e yönelik bir önyargımın olduğunu ve bununu kırılamaz olduğunu söylemek istemiyorum ancak bu ifadelerimin nedeni Özgür Özel’in şimdiye kadar ürettiği politikalar. CHP’de bir değişim başlatan İmamoğlu ve Özel ikilisinin bu değişimi Türk siyasetine de taşıması gerekiyor. Onun için gerekli olan iki şey var; birincisi toplumu birleştirecek olan uzlaşı dili. İkinci ise Türkiye’de adaleti hakkıyla ve herkes için yeniden tesis etmek. Türkiye yeniden adil bir ülke haline birçok sorun da zaten kendiliğinden çözülür. CHP, İmamoğlu ve Özel ikilisi ve değişim talebini kendi dinamikleri açısından belki başka bir yazıda değerlendirmek gerekiyor. Biraz da Özel’in liderlik yürüyüşünü ve İmamoğlu sağladığı uyumu ne kadar sürdürebileceğine bakmak gerekiyor.
Kuşkusuz CHP’de yaşanan değişim muhalif seçmeni umutlandırdığı kadar AKP lideri ve Saray şürekasını da endişeye düşürdü. Mayıs 2023 seçim galibiyetini Mart 2024 yerel seçimlerini de kazanarak taçlandırmak isteyen Erdoğan, CHP’deki değişim üzerine planlarını güncellemek zorunda kalabilir. Erdoğan için Mart yerel seçimlerinde yeniden kazanılması öncelikli üç şehir var; İstanbul, Ankara ve Antalya. Özellikle İstanbul’u almak Erdoğan için çok çok önemli, zira Erdoğan siyasi kariyerinde belki de ilk defa 2019 yerel seçimlerinde CHP’ye karşı seçim kaybetti. Dahası İstanbul seçimlerinin propagandasını bizzat kendisi yürüttü Erdoğan. AKP belediye başkanı Binali Yıldırım’dan daha fazla sayıda miting yaptı İstanbul’da. Yani İstanbul seçimlerini almak için İmamoğlu’nun seçimi kazanmasını rağmen seçim iptal ettirdi Erdoğan. Bunu yaparak da bir yandan İmamoğlu’nun yenilen seçimde yeniden İstanbul’u kazanmasını sağladı. Ancak Erdoğan’ın neden olduğu ve belki de pişmanlık duyduğu en büyük olay Türk siyasetine kendisinin neden olduğu mağduriyet ile İmamoğlu ismini kazandırmış olmasıdır. Ben bu açıdan Kılıçdaroğlu’ndan ziyade Erdoğan’ın İmamoğlu’nun güçlenmesinde etkin olduğunu düşünüyorum. Erdoğan bir anlamda kendi eliyle siyasi güç getirdiği İmamoğlu’nun bu defa Mayıs 2023 seçimleri öncesinde potansiyel Cumhurbaşkanı adayları arasına girmesini sağladı. Ancak Erdoğan bu defa Cumhurbaşkanlığını kaybetmemek için bu defa ikinci bir hata yaptı. İmamoğlu’na tam anlamıyla siyasi içerikli bir dava açılmasına ve sonrasında ceza almasına neden oldu. İmamoğlu hakkındaki dava şimdi istinaf sürecince. Eğer onanırsa İmamoğlu siyasi yasaklı hale gelecek ve İBB başkan adayı olamayacak. Peki Erdoğan, İmamoğlu hakkındaki kararın onanmasına izin verecek mi? Saray’da kafalar çok dağınık ve ayrıca her kafadan bir ses çıkıyor. İşte bu nedenle “Saray’da işler karıştı!” diyorum. AKP lideri Erdoğan eğer İmamoğlu’nun siyasi yasaklı hale gelmesine neden olursa bu yerel seçim öncesinde hiç de istemediği bir ekonomik çalkantıya neden olabilir. Zaten pamuk ipliğine bağlı olan ekonominin bütün bağlantıları kopabilir. Erdoğan bir anlamda İstanbul’u kazanacağım derken Türkiye’yi kaybedebilir. Kaldı ki İmamoğlu’nun siyasi yasaklı hale gelmesi AKP’nin İstanbul belediye seçimlerini kesin kazanacağı anlamına gelmiyor. Zira, İmamoğlu ve Özel öyle anlaşılıyor ki böyle bir mağduriyeti sonuna kadar siyaseten kullanacaklardır. İmamoğlu ve Özel’deki bu kararlılık Erdoğan’ı endişelendiriyor. Yani Erdoğan, “Dimyat’a pirinci giderken evdeki bulgurdan da olabilir”. Bu durum sağlığı her geçen gün kötüye giden Erdoğan için istenmeyen bir durumdur.
Belki yazının konusu değil ama Erdoğan’ın kara kara düşündüğü ekonominin durumuna ilişkin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in çok özel dost meclisinde yaptığı bir yorum var; “Türk ekonomisi kanserli vücut gibi. Maalesef biz de metastazı önlemeye çalışıyoruz. “ Mehmet Şimşek’in Türk ekonomisi örneğini verirken Erdoğan’ın sağlık durumuna göndermede bulunması garip hem de çok garip bir durum. Mehmet bey bunu bilerek mi yaptı mı bilmiyorum ama net olarak bildiğim bir şey var; AKP içindeki güç odakları metastazın bütün evrelerini biliyor ve bu nedenle olası her türlü gelişmeye karşı hazırlık yapıyorlar. Metestaz süresinin uzunluğu ve ağırlığı belki de Erdoğan’ın fiili olarak ülkeyi yönetememesi sonucuna neden olabilir. O halde ülkeyi kim yönetecek? Anayasa gereği Cumhurbaşkanı vekili TBMM Başkanı mı? Yoksa fiili durum oluşturulup Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz mı? Ya da sır küpü mü? Yoksa yerel seçime niyet…..