“Her görünen gerçek değildir!” sözü en çok siyaset için geçerlidir. Nasıl ki mavi görünen denizin suyunun elimize aldığımızda o su mavi değildir aynen öyle de siyasette ser söylenen sözün farklı anlamları vardır. Siyasette, siyasi mühendislik yapanlar, onu uygulayanlar ve halk tarafından farklı okunur, algılanır ve yorumlanır. Hatta bu olayı şöyle somutlaştırayım; İYİ Parti’li Koray Aydın bir gün basın açıklaması sırasında MHP lideri Bahçeli’den “sayın genel başkanımız! “ diye bahsetmiş ve sonrasında müstehzi bir ifade ile tebessüm etmişti. Yanımda bulunan bir kişi “yahu bu nasıl siyasetçi İYİ Parti’ye geçti daha genel başkanın kim olduğunu bilmiyor……” ve daha bir süre başka ifadeler kullanmıştı. Ben de “öyle deme Koray bey resmen Devlet beye hakaret etti” dediğimde yanındaki o kişi yine “Yanı sana mı inanayım gördüğüme mi ?” deyince ben de “Devlet bey sert bir açıklama yaparsa ben haklı çıkarım…..” demiştim. Nitekim öyle olmuştu MHP’den Koray Aydın’ın bu müstehzi gülüşüne karşı sert bir açıklama gelmişti. Bir gün sonra aynı kişi “ya ben bu işi anlamadım!” demişti. Peki bu örneği neden verdim? AKP lideri Erdoğan ile CHP lideri Özel’in buluşması öncesinde Bahçeli önce “Allah bize yeter!” sözünün yazılı olduğu yüzük ve bir dosya şirazesi ile bir görüntü verdi sosyal medyada. Öncesinde Ferdi Tayfur’un şarkısı ve tespih eşliğinde volta atarken bir mesaj verdi Bahçeli. Bahçeli’nin AKP ile CHP arasında başlayan yeni süreç ile ilgili destekleyici açıklamaları yine o bahsettiğim kişi tarzı kimseler tarafından yine yanlış okundu. Zira Bahçeli’nin son açıklamasını onlar AKP ile MHP arasında bir sorun yokmuş şeklinde yorumladılar. Soran var, hem de öyle büyük bir sorun var ki her iki taraf adeta bir meydan muharebesine hazırlanıyor.
AKP elindeki bütün devlet gücünü kullanarak MHP’nin üzerine çullanacak! Bunun için de tüm lojistik hazırlıkları sürdürüyor. Nedir bu lojistik hazırlık? Tek tek sıralayalım;
Operasyon yapılacak oylan MHP sahasının toplum nezdinde illegal bir yapı gibi görünmesi için yayınlar yapılıyor. Bunun için de Sinan Ateş cinayeti kullanılıyor. Sinan Ateş cinayetinin tam anlamı ile Ülkü Ocakları’na çıkması, Bahçeli’nin mafya ve yeraltı dünyasının önemli isimlerinden Alaattin Çakıcı ve diğerleri ile yan yana görüntü vermesi, Ülkü Ocakları mensuplarının neden olduğu gasp olaylarının medyada kademeli olarak servis ediliyor. MHP siyasetinin, siyaset-çete-mafya üçgeninde konumlandığı mesajı sosyal medyada veriliyor.
AKP bu algıyı özellikle son bir yıl içinde çok profesyonel bir şekilde işliyor. O kadar ki MHP’ye yönelik operasyonların başlaması ile birlikte özellikle Ülkü Ocakları’nın siyaset-çete-mafya’nın merkezi haline geldiği hatta Sinan Ateş cinayeti üzerinden de terörle iltisaklı olduğuna ilişkin bir yargı kararı çıkartırsa AKP şaşmamak gerekir.
AKP, MHP’ye yönelik operasyon öncesinde ayrıca şunları yapacak;
-Cumhurbaşkanlığı kararname ile vali ve kaymakamlar başta olmak üzere bürokrasideki üst düzey ülkücüleri
-HSK kararnamesi ile yargıdaki ülkücüleri
-Emniyet kararnamesi ile emniyetteki ülkücüleri
-YAŞ kararnamesi ile TSK’daki (jandarma dahil) ülkücüleri
-MASAK operasyonları ile de MHP’ye finans sağlayan iş insanları ülkücüler TASFİYE EDİLECEK.
Tüm bu süreçten sonra işte yargı ve emniyetin operasyonları gelecek. Ben yaş haddi nedeni ile MHP lideri Bahçeli’ye yönelik bir operasyonun geleceğini sanmıyorum ama Sinan Ateş cinayeti çerçevesinde MHP’deki tutuklamaların bırakın Olcay Kılavuz’u, MHP’nin en derin adamı ve Bahçeli’den sonra en yetki isim olan MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’a kadar uzanabileceğini öngörüyorum. Ve daha başka isimler….
Bunlar benim düşüncelerim bunları bir senaryo olarak da görebilirsiniz ama Saray’ın gizli dehlizleri öncülüğünde en kritik isimlerin bu planlar üzerinde çalıştıklarını tahmin etmiyorum, biliyorum. Hem de adım kadar biliyorum. Bilemediğim ve kestiremediğim tek şey sürecin hangi hızda ilerleyeceği….1 Temmuz günü yapılacak Sinan Ateş cinayeti bu sürecin hızlanmasında etkili olacaktır ama ne kadar etkili olacaktır işte onu da kestiremiyorum. AKP ile MHP boşanıyorlar, hem de telaki selase ile ! Dahası boşanmakla kalmıyorlar birbirlerinden öyle nafakalar istiyorlar ki ne mal dayanır ne can! AKP ile MHP’den neden boşanıyor konusuna bugüne kadar zaten farklı yazılarımda değindim o konulara girecek değilim.
Peki MHP ne yapacak? Bahçeli, Erdoğan’ın her hareketine karşı mehteran yürüyüşü gibi iki ileri bir geri karşılık verdi. Bazen rest çekti bazen bir geri adım attı, bazen de ikisini birlikte aynı ayda yaptı. Herkes biliyor ki Bahçeli, AKP lideri Erdoğan’ın yolu açması ile bürokrasinin ve özellikle de yargı-emniyet bürokrasisinde iyice konumlandı. Güçlü bir ekibi var. O kadar ki Yargıtay’daki ülkücülerin engellemesi ile Yargıtay başkanı seçilemedi bu ülkede. Anayasa Mahkemesi’nden olmasa bile MHP özellikle Yargıtay ve Sayıştay’da çok güçlü. Peki MHP buradaki ülkücülerini hangi ölçüde kullanır. AKP’ye karşı yargı ve medyada bir karşı atak başlatır mı? Başlatsa bile bunun bir anlamı olmaz. Erdoğan’ın emriyle hemen o yargı ve emniyet mensupları açığa alınır ya da tutuklanır. Türkiye bunun tecrübesini 17-25 Aralık 2013 tarihleri sonrasında yaşadı. Bu vatanın evlatları devletin malını haksız yere yiyenlere operasyon yaptı ve en büyük yiyici tarafından görevden el çektirildi ve dahası tutuklandı o yiğitler. Ve tam 8 yıldır Silivri zindanlarında tutsak durumdalar. Kim bilir o yiğitler zahirde tutsak hakikatte ise hem dünya hem de ahiret açısından başka bir görevin bekçileri durumundalar…
Hal böyle ise MHP, AKP’nin operasyonlarına nasıl karşılık verecek? Hakim-savcı ve emniyetçisini ileri sürse AKP tutuklar bu isimleri. Hal böyle olunca MHP eski ayarlarına dönecek. Birincisi 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarının bir gerçek olduğunu yeni yolsuzluk dosyaları ile açıklayacak. İkincisi 15 Temmuz darbe olayı AKP’nin en yumuşak karnıdır. MHP, bedeli ne olursa olsun 15 Temmuz’un karanlık noktalarını açıklayabilir. Nitekim MHP’de bir ekibin 15 Temmuz darbe planı üzerinde yoğun mesai harcıyor olması önemli. Üçüncüsü MHP, siyaset-çete-mafya üçgeni ile Türkiye’yi karıştırır. Yani Erdoğan’ın ülke derin bir ekonomik kriz içinde iken hiç istemeyeceği terör çemberine atar Türkiye’yi MHP. Atar mı atar! Zira Bahçeli’nin 4 Haziran 2024 tarihli TBMM’de MHP Grup toplantısındaki sözleri bunun işaretleri ile dolu;
“Yeni yüzyılda, ülkemizin huzur, barış ve güvenliğinin sağlam esaslara bağlanması adına, maskelenmiş menfur yüzlerin deşifresi amacıyla, bunun yanı sıra elinde ve vicdanında ülkücü kanı taşıyan alçaklarla kesif bir hesaplaşmayı buradan teklif ediyor, buna da hazır olduğumuzu açıklıyorum.” Hesaplaşmaya hazırız, hesaplaşmadan kaçmayız, hesap soracak yüreğe ise sahip olduğumuzu hiç kimsenin yabana atmamasını bekliyor, aklından çıkarmamasını temenni ederiz.”
Sözün kısası; AKP ve MHP büyük bir siyaset meydan muharebesi öncesi konumlanıyorlar! Siz isterseniz konuşlanıyorlar deyin! Gerçi konumlanma ile konuşlanma aynı şey mi ona da bakmak gerekiyor!