Seçimin erkene alınması gündemi ile birlikte AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın yeniden aday olup olmayacağı tartışma konusu oldu. 2018 seçimleri öncesinde de Erdoğan’ın üniversite mezunu olmadığına ilişkin diploma konusu da tartışılmıştı. Hatta 2015 seçimlerinin en dikkat çeken tartışmalarından biriydi. Ne oldu? Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Erdoğan’ın diplomasının sahteliğine ilişkin bir çalışma dahi yapmadı. Oysa aynı YSK’nın bir muhtarın bile diploma konusunda ne kadar titiz bir çalışma yürüttüğüne şahit olmuştum 1999 seçimleri öncesinde.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ın yeniden aday olması konusunu tartışmaya açmayacaklarını zira bu konuda söz söyleme hakkına sahip olan YSK ve Anayasa Mahkemesi’nin tamamının Erdoğan’ın kontrolünde olduğunu ifade etmiş… Doğru da söylemiş! Ancak Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın bu durumunu tartışmaya açmasa ve YSK’ya CHP olarak bir başvuruda bulunmasa da bunu başka partiler yapmalı. Kılıçdaroğlu’nun niyetini anlıyorum Erdoğan’ın eline bir seçim kozu vermek istemiyor ve Erdoğan’ın adaylığının YSK tarafından bir kez daha onaylanması ile bu konuda bir anlamda “iftiracı” konuma düşmek istemiyor… Ama şu bir gerçek ki Erdoğan Anayasa’nın amir hükmüne göre aday olamaz.
Toplumda Erdoğan’ın aday olamayacağına ilişkin sesler yükselmeli… Kuşkusuz Erdoğan bütün bu olan bitene rağmen aday olacaktır… Erdoğan’ın önünü yine Erdoğan kesebilir! Nasıl mı? Erdoğan eğer seçilemeyeceğini anlar ve seçime girmek istemezse kendisi hakkında bile YSK’dan olumsuz bir karar çıkartır ve bunun mağduriyetini kullanarak seçimlere gider ve o arada bir başka kişiyi aday gösterir. Artık bu aday damat Selçuk Bayraktar mı olur yoksa bir başkası mı bilemem! Peki, bunun olma ihtimali var mı? İnanan var, Erdoğan’ın aday olma ihtimali kadar kontrollü bir kriz sonrasında aday olmama ihtimali dahi var!
Erdoğan’ın kafası çok karışık!
Erdoğan, önce cumhurbaşkanının meclisi feshetme yetkisinin bulunmadığını söyledi sonra TBMM seçim kararı almazsa kendisinin bizzat meclisi fesih edeceğini ifade etti… Ve ortaya bir 14 Mayıs tarihi atıldı ama hala bunun kararını alamıyor Erdoğan. DP’nin iktidara geldiği 14 Mayıs 1950 tarihine atıfta bulunarak sözün yine millette olduğuna vurgu yapmak istiyor AKP aklı sıra… Ama şu unutulmasın; DP neredeyse çeyrek yüzyıllık bir CHP iktidarına son verdi ve millet artık 'Şeflik Politikalarından' bunalmıştı. DP’nin demokratikleşme vaatleri ile birlikte ekonomik vaatleri iktidar yaptı kendisini. AKP, 2002 yılında iktidara geldiğinde vaatleri ile belki de DP’ye benziyor… Ancak 2023 AKP’si bir anlamda 1960 DP’sine benziyor… Baskıcı ve totaliter… Onun için 14 Mayıs seçim tarihi olursa bu defa millet AKP iktidarından kurtulmak için “Yeter söz milletindir!” diyecektir. AKP’nin bu sloganının kendi aleyhine dönme ihtimali çok yüksek.
Konumuza dönecek olursak 12 Ocak 2023 tarihli
Erdoğan Aday Olamaz başlıklı yazımda YSK’nın durumunu orada çok açık bir şekilde ifade ettim. YSK’nın yapısı konusunda burada tekrar cümleler kullanmayacağım. Dileyen o yazıya bakabilir ve YSK’nın durumuna ilişkin detayları öğrenebilir. Kaldı ki bugünlerde YSK’nın yeni üyeleri de görevlerine başlayacak. Anayasa’ya göre YSK kararları bir üst mercie taşınamıyor ancak konu Anayasa olunca Anayasa Mahkemesi’nin de Erdoğan’ın adaylığı konusunda söz söyleme hakkı bulunuyor.
Peki, Anayasa Mahkemesi’ndeki durum nedir? Bu sorunun cevabı için öncelikle Anayasa Mahkemesi’nin üye yapısına bakmak gerekir. 2018’de yapılan Anayasa değişikliği sonrasında Anayasa Mahkemesi’nin üye yapısı yeniden düzenlendi. 11 asil üyesine karşılık 4 yedek üyeli bir yapıda olan mahkeme yeni değişiklikle üye sayısını korudu. Sadece 4 yedek üye asil üyeliğe dönüştürüldü. Üyelerin görev süreleri 12 yıl ile sınırlandırıldı ve emeklilikte 65 yaş sınırı korundu. Anayasa Mahkemesi’nin 5 üyesi 11’nci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından atandı. Gül, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın yanı sıra başkanvekili Hasan Tahsin Gürcan, üyeler Engin Yıldırım, Muammer Topal ve Muhammed Emin Kuz’u atadı. Gül’ün atadığı Anayasa Mahkeme üyeleri Alparslan Altan ve Erdal Tercan ise 15 Temmuz sonrasında tutuklandı. Erdoğan, bu iki üyenin yerine Recai Akyel ve Yusuf Hakyemez’i atadı. Abdullah Gül döneminde TBMM tarafından Mümtaz Akıncı ve Hicabi Dursun üyeliğe seçildi. Kadir Özkaya, Yıldız Seferinoğlu, Selahattin Menteş, Basri Bağcı ve İrfan Fidan ise Erdoğan tarafından atandı. Rıdvan Güleç ise TBMM kontenjanından üye oldu.
Anayasa Mahkemesi’ne son olarak Ocak 2022 tarihinde yeni bir üye seçildi. Çorum Baro Başkanı Kenan Yaşar, Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından gösterilen üç aday arasından TBMM’ce Anayasa Mahkemesi üyesi olarak seçildi. Daha önce AKP’den milletvekili aday adayı olan Yaşar’ın mahkemeye üye seçilmesi Erdoğan açısından büyük önem taşıyor. Zira Anayasa Mahkemesi’nde Başkan Zühtü Arslan'ın bulunduğu 6 muhalif üyeye karşılık, 9 kişilik iktidara yakın grup öne çıkıyordu. Yaşar’ın üye olmasıyla bu denge 5’e karşı 10 oldu. Bu da Erdoğan’ın mahkeme üzerindeki ağırlığının daha da artması anlamına gelir. Kuşkusuz burası Türkiye, bazen Anayasa Mahkemesi’nden nasıl bir karar çıkacağını kestirmek çok zor... 367 olayında olduğu gibi, AKP kapatma davasında olduğu gibi… Kapı arkası diplomasinin nasıl işleyeceğini kestirmek zor!
Seçimlerin 14 Mayıs’ta olması veya Erdoğan’ın bir daha aday olup olamayacağından ziyade asıl önemli konu Millet İttifakı’nın kimi aday yapacağı. Kılıçdaroğlu adaylık konusunda ısrarının sürdürecek mi yoksa son dakika sürpriz bir aday çıkarak Erdoğan’ı ters köşe mi yapacak. Şimdiye kadarki seçimlerde ne Ekmelettin İhsanoğlu ne de 2018’deki parçalı yapı Erdoğan’ı ters köşe yapmaya yetmedi! Şimdi zaman, zemin ve saha bütünüyle Erdoğan aleyhine işlemişken muhalefet akıl tutulması yaşayacak mı yaşamayacak mı bu önemli. Şahsi fikrim Kılıçdaroğlu son dönemdeki performansı ile iyi bir siyasi lider olduğunu gösterdi ama daha fazlası lazım… Sürpriz aday olur mu? Bilemem… Zira inanın şu ortamda Erdoğan’ın adaylığı bile kesin değil… Türk siyasetinde her şey pamuk ipliğine bağlı.