Türk siyaseti yakın dönemi hesap edersek (1839 Tanzimat döneminden bu yana) her zaman olağanüstü bir süreçten geçmiştir. 1839’dan 1923’e kadar olan süreci burada tek tek analiz edecek değilim. Tarihin kendi dinamikleri içinde –resmi tarihe bağlı kalmadan- olanlara ilişkin her zaman bir görüşümüz vardır ve olmalıdır da! 1923 ile başlayan Cumhuriyet yolculuğunun 100’ncü yılını kutlayacağız Ekim ayı sonunda. 100 yıl dile kolay ve bu 100 yıla o kadar çok olay sığdı ki! Bu açıdan bakacak olursak 6 defa 100 yılı aşan Osmanlı Devleti’nin ne kadar da güçlü bir devlet olduğunu anlarız. Gelelim 100 yıllık serüvene. AKP iktidarı bu yüz yılın neredeyse dörtte birinde söz sahibi. AKP lideri Erdoğan, Atatürk’ten sonra (Gazi Mustafa Kemal’in 23 Nisan 1920 BMM Başkanlığı dönemi de dahil) daha uzun süredir devlet yönetiminde bulunuyor. Ancak buruda konumuz ne AKP ne de Erdoğan.
Konu CHP ve onun genel başkanı Kemal Kılıcdaroğlu. Burada CHP’nin 100 yıllık geçmişinden ziyade Kılıçdaroğlu’nun liderlik dönemine mercek tutmak istiyorum. Kuşkusuz 9 Eylül 1923’te önce “Halk Fırkası” adıyla kurulan, 1924’de “Cumhuriyet Halk Fırkası”, 1935’te de “Cumhuriyet Halk Partisi” adını alan
CHP, Cumhuriyet ile aynı yaşta. CHP, 1923’den 1950 yılında kadar aralıksız ve sonraki yıllarda da belirli dönemlerde ülke yönetiminde iktidar olarak söz sahibi oldu. Atatürk’ten sonra sırasıyla İsmet İnönü, Bülent Ecevit ve Deniz Baykal, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Başbakan Yardımcılığı görevlerinde bulundular. CHP Genel Başkanı olmalarına rağmen ülke yönetiminde söz sahibi olamayan ise iki isim var: Birincisi kısa süre CHP liderliği koltuğunda oturan Altan Öymen. İkincisi ise 13 yıldır yani 2010’dan bu yana CHP Genel Başkanı olan Kılıçdaroğlu. Aslında bir anlamda Kılıçdaroğlu, Atatürk’ten sonra aralıksız olarak CHP liderliğinde en fazla kalan bir isim. Ancak Kılıçdaroğlu bu kadar uzun süre CHP liderliğinde kalmayı başarmasına rağmen aynı başarıyı girdiği tüm genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gösteremedi. Kılıçdaroğlu, CHP lideri olarak 2011, 2015, 2018 ve 2023 TBMM seçimleri ile 2014, 2018 ve 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de başarısız oldu. Kılıçdaroğlu’nun tek başarısı ise CHP’nin 2019 yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerini kazanması oldu. Ancak bu başarının da İYİ Parti ve HDP desteği ile unutmamak gerekiyor. Ve gelinen noktada her iki parti de şimdi Mart 2024 seçimlerine kendi adayları ile gireceğini açıkladı. Buna neden de Kemal Kılıçdarıoğlu’nun bizzat kendisi. Zira Kılıçdaroğlu, Mayıs 2023 seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanlığına aday olmaması yönündeki ısrarları göz ardı etti ve sonuçları da ortada. Aslına bakılırsa Millet İttifakı’nın Kılıçdaroğlu dışındaki en güçlü iki isminin (Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş) daha çok şansı vardı. Zira yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında İmamoğlu ve Yavaş’ın aday olması durumunda kazanma şansının daha yüksek olduğu görülüyordu. Bunun tek istisnası ise Kılıçdaroğlu idi. Seçim öncesi bu gerçeği kimse söylemeye cesaret edemese de seçimlerde CHP adına kampanyayı yürüten Onursal Adıgüzel bu gerçeği geçen hafta açıklamak zorunda kaldı. Yani anlaşılan o ki Kılıçdaroğlu, bütün bu gerçeğe rağmen ısrar etti ve AKP lideri Erdoğan’ın yenen bir siyasetçi olmayı hayal etti. Ama!
Kılıçdaroğlu, Mayıs 2023 seçim kampanyasında hukuksuzluğa izin vermeyeceğini, adaleti tesis edeceğini ve etik kural ihlallerine karşı savaş açacağını ısrarla dile getirdi. Ama seçim sonrasında yine yenilgiye uğrayan ve
CHP lideri olduğu 13 yıl boyunca hiçbir seçim kazanamayan Kılıçdaroğlu’nun etik kural gereği istifa etmesi gerekiyordu. Hiç olmazsa 1999 yılında CHP’nin TBMM dışında kalmasına neden olan Deniz Baykal’ın istifa onuru kadar bir çabası olmalıydı. Ama yapmadı! İşin garip tarafı Kılıçdaroğlu hala CHP liderliğinde kalma konusunda ısrar ediyor. Buna karşın Kılıçdaroğlu’nun önünde bir fırsat bulunuyor. CHP, Ekim-Kasım 2023 aylarında kurultaya gidecek. CHP’nin delege yapısına göre Kılıçdaroğlu’nun CHP liderliğini yeniden kazanma ihtimali yüksek. Zira CHP’de Kılıçadoğlu’nu destekleyen güçlü bir Alevi- Kemalist delege ekibi bulunuyor.
Kılıçdaroğlu’nun liderliği bırakıp bırakmama konusunda nasıl bir adım atacağını zaman gösterecek. Bu süreçte ise TBMM CHP Grup Başkanı Özgür Özel, CHP liderliğine aday oldu. Özel’le birlikte bir dönem CHP liderliği yapan Altan Öymen’in yeğeni Örsan Öymen de adaylığını açıkladı. Öymen’in CHP liderliğine seçilmesi oldukça zor. Özgür Özel ise CHP politikalarında etkili olan Kemalist-Ulasalcı ekibin desteğine sahip. Kemalist-Ulusalcı ekip Özgür Özel’e her türlü desteği veriyor. O kadar ki Özgür Özel, Kemalist-Ulusalcı ekibin desteği ile 2014’te yapılan CHP Kurultay’ında Kılıçdaroğlu’nun listesinde olmamasına rağmen CHP Parti Meclisi’ne girdi.
Kuşkusuz önümüzdeki günlerde CHP’de yeni lider adayları olacaktır. Kimin CHP adayı olabileceği konusunda olası adaylar üzerinden CHP’de liderlik konusunu uzatmak mümkün. Ancak bir gerçek var ki; CHP kritik bir virajda bulunuyor. Kılıçdaroğlu görevine hala devam ederse CHP tam anlamıyla “totoliter” bir isim tarafından yönetilir duruma gelecek. Bu “diktatör” tanımlaması Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kazanmasına rağmen Tayyip Erdoğan’ı suçlamak için kullandığı bir kelime. Korkarım ki Erdoğan’ın elinden “Bay Kemal!” küçümsemesini çekip alan Kılıçdaroğlu, kendi tanımlaması ile seçimleri kazansa da CHP’nin başında bir “diktatör” olarak kalmayı sürdürecek. Bu kulağa hoş gelmeyen ve belki de kendisinin hak etmediği bir kelime.
Sözün özü şu ki; Kemal Kılıçdaroğlu, kendi ikbali için sadece CHP’yi değil Türk siyasetini de giyotin altına atıyor. Son seçim kampanyasında “mükemmel” bir Cumhurbaşkanı olacağı hayalini siyaseten pazarlayan Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin geldiği nokta tehlikeli bir virajdır. Hem de son viraj!