İnsan diğer yaratılan mahlukattan farklı, harika sanat eserleriyle donatılmış ve mümtaz ve müstesna bir varlık olarak yaratılmıştır. Onun için insan en güzel şeyleri ister ve onlara talip olur. Bu isteklerine ulaşabilmek içinde her şeyin sahibi, Mâlikel Mülk olan Allah’ın inayetine ihtiyacı vardır.
Onun için insan, aczini itiraf edip muhtaç olduğu şeyleri akıl ve iradesini kullanarak iman ve ibadetle Allah’tan talep etmesi gerekir. Çünkü kendisi aciz bir varlıktır, ihtiyaçlarını elde etmeye gücü yetmez. Onun için sebeplerde kusur yapmadan Allah’a teveccühte bulunup yardımı Allah’tan istemek zorunda ve mecburiyetindedir.
Allah’ın insanları sorumlu ve mükellef tuttuğu en önemli şey imandır. Ehli iman olarak mü’minlerin de en büyük sermayesi, Allah’a olan imanlarıdır. İman alınıp satılan bir metâ değildir. Peygamberler dahi kalbe iman koymaya yetkili kılınmamış, ancak vesile olmuşlardır.
Kasas sûresi 56. ayette Cenab-ı Hakk: (Habibim) “Sen dilediğin kimseyi doğru yola eriştiremezsin! Ancak Allah dilediğini doğruya hidâyet eder. O, hidâyete gelecek olanları pek iyi bilir.” buyurmaktadır.
İman; akıl ve iradesiyle ona talip olanların kalbinde Allah’ın yarattığı bir meş’ale-i nurdur. Onun için her mü’min; bu iman sermayesinin kıymetini iyi bilmeli, onu zayi etmeden Allah’ın rızasını kazanmaya vesile yapmalıdır.
İman, ameli salihle beslenir. Namaz imanı besleyen en önemli kaynakların başında gelir. Namaz da ihlasla değer kazanır. ‘Allah’ı görüyor gibi veya Allah tarafından görülüyor olma şuuruyla eda edilmelidir.’
İtikadi olarak iman erkanından mesul durumda bulunan insanlar, ameli bakımdan da namaz başta olmak üzere İslam’ın beş temel esasıyla mükellef kılınmıştır.
Bakara sûresi 21 ve 22. ayetlerde Cenab-ı Hakk: “Ey insanlar! Hem sizi, hem de sizden önceki insanları yaratan Rabbinize ibadet ediniz. Böyle yapmakla her türlü zarardan korunmayı ümit edebilirsiniz.”
“O Rabbiniz ki yeryüzünü size bir döşek, göğü de bir kubbe yaptı. Gökten yağmur indirip, onunla size rızık olarak çeşitli mahsuller çıkardı. Öyleyse siz gerçeği bilip dururken sakın Rabbinize eş koşmayın.” buyurmuştur.
Namaz; Allah ile kulları arasında bir bağdır. Mü’min için enerji kaynağıdır. Namaz yoksa ruh gıdasını alamaz, güçsüz kalır ve o zaman insan karanlıktan kurtulamaz.
Ümitlerin çöküşü namazı gevşetmekle başlar. Terk etmekle de insanlar zillet ve sefalete düşer, şeytan ve nefs-i emareye esir olurlar. Adem (AS)’ın neslinden, Allah’ın hidayete erdirdiği öyle nesiller gelmiştir ki, “…Onlar Rahman’ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.”
Meryem sûresi 58. ayette “İşte bunlar, Allah’ın nimetine mazhar olmuş olan bu zatlar, Âdem neslinden, Nuh ile beraber gemide taşıdıklarımızın evlatlarından, İbrahim ve İsrail’in nesillerinden ve hidâyete erdirip seçtiğimiz kimselerdendir. Onlar Rahman’ın âyetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.”
59. ayette ise, “Kendilerinden sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı zâyi ettiler, şehvetlerinin peşine düştüler. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasını bulacaklardır.” buyurduktan sonra 60. ayette ise “Ancak tevbe eden, iman edip makbul ve güzel işler yapanlar cennete girecekler ve asla haksızlığa uğramayacaklardır.” müjdesi verilmektedir.
Bakara sûresi 45. ayette: “Sabır göstererek, namazı vesile ederek Allah’tan yardım dileyin. Gerçi bu çok zor bir iştir, fakat içi saygı ile ürperenlere değil.”
153. ayette: “Ey iman edenler! Sabır göstererek ve namazı vesile kılarak Allah’tan yardım dileyin. Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir.”
ve 177. ayette: “Takvâ, yüzlerinizi doğuya, ya da batıya doğru çevirme değildir. Lâkin takvâ Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman eden, Sevdiği malını Allah’ı hoşnut etmek için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, isteyenlere ve boyunduruk altında bulunup hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren, Namazı hakkıyla ifa edip zekâtı veren, sözleştiği zaman sözlerinde duran, hele hele sıkıntı ve hastalık hallerinde, savaşın şiddetleri esnasında sabreden kimselerin davranışlarıdır. İşte onlardır imanlarında samimi olanlar ve işte onlardır her türlü fenalıktan korunan takvâlılar!”
238. ayette ise: “Namazlara, hele salat-ı vustaya dikkat edin ve kalkıp huşû ile Allah’ın divanında durun.”
Mü’minun sûresi 1,2 ve 9. ayetlerde: “Muhakkak ki müminler, mutluluk ve başarıya erdiler.” “Onlar namazlarında tam bir saygı ve tevazu içindedirler.” “Onlar namazlarını vaktinde eda edip zayi etmekten korurlar.”
Taha sûresi 130 ve 132. ayetlerde: “O halde onların söylediklerine sabret. Güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbinin yüceliğini ilan et, O’na hamdet. Gecenin bazı vakitlerinde, gündüzün bazı taraflarında da O’na ibadet et ki Allah rızasına eresin.”
“Ailene ve ümmetine namaz kılmalarını emret, kendin de namaza devam et. Biz senden rızık istemiyoruz, bilakis senin rızkın Bize aittir. Güzel âkıbet, takvâdadır, yani Allah’ı sayıp haramlardan korunmaktadır.”
Nur sûresi 56. ayette: “Öyleyse ey müminler, siz namazı hakkıyla ifa etmeye devam edin, zekâtı verin, Peygambere itaat edin ki merhamete mazhar olasınız.”
Ankebut sûresi 45. ayette: “Sana vahyedilen kitabı okuyup tebliğ et, namazı hakkıyla ifa et! Muhakkak ki namaz, insanı, ahlâk dışı davranışlardan, meşrû olmayan işlerden uzak tutar. Allah’ı namazla anmak, elbette en büyük fazilettir. Allah bütün işlediklerinizi bilir.”
Mü’minler kalben Allah’a yaklaşıp, iman erkanını ibadetle hayır ve hasenatla güçlendirirlerse, başa gelen musibetlere ve sıkıntılara katlanarak, sabrederlerse, Allah’a tevekkül ve teslimiyette kusur etmezlerse, o zaman Allah’ın inayeti ve nusreti imdada yetişir, saâdeti dâreynin kapıları açılmış olur.
Efendimiz (sav) “vakti geçmeden namaza acele edin, ölüm yakalamadan evvel de tevbeye acele edin.” buyurmaktadırlar.
“Ey iman edenler! Allah’ın azabına mâruz kalmaktan korunun. Herkes yarın âhireti için ne gönderdiğine dikkat etsin. Allah’ın azabına dûçar olmaktan korunun. Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.”
“Sakın şunlar gibi olmayın ki onlar Allah’ı unuttukları için, Allah da kendi öz canlarını kendilerine unutturdu. Fayda ve zararlarını dahi bilemiyorlar. İşte yoldan çıkanlar bunlardır.” (Haşir sûresi 18-19)
Namaz öyle bir ibadettir ki, günde beş defa Allah’ı hatırlatmaktadır. Bu mü’minler için en büyük kazançtır.
Mehmet Ali Şengül