Süratle küreselleşen dünyada, güvenilir insan unsurunun ele alınması çok önemlidir. Aile ve topluma faydalı nesiller yetiştirilmesi, imanın, aklın ve ahlakın gereği olmalıdır.
Allah’ın namütanahi maddi ve manevi nimetleri, meşru dairede hak-hukuk gözetilerek, adalet esas alınarak daha iyi değerlendirilmeli; böylece yetim, garip, mağdur insanların imdadına yetişip, sosyal adaleti, içtimai dengeyi, huzur ve güven ortamını sağlamak suretiyle, her insana düşen vazife sorumluluğu ihmal edilmemelidir.
Fırsatlar değerlendirilerek öyle bir sistem oluşturulmalıdır ki; yetim, fakir ve garip insanlar hep insan eline bakmamalı, yapılacak yardımı bekler duruma düşürülmemelidir. Tecrübeler değerlendirilmeli, ayaklar altında ezilen, itilip kovulan insanlara iş imkanı sağlanmalı ve bu insanlar da enerjilerini ve kabiliyetlerini insanlık hizmetine sunabilmelilerdir.
Bütün bunlar ne ile gerçekleşecektir? Evvela insanların kabiliyetlerini harekete geçirmek suretiyle. Yani; kafalar ilimle, kalb ve vicdan iman ve ahlak ile donatılmalı, böylece birlik ve beraberlik ruhu tesis edilmeli, herkes seviyesine ve mesleğine göre değerlendirilmelidir.
İnsanlar, her şeyin misafir ve geçici olduğu, her hareket ve ifadenin kayda geçtiği ve bunların bir gün hesabının sorulacağı bir dünyada yaşamaktadırlar.
İşte böyle bir dünyada, yaşamadan daha çok yaşatma idealine sahip, kendini ve ailesini düşünmenin yanında, sulh-u umumiyi, dünya barışını öne çıkaran bir anlayışa sahip, sorumluluğunu vicdanında duyan bir nesil yetiştirme ideali içinde olunmalıdır.
Böyle bir nesil, milletler arası küresel girişimciliğiyle, tecrübelerini ve başarılarını dünya ile paylaşmak suretiyle; insanlığın derdine ortak olacak, yetimin, garibin göz yaşını silecek, insanlığın kendi hatalarıyla düştükleri zillet ve sefaletten ve sıkıntılardan kurtulmalarını sağlayacaktır.
Çeşitlilik büyük bir zenginliktir. Nasıl bahçenin güzelliği, rengarenk enva-i türlü çiçek ve meyvelerle arttığı gibi; Cenab-ı Hak da rengi, dini, dili, kültürü farklı insanlarla bu dünya villa ve sarayını tezyin etmiştir.
Bütün insanlar, hepsi Allah’ın kullarıdır. Mülk Allah’a aittir, her şey insanlara emanettir. Hz. Adem’den (as) bugüne kadar yakanlar, yıkanlar ne kazanmış, insanlığa göz yaşından, çile ve ızdırabdan, eza ve cefadan başka ne bırakmıştır?
Buna mukabil gönül ve ruh insanları; samimi, hasbi, iyi niyetle, sevgi, şefkat ve hoşgörü ile, başka insanları da bağrına basmalı, dünya kamuoyu ile duygu, düşünce ve değerlerini paylaşmalı, dünyanın yüzünü güldürmeye çalışmalıdırlar.
Bugün hizmet erleri ve gönüllüleri, model olarak kurdukları eğitim yuvaları, yardım kuruluşları ve sağlık müesseseleri, kültür ve bilim olimpiyatları, diyalog köprüleriyle, insanlık adına beklenen bu hizmetleri ortaya koymuş ve dünya kamuoyuna barış elçileri olduklarını ispat etmişlerdir.
Elbette dünya kamuoyunun takdir ve tebcil ettiği bu güzellikleri, başarı ve muvaffakiyetleri, kendi çıkarlarına ters görenler, ya da aynı güzellikleri yapamamanın meydana getirdiği kıskançlık nedeniyle; -hiçbir art niyet ve çıkar düşünmeyen, tamamen insanlığın huzur ve güveni adına yapılan bu çalışmalara karşı- engel olmaya çalışacaklar ve çalışmaktadırlar.
Ne olur dünya kardeş olsa, harp-darp olmasa... İnsanlığa hizmet verecek ve huzur içinde yaşamalarını sağlayacak tesis ve müesseseler kurulsa... İş imkanları hazırlanıp yatırımlar yapılsa. İnsanlığa yön veren müstakim yönetici ve idarecilerin yetişmesi sağlansa.
Ümit ederiz ki, böylesine fedakarca gayretlerin oluşmasıyla ağlayanların gülmeleri sağlanmış, muhtemel medeniyetler çatışması ve cihan harplerine engel olunmuş, böylece dünya barışı, huzur ve güven ortamı temin edilmiş olur.
İnsan olan herkesin bu dünyada sorumlulukları vardır. Bugün birbirini yok etmek için çalışanların kafaları ve fikir yapıları değişmesi lazım ve bu mevzuda ciddi gayret gerekmektedir.
Bir Çin atasözünde, ‘Biz diğerini affedemediğimiz zaman çok kaygılarımız, sıkıntılarımız vardır’ denmektedir. Hz.İsa (as), ‘Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere (kötülük yapanlara) iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin’ buyurmuştur. (Luka,6:27,28)
Rabbimiz Kur’an-ı Müciz-ül Beyanda; “İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş!” (Fussilet suresi, 34) demektedir. Hz.Hamza’yı (ra) şehit eden Hz.Vahşi’nin ve Hz.Hind’in önceki ve sonraki durumları hepimizce malumdur.
“Ama kötülüğe karşı iyilik hasleti, ancak sabredenlerin kârıdır, faziletten yana nasibi bol olanların kârıdır.” (Fussilet, 35), “Eğer şeytandan gelen bir vesvese seni dürterse hemen Allah’a sığın. Çünkü O, herşeyi işitir, her şeyi mükemmel tarzda bilir.” (Fussilet,36) ve “İşte onlar, gösterdikleri sabır ve sebattan dolayı çifte mükâfat alırlar. Onlar kötülüğe iyilikle mukabele eder ve kendilerine nasib ettiğimiz mallardan, Allah yolunda harcarlar”buyurmaktadır. (Kasas suresi, 54)
Bir gün bir adam gelip Hz. Ebû Bekir (r.a)’a sürekli hakaret etti. Allah Resulü (sav) de, orada bulunuyordu. Adam hakaret ettikçe Hz. Ebû Bekir (ra) dinliyor, cevap vermiyordu. Efendimiz (sav) ise, tebessüm ediyordu. Nihayet Ebû Bekir (ra) dayanamayıp sert bir karşılık verince, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun (sav) çehresi değişti ve oradan ayrıldı. Hz. Ebû Bekir peşinden gidip sebebini sorunca buyurdular ki; “Sen sükût ettiğin sürece, bir melek senin yerine cevap veriyordu. Fakat sen cevap verince oraya şeytan geldi. Ben şeytanın olduğu yerde bulunmam” (İmam Ahmed, Müsned)
Dünya huzuru ve barışı istiyor isek; insanları kendi yerimize, aile ve çocuklarını kendi aile ve çocuklarımızın yerine koyarak öyle muamele etmeliyiz. Zira herkesin malı, canı, namusu, haysiyet ve şerefinin, kendimizin ki kadar kıymetli olduğunu unutmamalıyız.
En doğru beyan Sahibi, insanlığın iki dünya saadeti adına Allah’ın en son vazifelendirdiği insanlığın iftihar Tablosu Hz.Muhammed (sav); ‘Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkalarına yapma!’ (Buhari) buyurmakta; gönüllere ruh ve huzur veren bu mübarek beyanıyla, dünya barışının ve huzur ülkesinin şifre ve formülünü vermektedir.
Mehmet Ali Şengül