Hayata Değer Katan Zaman

Mehmet Ali Şengül

Mehmet Ali Şengül

08 Eyl 2020 10:55
  • Hayat ve zaman mü’min için çok kıymetlidir. Çünkü ikisinin de tekrarı mümkün değildir. Bundan dolayı hiçbir parçası israf ve zayi edilmeden, ahiret hayatı adına yatırım yapılmalıdır. 

    Zaman kadar hayat ve sıhhat de, alınıp satılmayan Allah’ın bir emanetidir.

    Mü’min hayatını, gençliğini, zamanını nerede, neyle ve nasıl geçirdiğine dikkat etmeli ve her türlü haram ve günahlardan koruyarak, Allah’ın izin verdiği helal daireyle iktifa etmelidir.

    Okuyacağımız, dinleyeceğimiz, seyredeceğimiz şeyleri, oturup kalkacağımız, yazıp çizeceğimiz, düşünce ve hizmet stratejilerimizi filtreden, süzgeçten geçirmemiz gerekir.

    Yoksa gitmek zorunda olduğumuz büyük mahkemede, Hakimler Hâkimi Allah huzurunda, nedamet duyup eyvah demenin, saçını başını yolmanın hiçbir faydası olmayacaktır.

    Lüzumsuz ve gereksiz çok şeylerle ömrümüz ve zamanımız israf oluyor.

    İman ve Kur’an hizmetine ve insanların dünya ve ahiret saadetine yardımcı olmaya kendilerini adayan insanlar, çok temkinli ve dikkatli olmaları gerekmektedir.

    Mü’min, Allah’a olan güven ve itimadını sarsmadan üzerine düşen vazifelerini yapıp, tenkitten kaçmalı ve kendi doğrularını temsil edip örnek olmalıdır.

    Mü’min, karakterine yakışanı yapmalı ve varsa güzel fikirleri ve teklifleri, onları şahsı manevi adına arz etmeli ve onların değerlendirildiğine de itimat etmelidir.

    Mü’min, duygu ve hislerine kapılmamalı ve bilhassa insanın, gergin ve hiddetli olduğu anlarda, tefekkür ve düşünce süzgecinden geçirmeden, istişare etmeden aceleyle söylenen sözlerin fayda değil, zarar getireceğini hesaba katmalıdır.

    Muhatap kim olursa olsun, mü’min üslubunu bozmamalı. Akıl, mantık ve iradeyi hissi hareketlerle boğmamalı. Rabbimize milyonlar başkaldırıp isyan ettiği halde, Allah bu münkirlerin başlarına taş yağdırmıyor ve onların bütün ihtiyaçlarını ve rızıklarını veriyor. Tevbe edenler hariç cezaları ahirete kalıyor.

    Aynı zamanda Efendimiz (sav)’e, ve nübüvvete varis olan bütün büyüklerimize ne hakaretler yapılmış ve yapılmaktadır ama, onlar ahlakı aliyeyi islamiyeyle hareket ediyor ve asla mukabele-i bil-misilde bulunmuyorlar. Dinin haysiyet ve şerefini korumakla vazifeli bütün ehli imanın en büyük sermayesi; kavli leyyinle, tatlı dil güler yüzle hareket etmek, hadiseler ne kadar ağır ve zor olursa olsun, sebeplerde kusur yapmama kaydıyla sabırdır.

    Allah’a başkaldırıp isyan eden firavuna, Cenab-ı Hakk Hz. Musa(as) ve kardeşi Hz. Harun (as)’ı hakkı tebliğ üzere vazifelendiriyor. Cenab-ı Hakk: 

    “Seni Ben seçip Peygamberliğime hazırladım.”  
    “Haydi kardeşinle birlikte âyetlerimle gidiniz, sakın Beni anmakta gevşeklik göstermeyiniz!” 
    “Gidin Firavuna, zira o iyice azdı.”  
    “Ona tatlı, yumuşak bir tarzda hitap edin. Olur ki aklını başına alır, yahut hiç değilse biraz çekinir.”  
    “Ya Rabbenâ” dediler, “doğrusu, korkarız ki o bize son derece kötü davranır, hatta ileri gidip daha da azar.”  
    “Korkmayın!” buyurdu, “Ben sizinle beraberim, her şeyi işitir ve görürüm.”  
    “Haydi varın da şöyle deyin ona: 
    Rabbin tarafından gönderilen elçileriz biz sana! 
    İsrail oğullarını bizimle gönder ve işkence etme onlara! 
    Rabbinden bir belge ile geldik biz sana. 
    Kurtuluş hastır, bu doğru yolu tutanlara!” (Taha sûresi 41-47)

    Gençliğinin baharında Allah ve Resulüllah’ı tanıyan, her türlü tehditlere aldırmayan Mus’ab bin Umeyr (ra)’i, Allah Resulü (sav); Yesrip’den gelen ve Akabe’de islamla şereflenen Müslümanlara ve diğer insanlara Allah ve Resulüllah’ın emirlerini tebliğ etmek üzere ilk muhacir olarak göndermiştir.

    Başta kabile reisleri ve Yesrip’te bulunan insanlar, sen buraya yuvaları parçalayıp insanları birbirine düşman etmek için mi geldin diyerek karşı çıktılar ve tehdit ettiler. Mus’ab bin Umeyr (ra) onlara oldukça yumuşak bir tavır ve davranışla mukabele ederek, ben bir tek insanım, silahım da yok, sizler gücü temsil ediyorsunuz ordunuz ve silahlarınız var. Beni dinleyin, korktuğunuz şeyleri bende görürseniz öldürebilirsiniz diyerek, İslamı anlatıp, iman erkanını tebliğ etmeye başladı ve Allah da kalplerini yumuşattı. 
    Kavimler kabile reisleriyle beraber İslam'la şereflendiler. Kısa zamanda, Medine-i münevvere de neredeyse İslam'ın girmediği ev kalmadı.

    Bir insan için dünya ve ahiret saadeti adına iman mutlaka gerekir. Ne var ki, bu imanın gelişmesi için, ilim ve irfanla kalp ve akıl da ihmal edilmemelidir. Binaenaleyh, mü’minin muhataplarına karşı güven telkin etmesi önem arz etmekte, zira güven ve itimadın olmadığı yerde itibar ve tesirin olmayacağı da bilinmelidir. Bundan dolayı mü’minler, gerçeklerin dışında duyumlarla hareket ederek bu itibarı sarsıcı tavır ve davranışlarından dolayı sorumlu olacaklarının şuurunda olarak hareket etmelidirler.

    Hz. Üstad; “İnsan günahı önemsemeyip devam ederse, günahın mahiyetinde küfür tohumu vardır. Günahı hafife alan ve ona devam eden insan yavaş yavaş günaha karşı ülfet peyda eder ve zamanla o günaha aşık ve müptela olur, terk edemeyecek bir duruma düşer.” Onun için istiğfarla o günahın kökünü kurutmak gerekir. Özel donanımda yaratılan ve günahlardan masum bulunan nebiler sultanı Efendimiz(sav) günde yetmiş veya yüz defa istiğfar ettiğini beyan buyurmaktadır.

    Allah insanı günah işlesin, fitne fesat çıkarıp kan döksün, yuvaları yakıp yıksın diye değil, tam tersine tahribatları tamir etsin, dünya barışına katkıda bulunsun, Rabb’ül aleminden gelen emir ve yasaklara saygılı olsun ve Allah ve Resulüne itaat etsin diye yaratmıştır.

    Hz. Üstad; “Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler! Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmayın. Çünkü aramızdaki dere pek derindir. Doldurup hatt-ı muvasalayı temin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz veya dalâlete düşer boğulursunuz.” diyerek dikkatlerimizi çekmektedir. (Habbe)

    Hayat bize Allah’ın en kıymetli hediyesi ve emanetidir. Onun maliki, sahibi ve aynı zamanda tasarrufu Allah’a aittir. Biz ömrümüzü ne uzatabilir nede kısaltabiliriz. Binaenaleyh; kurumuş, uyuşmuş kış çiçeğine benzeyen ihtiyarlık kapımızı çalmadan evvel, latif, zarif ve güzel gül çiçeğine benzeyen gençliğimizin kıymet bilmeli, ölüm kapımızı çalmadan evvel hayatımızı ve zamanımızı israf etmeden ahiretimiz adına çok iyi değerlendirmeliyiz.

    Mehmet Ali Şengül
    08 Eyl 2020 10:55
    YAZARIN SON YAZILARI