Allah’ın bilinmeye, muhabbete gösterdiği karşılığın adı tecellidir. Rabden kula gelen, kalpten arşa yükselen evrensel iletişimin adıdır. Aşk varlığın en sırlı var olma sebebi ve gayesidir. Kemali cemal kutbunda, o Ezel ve Ebed Sultanı’na karşı duyulan kalbî alâka ve muhabbetin adıdır. Aşk, Hakikat-ı Ahmediye’dir. Dünya dönmeye devam ettikçe büyüsünü koruyacak olan bir iksirdir. Cennete iştiyak duyma, kemal ve cemale hayranlık ufkudur.
Aristo da yaratılış gayesini kemale bağlar. Telos, kamil olana benzeme arzusu şeklinde tarif eder. Kamil olan ise biricik İnsanlığın İftihar Tablosu’dur. Kamil olan her kusurdan arınmış, biricik Ezel ve Ebed Sultanı’dır. İbn-i Sina aşkı, kemale aşık hareket diye tarif eder. Hayat aslında aşkın ve hareketin adıdır. Hayat aşkla yaşama, kemal ve cemalin tecellilerinin peşinde olma, düşünceyi varlığın her boyutu ile geliştirmektir. Varlığı düşüncenin sonsuz seçenekleri ile yeniden yeniden yorumlamaktır. Hayatı ve varlığı yorumlamada en önemli azık, dinamik ise metafizik aşktır.
Kimileri için ise aşk daha dar kavramlara sıkışmıştır tıpkı Cahit Sıtkı’nın mısralarına yansıdığı gibi;
Ah, yeniden başlamak hayata,
Çocukluğa, aşka ve sanata.
Proust ise sevginin kaynağı olarak kendini görür; Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki; bir bütün olarak içimize sığmaz. Sevdiğimiz insana doğru karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey; kendi sevgimizin çarpıp geri dönüşüdür. Bizi gidişten daha fazla etkilemesinin, büyülemesinin sebebi ise, kendimizden çıktığını fark edemeyişimizdir.
Şeyh Galip için de doğrudan doğruya Hüsn yani güzellikle bu güzelliğe ezelî yönelişin ifadesi olan Aşk’ın kendisidir. Kalp kalesindeki kimyayı ele geçirmenin sırlı hikayesidir. Aslında bizim hikayemizdir.
Fuzuli ise yanmışlığını satırları yakarcasına şöyle paylaşır;
Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni
Az eyleme inayetini ehl-i dertten
Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni
Aşkı insanlık tarihinde en iyi yorumlayan üstad ise şüphesiz Hz.Mevlâna’dır. Tüm sevgililer bir bahanedir gerçek Sevgili’ye ulaşmak için. Alemde O’nun aşkından başka ne varsa can çekişmeden ibarettir ve fânidir. Aşk sayesinde insanların iyi işleri meyve verip çoğalır. Aşk, çorak toprağı gül bahçesi haline getirir. Aşkdan nasipsiz bir ömür beyhude yaşanmıştır.
Aşk nedir? bilmiyorsan gecelere sor, şu sapsarı yüzlere, şu kupkuru dudaklara sor. Hz. Mevlâna
Peyami Safa aşkı denize, tarifi de kovaya benzetir. Elde edilen şey, aşkın bir halini izahtan ibaret kalır. Enginsiz, kıyısız, renksiz, dalgasız, derinliksiz bir izah, der. Aşk bir mücadele değil, ahenktir şiirinde ilahi aşkı şöyle resmeder; Gerçek aşk sevgilinin bütün kusurlarını görür ve sever… Aşk inanmanın şiiridir, Aşk şüphe etmez. Aşk kıskanmaz. Aşk iğrenmez. Aşk çirkin bulmaz. Aşk küçümsemez. Aşk bencilliğin, kendini sevgiliden daha üstün görmenin, buhranın ve kötümserliğin tam zıddıdır. Aşk istemez, yalnız verir. Aşk bir mücadele değil âhenktir… Aşk bunun için ilâhidir.. Gerçek aşkın bir tek değişmez vasfı vardır: tükenmezlik… Aşk engellere ve hücuma uğradıkça kuvvetlenen ihtirastır. Rakipsizdir, yenilmez… Aşk kendi saadetini bir başkasınınkine feda etmektir... Mârifet bize yâr olmayan sevgiliyi kalbimizin içinde öldürmek! İşte en haklı, en mâsum, en kudretli ve en muhteşem cinayet.
Çağımızın varlık yorumcusu, zamanları aşan şekliyle aşkı şöyle abideleştirir; Yeniden dirilişin en önemli iksiri sayılan aşktır. Gönlünü Allah'a iman ve O'nun marifetiyle onarmış, donatmış bir insan, derecesine göre bütün insanlara, hatta bütün varlığa karşı derin bir muhabbet ve engin bir aşk duyar; duyar da bütün ömrünü, topyekün varlığı kucaklayan aşkların, vecdlerin, cezbelerin, incizapların ve rûhânî zevklerin gelgitleri arasında yaşar. Her dönemde olduğu gibi, günümüzde de bir ulu dirilişi gerçekleştirmek için, yepyeni bir anlayışla, gönüllerin aşkla coşup, şevkle köpürmesine ihtiyaç var. Zira aşk olmadan, neticesi itibarıyla kalıcı hiçbir hamle ve hareketi gerçekleştirmek mümkün değildir.
Keşif ve aşkla hayata bakmak. Yeniden var olanı, eski toprakları yeni gözlerle görmek. Yeni varlık coğrafyalarını metafizik aşkla keşfetmek. 12. yüzyıldan beri kısmi kaybettiğimiz İslami heyecanı, insana ait olan evrensel ile yeniden buluşturmak. Yeniden hayatı okuyuş tarzları belirlemenin, yeni medeniyetler, kültürler inşâ etmenin yegane anahtarları; evrensel heyecan ve metafizik aşktır.