“Ben yaşamadım, okudum” diyor Borges.
Neyi okuyoruz? Kimi takip ediyoruz? Bu soruların cevabı kimileri için çok anlam ifade ediyordur.
“Yeter ki okuyun” diyen Ahmet Hamdi Tanpınar da, okumanın önemini ve zaman içindeki seyahatimizin bu anlam arayışına bağlı olduğunu vurguluyor olsa gerek.
İnsanların aidiyetlerine takılan küçük düşünceli okurlar olmayalım. İnsanların fikirlerine önem veren büyük düşünürler, okurlar olalım. İnsanları kategorize etmek istifade damarımızı öldürür. Tek tip okuyan, yalnızca kendi mahallesine kulak veren tek sesli insanlar haline dönüşürüz. Evrensel olabilmek, bu yolda gayret göstermek, başka fikir, düşünceden yazarları okumak, empati yapmakla gerçekleşebilir.
Dünyada tek acı çeken biz değiliz. Dünyada tek iyilik düşüncesi olan da biz değiliz. Yaradanı hoşnut etmek sadece bize verilen bir paye değil. Kim daha çok acı çekti yarışına girmeye de gerek yok. Acılar zaten yarıştırılmaz. “Kim daha çok bedel ödedi ise haklıdır” anlayışı da rasyonel, sağduyulu ve sağlam bir düşünce değildir.
Başka mahallenin yazarlarını okurken, farklı düşüncelere değer verirken, kendi doğup büyüdüğümüz mahallenin fikirlerini, düşünürlerini, yazarlarını da hakir görmek, hafife almak basitliğine ve nankörlüğüne düşmeyelim. Değerlere, ideallere, fikirlere gönül verenler zaten şahıslarda boğulma ,şahıslarla kavgaya tutuşma sıradanlığına düşmezler. Devamlı şahısları yazan, çizenler, her meselesini şahıslara indirgeyenlerin hangi dönemde olursa olsun, imtihanı çetin olur. Fırtınalardan kurtulup, sahili selamete çıkma şansı az olur.
Doğu toplumları, şahıs ve lider eksenli hayat biçimi öne çıkan toplumlardır. Önceden Hint, Çin ve Asya medeniyetlerinde fikir, evrensel değerler, ortak kültürler daha öne çıkıyordu. Batı’nın fikirleri, düşünceleri kurumsallaştırması, değer vermesi, düşünce özgürlüğüne, demokrasiye zaman ve para harcamasının sebebi de uzun soluklu projeler üretebilmek, şahısların tekelinden hayatı ve üretileni kurtarmak ve korumak amaçlıdır.
Düşünce, fikir ,okumak, hayatın ve varlığın anlamını aramak, keşfetmek hepimize sunulmuş bir fırsat aslında. Felsefenin de temelini oluşturur. Aristo'dan Descartes’e , Liebzig ‘den Spinoza'ya , İbn-i Rüşd'ten İbn-i Arabi'ye hep arayış devam edegelmiştir. Arayışı biten insan bitmiştir zaten. Üreterek hayata tutunmak, kendimize ve başkalarına faydalı olarak yaşamak bizlere sunulmuş bir iksir, varolmanın yoludur.
Kim perspektifini ,bakış açısını daha geniş tutarsa o kadar okunur, fayda sunabilir. Daha kalıcı eserler ortaya koyabilir. Uzmanlıklar, ilgi alanları tabii ki okumalarımızı, yazmalarımızı etkisi altına alacaktır. Neyin bizim için öncelikli olduğuna karar veririz. Kalp ve ruh hayatımız adına okunacak eserler, dinamikler çok daha büyük önem arzeder. Pür nazar, tam bir teveccühle okuma,not alma bize yeniden hayat bahşedebilir. Eserlerin ruhuna nufüz etmek; kıymet vermekle, onlarla bütünleşmekle mümkün olsa gerek.
İyinin, orijinalliğin, entelektüelliğin her zaman alıcısı olduğu gibi kötünün, cahilliğin, seviyesizliğin de alıcısı olacaktır, bunu da çok önemsemeyelim. Ama bize yeni heyecan getiren ,kendini tekrar eden değil, okuduğumuzda bize yeni bir ruh ve fikir katan yazarları okumaya devam edelim ve sahip çıkalım. Destek olmak da bir hakikat aşkıdır.
Günümüzü, çağımızı iyi okumak, insanlara ihtiyacı olanı sunmak, kendi dertlerimize çözümler sunabilmek için Hz.Mevlana'nın pergel örneği gibi bir ayak sağlam bir şekilde manevi değerler, evrensel ahlâk kurallarına sıkı sıkıya bağlı, diğer ayak tüm milletlerin, insanlığın dertleri, sevinçleri ile ortak bir anlayışta olmalıdır. Orijinallik, sunum şekli, kullanılan güncel argümanlar, örneklemeler, metodoloji , jargon ise çağı okuyabilmek ve okutabilmek, heyecan meydana getirebilmek için olmazsa olmazlardandır.
"Dün dünde kaldı cancağızım. Bugün yeni şeyler söylemek lazım!"
Teklif ve önerileriniz için;
Takip için;