1989’da soğuk savaş dönemi bitti. 18. yüzyılın ikinci yarısında iki düşünür, biri Fransız, Montesquieu; diğeri Britanyalı, Bentham, ticaretin savaşta vücut bulan barbar hissiyatı gemler mahiyette olduğunu dile getirirler. Luís Vaz de Camões (d. 1524 - ö. 10 Haziran 1580) Portekizli Şair. Lizbon’da dünyaya geldi. Simão Vaz de Camões ve Ana de Sá e Macedo’nun oğluydu, yüksek Portekiz soylularından Vimioso ve Da hanedanı üyesi. Avrupa şairlerinin ve destanlarının ilham kaynağı. Lirik şiirin üstadı. Bir Homeros, bir Dante muhakemesinde… Tesiri belki daha geniş.
Os Lusiadas asırları aşan eseri. Portekiz ‘in deniz seferleri ve fetihlerinin ruhunu veren lirik şiirlerin şairi. Vasco da Gama’nın Hint Adaları’na giden deniz yolunu keşfetmesini anlatıyor. Destanlarıyla tarihi yeniden yazıyor. Luís Vaz kolleksiyonu ise kayıp. İyi bir coğrafyacı ve edebiyatçı. Aynı zamanda asker. Hayatının bir kısmı deniz seferlerinde geçer. Zaman zaman canını zor kurtarır. Sofistike bir şair. Rönesans’a çok öncelerden zemin hazırlayanlardan. 17 yıl kaydı tutulmayan Hint maceralarında geçer ömrü. Şiirlerinde sık sık kötü şansından ve karşılaştığı adaletsizliklerden şikâyet ettiği için orada bir servet kazanmadı. Doğu'dayken, bir veya iki askeri deniz seferine katıldı ve destanında ima ettiği gibi, Mekong Deltası'nda gemi enkazına uğradı. Doğu‘daki yıllarının, o zamanlar Afrika'dan Japonya'ya dağılmış binlerce Portekizlininki gibi olduğu varsayılabilir; dediği gibi, hayatta bir servet edinemedi. Luís de Camões, 10 Haziran 1580’de Portekiz’in Lizbon kentinde mutlak yoksulluk içinde öldü. Bazı biyografi yazarlarına göre, Camões’in kefen görevi görecek bir çarşafı bile yoktu. Sığ bir mezara gömülecekti. Daha sonra, 1594’te Dom Gonçalo Coutinho, şu sözlerin kazındığı bir mezar taşı yaptırdı: “İşte, zamanının Şairler Prensi Luís de Camões yatıyor. Fakir yaşadı ve böylece öldü.”
Portekiz, Rusya, İspanya, İngiltere, Fransa, Çin ve Amerika sömürge tarihine sahipler. Hepsinin tarihinde sömürü ve insan hakları ihlalleri var. Seviyeleri farklı olsa da baskı ile özgür ülkeleri ele geçirme, o ülkenin zenginliklerine çökme var. Kendi memleketi içinde bile tehdit gördüğü azınlıkları kanla bastırma, yok etmeye çalışma ve devlet terörü maalesef inkâr edilmez bir gerçek. Türkiye’nin Cizre ve Güney Doğu’yu, masum halkı bombalaması da ayrı bir işgal ve sömürüdür.
Britanyalı tarihçi Eric Hobsbawn, 1789 Fransız Devrimi ile başlayan ve 1914’te 1. Cihan Harbi‘nin başlamasıyla biten “Uzun 19. yüzyıl” kavramını kullanır. Aynı kavram bağlamında, 1915’te başlayan 20. yüzyıl ise muhtemelen 2022’de Ukrayna saldırısı ile yeni bir döneme girilir. Bu dönem artık hiçbir dikta rejimi ve otokratın kafasına göre istediğini yapamayacağını, yaparsa bedel ödemeye hazır olması gerektiğini gösterir. Bugünlerde de Rusya’nın Ukrayna'yı işgaline şahit oluyoruz. Ukrayna halkı yıllardır hep arada preslenen ve bir türlü gelişmesine müsaade edilmeyen bir ülke. Halkı da hep çekti, çekmeye devam ediyor. Ne NATO ne AB üyeliği yıllardır kabul edilmedi. Putin, en son Batı'yı ve Amerika'yı hiçe sayarak, uzun zamandır Amerika yanlısı yönetiminden rahatsız olduğu Zelenski hükümetine savaş açtı.
Sömürge tarihinde Putin ismi şüphesiz önde yer alacaktır. SSCB’nin Afganistan’a girişi unutulmadı henüz. Rusya yakın zamanda Türkiye'nin stratejik boşluğundan yararlanarak Gürcistan, Azerbaycan, Suriye, Kırım, Kazakistan gibi ülkelere yönelik müdahaleleri ile adını zorbalar defterine iyice kazıdı. Batı önce her zamanki gibi kınamalarla başladı ama sonrası AB Güvenlik Konseyi’inden Rusya’yı çıkardı. 10 küsur milyar avroluk ve bitmiş Kuzey Akım-2 sistemini askıya aldı, Ukrayna’ya silah desteği; silahlı kuvvetlere 100 milyar avro yatırım yaptı. Rusya’ya gaz alımı ile bağlı Fransa, İtalya, Avusturya gibi ülkelere de ders oldu. iki LNG terminali inşası ve stratejik enerji rezervleri oluşturma taahhüdü ile Çek Cumhuriyeti, Fransa gibi ülkelere yeniden yeşil ışık yakılarak, alternatif enerji üretimleri bulunuyor. Amerika Ukrayna’ya 350 milyon dolarlık silah ve savunma yardımında bulunuyor. NATO üyesi ülkeler hava sahasını Rusya’ya kapattı. En ağır finansal yaptırım ise şüphesiz bazı Rus malî kuruluşlarını SWIFT’den çıkarılması oldu. Oligarklar Rus bankalarından paralarını çekmek için sıraya girdiler.
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Avrupa’nın yanı başında bir savaş ve ölen yüzlerce sivil insan. Ve ülkesini cesurca savunan, çektiği videolar ile dünya kamuoyunun sempatisini ve desteğini kazanan Ukrayna lideri Zelenski tüm ilüzyonu bozdu. “Bu Putin’in savaşı, Rusya’nın değil” , “Ben Rus’um ve olanlar için çok üzgünüm” diyen vatandaşların feryadı savaşın çirkin yüzünü haykırdı.
Türkiye’de Rusya ve Çin hayranı Ulusalcı Kemalistler ve Siyasal İslamcılar Türkiye’nin kaydığı eksenden memnun olabilirler ama Batı'dan uzaklaşan bir Türkiye kimseye huzur ve gelecek vaat etmez. Batı’da solcular Rusya’yı ciddi eleştirirken bizdeki solun bazı dinazorları hâlâ Rusya’yı savunmaya çalışıyorlar. Avrupa Rusya’ya enerji olarak, Çin'e ham madde olarak bağımlı ama yeni kaynaklar ve yollar geliştirmek zorunda olduğunu acı bir dersle görmüş oldu. Sömürge tarihi kimseye huzur vermedi, vermeyecek de… Savaş karşıtı ünlü Nobel ödüllü Bertrand Russel’ın sözü bugün ne kadar geçerli; Üçüncü dünya savaşı çıkarsa kaybeden mezara, kazanan komaya gider. Bakalım dünya yeni yeni gelişmelere gebe.