Geçen günlerde Arnavutluk'ta ruhunun ufkuna yürüyen Erdoğan Tüzün Beyefendi, 1943 Isparta Doğumlu. Turgut Özal'a danışmanlık yapmış. Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği kurucu asil üyesi.
Lise yıllarında Hüsrev Altınbaşak vesilesiyle Nur Hizmetleri ile tanışıyor. Isparta Lisesini bitiriyor. Ankara Dil Tarih Bölümü Arap Dili Edebiyatı’nda eğitimini tamamlıyor.
O yıllardan arkadaşları merhum Prof.Dr İbrahim Erkul , merhum Prof Dr İbrahim Canan, Fikret Sönmez ve Prof.Dr Suat Yıldırım ile beraber ev tutuyorlar. Fethullah Gülen ile Suat Yıldırım vasıtasıyla tanışıyorlar, 1968’de Kastanepazarı ‘nda 6 ay kadar tahta kulübem dediği yerde beraber kalıyorlar. Fethullah Gülen Hocaefendi 1968’de Hac dönüşü evlerine misafir oluyor.
Yaşar Tünagür Beyefendi döneminde kısa bir süre, Diyanet’te din işleri büro şefi olarak vazife yapıyor.
Sonrası yıllarda İstanbul'da tekstil üzerine ticarete giriyor. Isparta'da Kelebek Mobilya’yı açıyor. Aynı zamanda Isparta'da Hizmet'e ait eğitim, kültür çalışmalarını takip ediyor. Isparta halkı ile gönülden ilişkiler kuruyor. Beyefendiliği, nezaketi, çelebiliği ile birçok gönül kazanıyor.
1993’ de Hizmet Hareketi'nin yurtdışı açılımı ile beraber Arnavutluk Tiran'a rotayı çeviriyor. Uzun uğraşlardan sonra merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın katılımı ile Mehmet Akif Ersoy Koleji açılıyor. Merhum Turgut Özal okul açılışında; “Burada okul açılmasını çok önemsiyorum”, diyerek okulun açılışının önemine vurgu yapıyordu. 200 öğrenci kontenjanı olmasına rağmen 2000 başvuru gerçekleşiyor.
Devamı yıllarda Cihan Haber Ajansı’nda Genel Müdürlük yapıyor. Cihan Haber Ajansı'nı teknolojik olarak ciddi bir alt yapıya kavuşturuyor. Önemli başarılar elde ediyor. Zaman gazetesinde yönetim kurulu üyeliği ve Kaynak Holding’te danışmanlık, müşavirlik yapıyor. Samanyolu Televizyonu’nda yönetim kurulu üyeliği görevini de üstleniyor. Tüzün, 2013 yılından itibaren de Fatih Üniversitesi’nde mütevelli heyeti üyesi olarak faaliyetlerde bulunuyor.
Merhum Erdoğan Tüzün Beyefendi ile 1975'den beri uzun yıllar kaderbirliği yapmış emekli bürokrat dostu hatıralarını şu cümlelerle paylaşıyor;
“Çok cömert bir insandı. İkramı çok severdi. İnce ruhlu bir insandı, sanata, bediiyyata, musikiye çok açık bir yönü ve kabiliyeti vardı. Hat sanatı üzerine çalışmalar ve tesbih kolleksiyonu yapardı.
Çizgisinden ve sadakatinden taviz vermedi. Türkiye'de malum darbe girişimi sonrası cesur bir çıkışla Samanyolu Televizyonu’nda, Hizmet ve Fethullah Gülen Hocaefendi ile ilgili görüşlerini net bir şekilde dile getirdi; “Hocaefendi insanlığın derdi ile dertnâk ,nerede yangın varsa oraya koşturan, hakperest bir insandı. Bu Hizmet'le tanışmaktan bilakis çok memnun oldum, yoksa ne işe yarardık ki... Hocaefendi’ye yapılanlar ise bir bahtsızlık, kem söz sahibine aittir. Nevmit değilim fevkalâde ümitliyim istikbal için.”
Sonrası canı gibi sevdiği ülkesinden ayrılmak, göç etmek zorunda kaldı. Yaşı bir hayli ileri olmasına rağmen Arnavutluk’a yerleşti. Bir hayli rahatsızlıkları ile beraber ömrünün son dönemi çok meşakkatli ve gurbet yalnızlığı ile geçti. Özellikle son 5-6 ayı özel bir hastanede ciddi bir tedavi gördü, arkadaşlar çok ilgilendiler. Devamlı arardım, halini hatırını sorardım. Özellikle Hocaefendi, Erdoğan Ağabey’in durumunu çok sıkı bir şekilde takip etti, devamlı sağlık durumu hakkında bilgi aldı. Ama son bir ayı artık konuşamıyordu.
Hayatı boyu çok nezih yaşadı. Babası da rahmetli olmuş, Nur'lara ve Hizmet'lere dost olan, Isparta’da camii imamlığı yapmış, sevilen sayılan bir insandı. Rahmetli olan abisi İsmail Tüzün Bey de sanatkârdı. Çok fedakâr bir insandı, ben düğün yapacağım zaman imkanlarım kısıtlıydı, bana birkaç tane çekyat yapıp göndermişti.
Erdoğan Ağabey Hizmet'in her sahası ile ilgilendi, bir çok alanda emekleri, gayretleri vardır. Rabbim O'nu Efendimiz’e sav komşu eylesin, Cemallulah'a mazhar olsun.”
Bir başka tanıyanı da ; Fethullah Gülen Hocaefendi’ye hitap ederken ilk kez “Zat-ı Aliniz", “Efendim" kelimelerini kullanan bir nezaket abidesi idi diyor, tıpkı rahmetli Aydın Bolak gibi.
Prof.Dr Suat Yıldırım Beyefendi, dostu Erdoğan Tüzün’ü bir hatırasını paylaşarak hasretle yadediyor;
1967 Nisan ayında askerlikten terhis olup Diyanet İşlerine tayin için Ankara’ya gittim. Erdoğan Bey’le karşılaştım. Din işleri büro kurulu şefi olarak görev yapıyordu. Talebelik yıllarında kısa süre öğrenci evinde beraber kalmıştık. Dil Tarih Fakültesi Arap Filolojisinde okuyordu. Hastalanmış böbrek ameliyatı geçirmişti. Üç yıl süren sıkıntılar yüzünden öğrenimden soğumuştu.
Son sınıf bitirme tezini hazırlaması kalmıştı. Taberi tarihinden bir bölümü tercüme ve inceleme gerekiyordu. Bu metin dil yönünden ağırlığı ile meşhurdu, “kurul hocalarından bir kaçına gösterdim, sonuç alamadım” dedi. Kurtuluş semtinde tek oda zemin katta kalıyormuş misafir edebileceğini söyledi, kabul ettim. Tayinim iki aydan fazla uzadı. Tam gün müsait olduğumdan tez hazırlama işine yardıma giriştim, Allah’ın izniyle tezi kabul edildi. Kalan bir kaç Arapça dersine de beraber çalıştık. Öğrenimi bırakacak kadar soğumuşken çok şükür mezun oldu. “Abi sana ikinci bir fakülte bitirttim “ diyerek iltifatta bulundu ve teşekkür etti. Bu bir “iktiran” idi. Lütf-i İlahi O’na yardım için bana üç ay boşluk vermişti.
Faydasını şahsen şöyle gördüm: Müfettiş olarak başladıktan bir yıl kadar sonra Erzurum Edebiyat Fakültesi Arap Filolojisi asistanlık sınavını kazanıp, üniversitede akademisyenliğe başladım.
Dönemin Cihan Haber Ajansı Genel Müdür Yardımcısı, Ankara temsilcisi Süleyman Ünal da uzun süre mesai arkadaşlığı yapmış bir isim. Erdoğan Tüzün hakkında şunları ifade ediyor;
“Tecrübeliydi: Ajansa geldiğinde daha önce yaptığı işler sebebiyle büyük bir bilgi birikimi ve tecrübesi vardı. Bürokrasiyi, devlet işlerinin nasıl yürüdüğünü biliyordu. Hizmet anlayışı ile tecrübeyi birleştirerek bizlere dış dünya ile irtibatta tecrübesini sürekli aktardı. İncitmeden, bilgiçlik taslamadan istişare ediyor ama yeri geldiğinde kararlı duruşuyla neyin nasıl olması gerektiğini gösteriyordu. Mesela ajansa ilk dijital kamera alınması hakkında bizimle istişare etti. Önce kamerayı getirip özelliklerini anlattırdı sonra düşüncelerimizi sordu. O güne kadar dijital kamera kullanan ajans, tv yoktu. Pahalı bir sistemdi ve televizyonların bu sisteme geçse bile ne zaman geçecekleri belli değildi,kaynak işini zor şartlara rağmen ayarlardı ve kameralar alındı. Teknik altyapı hızla ilerledi. İstişareden sonra kararlılığı ajansın gelişmesini sağladı. Kaynak bulurken yaşadığı sıkıntılara en yakınındaki idareci olarak şahit oldum ama yılmadı.
İnsan merkezliydi: Erdoğan Tüzün Abi’nin çalışırken olaylara bakışı insan merkezliydi. Edebali’den uyarlarsak “insanı yaşat ki kurum yaşasın” denebilir. Çalıştığı arkadaşlar, aileleri ve çocukları konusunda hassastı. İş değil insanlık önceliğiydi ve gerek maddi destek ve gerekse herhangi bir vazife veya görevlendirmede ilk önce arkadaşların rızası ve ailelerinin düşünülmesi gerektiğine özel hassasiyeti vardı. Herhangi bir kaza veya sıkıntısı olan birisine kimsenin haberi olmadan yardımcı olduğunu biliyorum çünkü çalışırken neyin nasıl yapılması gerektiğini öğretmek için de yakın çalışma arkadaşı olarak mutlaka bana haber verirdi.
Duygusaldı, merhametliydi: Bu özelliği sebebiyle sıkıntı yaşadığı olaylar oldu ama çoğu zaman Tüzün Abi’yi sevmemize sebep olan güzel zaafıydı. Güvendiği insanlara karşı sorgulamadan söylediklerine inanır ve savunurdu. Bir arkadaşımız kendisine karşı hak etmediği sert bir ifade kullanmıştı. Namazı bitirdiğinde selam vermesi sonrası göz yaşlarına şahit oldum. “Ne yaptım bu arkadaş bana böyle ifade kullandı” demişti.
Abice ve adilce yönetim anlayışı: Tüzün Abi ilk karşılaştığınızda mesafeli bir diyaloğu vardı ama biraz zaman geçince onun abilik yönü görünürdü. Beraber çalıştığımız dönemde çok olaya şahit oldum ve onun “abice ve adilce” bakış açısını gördüm. Beraber çalıştığı insanların maddi manevi rahat etmesi için gayret ederken verdiği mücadeleyi gördüm. Karar vericilerin içinde insanca yaşam endeksi kadar ücret savunmasını kendisinden beklenmeyecek sert şekilde ifade etmişti.
Vefa: Beraber çalıştığı insanlarla daha sonra farklı ülkelere gitseler bile hal hatır sormaya devam ederdi ve hakkındaki kanaat belirtmesi esen rüzgara göre değişmezdi. Tanıdığı insanların durumlarını savunur ve bilmediği farklı bir yön olursa mutlaka güvendiği çeşitli insanlardan kontrol ederdi. Yani herkes aleyhte konuşuyor diye olumlu kanaatini hemen değiştirmezdi.
Anlatılacak çok özelikleri ve hatıraları olan biriydi Erdoğan Tüzün Abi. Cömertti, ikram etmeyi severdi. Mütevaziydi ama izzet bahis mevzuu olunca gözü bir şey görmezdi. Bizleri hatalarımızdan dolayı azarlamak yerine tamirini nasıl yapacağını düşünür ve bunu yaparken de öğretirdi. O yüzden daha sonraki idarecilik hayatımda arkadaslarıma “Tabi hata yapacaksınız. Siz hata yapacaksınız, biz idareciler tamir edeceğiz, öyle olmasa bize gerek yok” demişimdir.
Her idarecimizden bir şeyler öğrendik. İdarecilerden ille ne yapmak gerektiğini öğrenmek kadar “ne yapmamak gerektiğini de öğrendiğim” böyle idareciler de oldu. Tüzün Abi’den ne yapmak gerektiğini öğrendik ve her zaman hayırla andığım isim oldu. Bundan sonra hayırla dua ve Fatiha’lar ile anacağım.
Son günlerde hazin gurbet adeta ecel ile anlaşmış gibi çok sevilen, samimiyetlerine şehadet edilecek, eskilerin ifadesi ile müşar-ü bi'l benan yani parmakla gösterilen nadide insanları bir bir aramızdan alıyor.
Bir yazının hacmini ziyadesiyle aşacak bir abide şahsiyeti ileride hakkında yazılacak kitaplara havale ederek noktalı virgül koyalım;
Başta eşi Lütfiye Hanımefendi’nin, evlatlarının ve tüm sevenlerinin başı sağolsun.
“Bu dünyada gerçek güzeli görünce kölelikten kurtulur insan.” M.İkbal
Teklif ve önerileriniz için;
Twitter: @ErtugrulIncekul