İktidarlar, ekonomik krizden korkup çekindikleri kadar, harp-darp, iç-dış terör tehlike ve söylentilerinden endişe etmezler. Öyle ya, harpsiz devlet, sağında solunda terör tehdidinden kendini kurtarabilmiş ülke mi var? Yiğit bit’siz olur mu? Devletlilerin, Dolar’ın çığ gibi yuvarlana yuvarlana büyümesine karşı çaresizlikleri, AP özelinde bütün Avrupa ülkelerine saydırma yarışına girmelerinde daha iyi okunuyor.
Bir kaç yıl önce, kötü giden hükümet işlerini düze çıkarmak için yakın aile çevresine “düzmece suikast” söylentileri yayıp, maaşlı gazeteci ve yazarlara da senaryo sipariş eden bir başbakanımız vardı. Aradan yıllar geçti. Bütün söylenti ve hikayelerin uydurma olduğu ortalığa döküldü. Suikast hikayelerinin sözde kurbanları, kimisi yurt dışında, kimisi evlenip yuva kurdu, diğeri de iktidarın zirvesine oturdu. Allah ömürlerini uzun, maişetlerini geniş eylesin! Anlayacağınız herkes muradına erdi.
Şimdi işler, bir kaç yıl öncesinden çok daha kötü ve her yeni gün gittikçe büyüyen kriz yumakları üretiyor. Dış işlerindeki tükenmişliği bir kenara koysak bile ülke içinde gittikçe çıkmaza giren bir siyasi zemin söz konusu.
15 Temmuz senaryosu sıcağı sıcağına “Allah’ın lütfu!” olarak tüketilince, baş aktörlerin hazım sistemi iflas etti. Kusursuz gibi görünen sahte darbe gerekçesinin bu kadar çabuk eriyeceğini kimse ihtimal vermiyordu. Kendi kendilerine “Yahu elimizdeki en iyi kartı erken mi tükettik ne?” diye soruyor da olabilirler. İşin garibi, Türkiye’nin kısa vadeli hiçbir problemini de çözecek bir icraata rastlamadık. Aksine OHAL giyotini ile katledilen asgari-insani haklar dünyanın her tarafından ciddi tepki çekiyor. AP’nin son kararı kimse için sürpriz olmadı. Şaşırmış gibi yapanlar, rol bile yapamayacak kadar beceriksizler.
İç siyasette kaybedilen itibarı tekrar kazanabilmek için çok fazla seçenek yok. Suriye ile savaş bile vaziyeti kurtaramayacak kadar zayıf bir alternatif. “Başkumandanlık” imajı, gönülleri cuş-u huruşa getirmeye yetmiyor. İşin kötüsü, Rusya ve İran’ın müsaadesi olmadan yürünecek fazla bir hareket zemini de yok. “Öldürdük!” dedikleri terör örgütü üyeleri, “yedi canlı” olarak bir başka yerden çıkıyor.
Daha romantik, hem kahramanlığı köpürtüp, yerle bir olan ‘delikanlı’ imajını kurtaracak, hem de gönülleri titretecek kısa metrajlı, yerli bir yapım olmalı. İktidarı, icraatlarıyla değil de, şahsi muhabbetiyle destekleyenler için romantik alternatif her zaman işe yarar.
Epeydir buzlukta bekletilen ve inandırıcılığını kaybeden suikast iddialarının, destursuz tekrar gündeme düşmesinden, perde arkasında mayalanmaya başladığını tahmin edebiliriz. Neyi, nasıl, ne zaman ve hangi üslupla yazıp, söyleyeceği dikte edilen medya memurlarının bu tür ince işçilik gerektiren şeyleri kendilerinin düşünebileceğini zannetmeyin. Onların buna aklı ermez.
Malumunuz, ancak profesyonel eleman ve alet-edevat ile gerçekleştirilen siyasi suikastların ihale ve sipariş adresi bellidir. Bakkal, manav, terzi gibi sıradan esnaf takımı bu tür ‘büyük akçeli’ ihalelere alınmaz. İktidarı elinde bulunduranların uzun bir zamandır, Ergenekon, Devrimci Karargah gibi operasyonel hücrelerle düşüp kalktığı artık sır değil. Onlar da hem ülkeyi kurtaracak(!) hem de kendilerini, akıncı, yiğit ve alp eren yapacak taşeron işler için sırada bekliyorlar.
Komplo teorisi bu ya, tahmin ve öngörülerin uçuk olmasına bakılmaz. Böyle bir suikast senaryosunda, kurbanların kimlerin olabileceği de insanın zihnini kurcalıyor. Onun için de iki seçenek göz kırpıyor: Biri, 15 Temmuz’un perde arkasına, istenenden fazla muttali olanlar. Diğeri de, yabancıların “expendable” dedikleri, kullanım süreleri bitmiş ve gözden çıkarılabilir olanlar.
Güvenlik, emniyet ve kolluk birimlerinin yıllardır dillerde pelesenk olan suikast iddiaları konusunda sessizlikleri göz göre göre lades. 15 Temmuz “Allah’ın lutfu” haline nasıl geldi zannediyorsunuz?
Yeni içtimai sondajları birileri ciddiye alsa fena olmaz.
Kadir Gürcan