Şaşırmamak elde değil. Ülke idaresi gibi kompleks ve yoğun iş akışı olması gereken yerde, siyasi ve bürokratik kesimin iş yapıyor görünme gayretleri nedendir? Hem de öyle böyle değil, ille de büyük işler yapacaklar. Asıl işlerini küçümseyip, daha heyecanlı, tarihe mal olacak, yerküreyi delip, gökyüzünde şimşekler çaktırma hevesleri nereden geliyor?
Havuz medyasının abartıda hız sınırı yok. Saray'ı göklere çıkarmanın da bir sınırı olur ama, onlar için böyle bir akli çerçeve ve limit keşfedilmiş değil. Yaptıkları haberler karikatür ve mizah baloncuklarını dolduracak hafiflikte. Bakın birini paylaşayım da, yazı boyunca tebessümün tadını çıkarın. Uzay Ordusu Başkanı, “Uzaya gidecek aracımız iki sene içinde hazır!” diyerek, teknolojik açıdan ülkenin geldiği seviyeyi rapor edivermiş. İşin garip tarafı haber sayfası, okuyucularından gelen kahkaha ve istihzaya dayanamamış olmalı ki, birkaç saat içinde bu büyük müjdeyi manşetlerden kaldırıverdi. Nasıl takip ettin diyeceksiniz? Haberi okuduktan sonra, bu espriyi sizinle paylaşmayı düşünüp, linki dipnota koymak için geri döndüğümde internet sayfasının haberi kaldırdığını gördüm. Isparta'nın dondurucu soğuğunda elektriği kesilen halkın, seksenli yıllarda olduğu gibi, kar altında tüp kuyruğu beklerken verdikleri görüntü ile 'Uzay Aracı' saçmalığını yan yana iliştirince ironinin derinliğini anlayın.
Ülke uzaya yatırım yapmaya başladıysa, bizim şimdi “Hani, Milli ve Yerli Otomobil projesi nerede kaldı?” diye sormamız elbette ki garip, maksatlı ve dış güçlerin yönlendirdiği, endişe verici bir merakın ötesine geçmeyecek. Türkiye'de teknoloji yatırımı olarak konuşulan projeler gün ve güneş yüzü görmeden tedavülden kalkıyor ve demode oluyor. Bir de, yapamadıkları zaman sağa sola kızıp, sayıp saydırmaları yok mu, insan böylesi bir karakter erozyonunu düşmanına bile dilemez.
Milli otomobil ilk olarak su ile çalışacaktı. Karadenizli oto tamircilerinin TSE'den aldıkları lisans hakları ellerinde patladı. Bir sonraki bakan meseleyi başka bir zemine taşıdı ve otomobilin benzinli olması gerektiği eğilimini besledi. Proje ütopyada takılınca, teknoloji ve ilerleme ile doku uyuşmazlığı her tarafından dökülen şimdiki bakan işi elektrikli ve uçan versiyonlarına çevirerek herkesi şaşırttı. İyi de, kışın ortasında koca şehre bir hafta elektrik veremeyen zavallı hükûmet, Milli otomobili besleyecek elektrik dağıtımını nasıl gerçekleştirecek? İşte bu da “Hain ve iş birlikçi!” meraklardan biri.
Saray'ın Rusya-Ukrayna krizinde maça girmek için gösterdiği aşırı talep de benzer büyüklük komplekslere sahne oldu. Dünyanın yakından ilgilendiği kriz için siyasi ve diplomatik girişimler devam ediyor. Bölgeye komşu olması hasebiyle, Türkiye'nin de bir şeyler yapabileceği beklentilerini, Orta doğu meselesindeki seviyesizliğe düşürmemek önemli bir siyasi nezaket idi. “Bu işi biz çözeriz. Türkiye kilit rol oynuyor. Artık oyun kurucuyuz!” budalalıklarının, ağır kış, ekonomik kriz ve hayat pahalılığı içinde buharlaşıp gideceğini hesap etmek gerekiyor. Öyle de oldu. Ukrayna meselesi, Türkiye için geçici bir görevdi, beklenen netice oluşmadı.
Rusya-Ukrayna görüşmeleri, Almanya, Fransa ve diğer Avrupa ülke liderleri tarafından siyasi boyutlarda sürdürülüyor. Putin, “ABD ile görüşmelerimiz açık-kapalı devam ediyor!” bile dedi. Kimsenin Saray'dan rol çalma, pozisyon araklama ya da racon kapma gibi bir derdi yok. Çöküşün eşiğindeki bir ülke ve gırtlağına kadar hukuksuzluklara gömülmüş harami kılıklı liderleri kim, neden taklit etsin? Bu derece siyasi görgüsüzlüğe de pes doğrusu! Ukrayna meselesinde, ABD tartışmasız en önemli hatta ringdeki tek oyuncu. Bununla birlikte, ülkenin diğer işleri durmuyor. Mevsim değişikliği ve global ısınmaya karşı çok duyarlı bir siyaset izleyen Biden, elektrikli araçların altyapısını geliştirme amaçlı beş milyarlık bir yatırımı geçen hafta imzaladı. Aynı gün, ABD Dış İşleri Bakanı Blinkin, Endonezya'ya 14 milyar dolarlık silah satışının gerçekleştirildiğini duyurdu. Turbun büyüğünü sona sakladık. Biden ABD ordusunun 2022 yılı bütçesini 715 milyar dolar olarak belirledi. Bu rakamları, Rusya-Ukrayna krizinde, asıl ve önemli oyuncunun iki ülkeye sınır olan ülkeler değil de ABD olduğunu izah etmek için kullandım.
Türkiye, mevcut iktidar yüzleri ile büyük işler yapma kabiliyetini bütünüyle yitirdi. Covid-19 yayılmaya başlamasından bir ay sonra Türk yetkililer “Biz aşıyı bulduk!” diyerek duyuru yapmışlardı. Geçtiğimiz hafta sağduyulu uzmanlar Türkiye'de üretilen aşının ne olduğu bilinmeyen “biyolojik sıvı” olduğu konusunda yetkilileri uyardılar. Dünya, dördüncü doz için hazırlıklar yapıyor. Yerli aşıdan hâlâ bir haber yok.
Bir yaz günü ağaç altında gölgelenen Temel ve Dursun birbirleri ile yalan uydurma yarışına girmişler. Dursun hızını alamayıp “Geçtiğimiz yaz ben güneş'e çıktım!” deyince, Temel “Yaz sıcağında güneşe nasıl çıktın Dursun. Böyle de yalan olur mu?” deyince, Dursun, yalanını biraz esnetmeye ikna olur, “Yaz dediysek, öyle sıcağı değildi. İkindi serinliğine denk getirdim!” Benzin, elektrik ve suya yapılan zamlardan sonra milli ve yerli otomobile yakın bir üretim tarihi vermek hemen hemen imkânsızlaştı. Neyse belki de güneş ışığı ile çalışan bir şey üretirler. Uzaydan sorumlu bakan yalancı çıkacak değil ya! O da ilk üretilecek uzay aracının enerji yükünü Güneş'e dayayıp işi ucuza getirebilir. Bununla birlikte, esrarengiz uzay boşluğunda her türlü sürprize hazır olmak gerekiyor. Sayın Başkan, uzay araçlarının Üsküdar-Maltepe ya da Kadıköy-Ümraniye dolmuşlarına benzer şeyler olabileceğini düşünüyor olabilir. Geçtiğimiz hafta Elon Musk'ın uzaya gönderdiği 40 uydu, güneş fırtınalarına kapılıp uzayda kayboldu. İyisi mi, Türk yetkililer uzay yolculuğu için en güvenli vakit ikindi sonrasını kollasalar iyi olur.