Son bir haftadır gelişen olaylar yine, zihni süreksizliğimiz ve toplumsal hafıza naifliğimizde kaybolacak. Siz isterseniz, Venezüela konusundaki duvara toslamayı öne çıkarın, biz de, Venezüela'da magandalık prim yapmadı, Filistin'de “Selahaddin Provaları”na devam diyelim. Rastgele ve günübirlik bir idari strateji ile yol aldığımız realitesini ifade konusunda acizliğimiz ortada.
Maduro, ses tonunu düşürüp, ABD Başkanı ile görüşmeye hazır olduğunu söyleyince, bizimkilerin neşesi kaçtı. Şu an, despot Venezüella Başkanı'nın girdiği şeritten çıkabilmesi için, fazla seçeneği yok. Ya gaz pedalına sonuna kadar yüklenecek ve kalan süresinin tadını çıkaracak ya da köprüden önceki ilk çıkıştan, ABD ve Avrupa'nın şartlarını kabul edecek. Her iki seçenek de kendisi için kötü. Dayılanmayı bırakırsa, kendisine ve ülkesine gelecek zararı biraz olsun azaltmış olur. ABD Savunma Bakanı, sadece çaresiz Maduro'ya değil, şimdilik onun yanında duran orduya da seçimini yapması yolunda tercihler sundu.
Sayın Cumhurbaşkanı bizzat “Suriye'li yetkililerle düşük seviyede görüşmeler başladı!” itirafını yaparken pek neşesizdi. Böyle bir açıklamaya Zat-ı Alilerini mecbur edecek çok önemli gerekçeler olmalı...Vatan, millet menfaatleri mi? Geçin bunları canım! Hala bu boş seçim sloganlarına inanan seçmen kesimine mütevazi bir tavsiyemiz olacak; 31 Mart'ta yapılacak yerel seçimlere kadar, vatan, millet ve din çeşnili miting konuşmalarını idareli kullanın. Seçimden sonra aynı imkanı bulamayacaksınız.
Düşük seviyeli görüşmelerin, devlet hiyerarşisi içinde neye tekabül ettiğini bilmiyoruz. Daha önce, bizzat başbakanların müdahil olduğu Türkiye-Suriye bataklığında, Suriye'nin iç savaşı zirve yaptı. Geçtiğimiz yıllarda, Suriye içinde ölenlerin resmi rakamları ürkütücü. Akdeniz Coğrafyası, bilinen tarihin en ölümlü göç hareketliliğine şahit oldu ve bu hareketlilik hala devam ediyor. Denizde alabora olan küçük bot, tekne ve kayıklara her gün bir yenisi ekleniyor. Böyle ciddi bir tabloda, “Düşük seviyeli!” siyasi manevraların yeri yok.
Suriye'nin kapısını çalmanın ayıbını, siyasi tarih bizim zayıf hafızamıza bırakmayacak. O, bütünüyle utanç vesikası. Türkiye'nin Ortadoğu'daki, kerameti kendilerinden menkul maceralarını kimse ciddiye almıyor. Kaşıkçı Suikasti'nin ise şu an için dış piyasada bir eder ve karşılığı yok. Suikast konusundaki gizem, Türkiye sahip çıktığı sürece daha da derinleşiyor. Ama Suriye konusundaki, geri adım, zillet, kendi ile çelişme, dış siyasetteki tutarsızlık...ve daha bir sürü yanlış, anında herkesin dikkatini çekti. “Esed ile asla...” diyen devletliler, alçaktan sürünerek Suriye'nin gönlünü etmek için “Düşük seviyeli heyet” yola çıkarmak için randevu bekliyor.
ABD Suriye'den çekilme kararı aldığı zaman, durum değerlendirme özürlü devletliler bunu banka hesaplarına konmuş ucuz kredi zannettiler. Hatta “ABD'yi Suriye'den sürdük çıkardık!” diyen, medya meczuplarını bile okuduk. Ortak söylem, “ABD Kürtleri sattı!” sloganına asılı kaldı. Ancak çekilme kararından bir hafta sonra, Amerika, Suriye'de iş yaptığı, beraber çalıştığı birimlerin can güvenliğini teminat altına aldığını duyurdu. Saray ve Saray'ın eşrafı bu mesajın tek adresiydi. Ne olduysa o zaman oldu; kazın ayağı meğer perdeliymiş. Türkiye, Suriye'de kafasına göre, başına buyruk ya da gönlünün istediği şeyleri değil, o burun kıvırıp, sırt çevirdikleri, Bıyıklı Bolton'un ya da ABD Dış İşleri Bakanı Pompeo'nun söyledikleri dışında bir şey yapamayacak. Nokta.
Türk Yetkililer, Suriye ile istemeye istemeye anlaşma yolları ararken, son altı senedir destekledikleri Esed karşıtı güçlere durumu nasıl izah edecekler acaba? İnşallah meseleyi, “Biz anlaştık, sizde başınızın çaresine bakın!” diyecek basitliğe düşmezler. Dünyanın gözü önünde cereyan eden bu “satış”, milenyum'un en unutulmaz siyasi utancı kabul edilecek. Türk kamuoyu, yerel seçimler havasında bu ayıba göz yumsa da tarih yazıcıları bunu es geçemeyecek.
Sayın Cumhurbaşkanı, utana-sıkıla Suriye Dosyası'nı tekrar açmak zorunda kaldı. Son altı senedir, Esed'e kızarak gül gibi iç siyaseti besliyordu. Oldu mu şimdi? Daha önce, Suriye krizine dahil olan bütün siyasiler, Suriye Bataklığında kayboldular. Bu sefer daha temkinli davranacağa benziyor. Önden mayınları patlatmak için mayın e...lerini, gönderip, yol güvenliğini sağlayacak. O yüzden, ilk görüşmelerini “Düşük seviyeli...” ekiplerle yapacaklar.
Cumhurbaşkanı'nı iğne ucu kadar tanıyorsak, son bir haftadır fiyatı yükselen “Patlıcan fiyatları...”na müdahale etmekten kendini alamayan birisi, işte şuraya yazıyoruz, bir kaç hafta sonra “Düşük Seviyeli(!)” Suriye görüşmelerine kafa üstü dalar.
Peki Maduro ne olacak? Onun satış işlemleri, ABD'den gelen “Türkiye'ye ambargo uygularız!” tehdidinden sonra, geçen hafta içinde tamamlandı.
Kadir Gürcan