Birleşmiş Milletler Toplantısı, adı üzerinde dünya ülke liderlerinin katıldığı bir toplantı. Ülke katılımında sınırlandırma yok. İran bile katılıyor. Bu yüzden, siz siz olun, havuz medyasının dolduruşuna gelip, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı için tertip edilmiş bir “İyi saatte olsunlar partisi!” olarak algılamayın. Gündemin boşluğunu masa haberleri ve donmuş, bayat malzeme ile geçiştirmeye çalışan acınası maaşlı ekibin elinden ancak bu geliyor. Ama bekleyin, bunlar iyi günleri.
Yıl içinde değişik vesilelerle bir araya gelen ülke liderleri kimse için “Yaş günü, bekarlığa veda, emeklilik ya da aramıza hoşgeldin!” kutlaması falan düzenlemiyorlar. Bu yüzden, Cumhurbaşkanı'nın memnun etmek bayağılıklarına girmeye gerek yok. Utanıp, sıkılmasalar “Bu yıl ülkeler Cumhurbaşkanımızın konuşmalarını dinlemek için toplandı!” diyecekler. Yıllardır toplantıya ev sahipliği yapan Trump'ın durumuna bir bakın! Adamcağız, her katıldığı toplantıdan suya düşmüş kedi şaşkınlığı ile çıkıyor. O bile kendi evinde, istenmeyen misafir muamelesine ses çıkarmıyor. Eğer İran biraz daha dikleşseydi, ABD vizesinden mahrum kalıp bu yılki Birleşmiş Milletler görüşmelerine katılamayacaktı. Size ne oluyor ki? Misafir olduğunuzu unutmayın!
Daha çok futbol hakkındaki yazı ve yorumları ile tanınan ve artık iyice ihtiyarladığı için hissiliğe gömülen biri, Cumhurbaşkanı'nın BM konuşmaları konusunda yalakalığı (Bu kelimeyi hiç sevmiyorum ama, durumu ifade edecek daha iyi bir tabir şu an için yok!) ile tavan yaptı. Lüzumsuz yere patlattığı aşırı kahkahaları ile tanınıyor. Proğramlarda bir bahane bulup mutlaka o kahkahayı atar. Devlet yetkililerinin yurtdışında katıldıkları toplantıları, Türk Milli Takımı'nın Avrupa maçları ile karıştırmaya başlamış. Eh, yaşlılık halleri. Şu an için Türk Milli Takımı'nın bırakın galibiyeti, bir tek maça çıkması bile bu içi geçmiş futbol yazarları için bulunmaz bir milli teselli.
Sade suya tirit futbol yorumları ile ekranı meşgul etmek, basın dünyasının bu türleri için yeterli. Bu satırların yazarı, en az otuz senedir bu tür ekran yüzlerinden haberdar. On paralık bir maç pozisyonu için, terlik-takunya birbirine giren bu camia için fazla nefes tüketmeye gerek yok. İşte o yazar, Cumhurbaşkanı'nın Birleşmiş Milletler konuşmasını dinlerken çok duygulanmış. Biz de aynı konuşmayı dinledik. Cumhurbaşkanı her zaman olduğu gibi maalesef, yine dinleyici kitlesini ayırt edebilecek bir rüşd sergileyememiş. Bu zihin karmaşası Hazret için kronik bir durum. Eski günlerden kalma, parti mitingi konuşmaları frekansından kendisini kurtaramıyor. Halbuki, İstanbul Belediye seçimlerinde seçmenin verdiği ders, milletin azarlanmaktan ve hoyrat konuşmalardan bıktığının bir göstergesiydi ama, Saray ve İktidar bunu anlamaya yanaşmıyor.
Dünya kamuoyunu anlık periyodlarla takip eden gelişmiş ülkeler, günlük hayatlarını devam ettirmekte yetersiz, az gelişmiş ülkelerin ihtiyaçlarını gidermeyi liste başı konular arasına alıyorlar. Ne diyecekleri ve çantalarındaki gündemler hiç değişmeyen agresif ülkeler ve bu ülke liderlerine katlanmak ve imkan olursa salonu boşaltıp, nezaket çerçevesinde tepkide bulunmak BM toplantılarının bilinen rutinleri arasında. Son on yıldır, maalesef Türkiye ve Türk yetkililer, dediklerine kulak asılmayan şaibeli ülkeler arasına itildi. Geçtiğimiz yıllarda dünya barışına katkı sağlamak şöyle dursun, Ortadoğu'da bir türlü hız kesmeyen terör hareketliliği konusunda derin şüphelerin merkezi Türkiye. Toplantılara katılan ülkeler, Türkiye'deki anti-demokratik uygulamaların hangi meşru zeminde sürdürüldüğünü öğrenmek istiyor. Kendi ülkeleri yanarken, aleme nizam vermeye pek meraklı üçüncü dünya ülkelerinin iflas etmiş liderlerinin BM'deki konuşmalarına itibar yok.
Cumhurbaşkanı ve beraberindekiler toplantılara, incir çekirdeğini doldurmayan ütopik mesajlar vermek için gitmediler elbette. Ekran karşısında salya-sümük ağlayan spor yazarı da bunun farkında ama, yıkılası hanede evlad u iyal var. Ahir ömründe, iktidarın sunduğu ayrıcalık konforunu terk edecek hali yok tabii. Görüşmelerin ilk gününde, Cumhurbaşkanı, Dış İşleri Bakanı ve Lindsey Graham karesi, Türk Heyeti'nin, programlara kötü bir başlangıç yaptıklarının sinyallerini vermişti. Öyle ya, ABD Başkanı Trump ile görüşme randevusu olan heyet, neden Dişişleri danışmanı ile görüşsün? Devletin hiyerarşi geleneğinde, nezaketen bile olsa, Cumhurbaşkanı'nın muhatabı ABD Başkanı olmuyor mu? Saray'ın kibri, okyanusu aşınca biraz yumuşuyor mu ne? Merakımızdan soruyoruz.
Türkiye'nin, siyasi ve ekonomik kırılganlığının daha bir görünür hale geldiği son beş senede, dünya ülkelerine teklif edeceği bir çözüm söz konusu değil. Cumhurbaşkanı, ABD dönüşünde, havuz medyası ile yaptığı basın toplantısında, bu yılki BM görüşmelerinin istedikleri gibi verimli geçmediğini itirafı işin vehametini göstermesi açısından oldukça önemli. ABD Başkanı Trump ile çektirilen hatıra fotoğrafında, Sayın Cumhurbaşkanı'nın memnuniyetsizliği zaten yüzünden okunuyordu. Anlaşılan o ki, BM salonlarında bağırıp çağırmanın bir faydası olmamış. Ha, bu arada, Trump BM'ye katılan 28 ülke lideri ile görüşmüş.
Her yıl tekrarlanan BM toplantılarına, alışılmış, insanları rahatsız eden, son on yıldır yeni şeyler söyleme kabiliyetini kaybeden liderler yerine, spor yazarlarının da beklenti ve hayallerini tatmin edecek ekipler göndermek lazım. Bu konuda, Sayın Cumhurbaşkanından daha popüler ve dünyaca tanınan bir yüz olan, duayen Milli Takım Antrenörünü düşünebiliriz.
Zihin karışıklığına düşmüş ve neye ağlayıp neye güleceğine karar veremeyen duayen spor yazarlarının duygu birikimlerini boşa harcamayalım. Zaten bu hissilikleri çok uzun da sürmez. Çok geçmez, bu akildaneler, Derbi maçları yüzünden yine birbirlerine girer ve terlik-takunyalar havada uçuşmaya başlar.
Kadir Gürcan