Darbe süsü verilerek başlatılan senaryo çıkmaza girdi. Sadece biz sıkıldık zannediyorduk. Meğerse, 15 Temmuz’u asrın olayı diye pazarlayıp, aktörlerini ayakta alkışlayanlar da sevinçlerini kaybetmeye başladılar. Kahramanlık(!) hikayesi, insani trajedi ve etnik soykırıma dönüştü.
Darbenin “Bir numarası” sırra kadem bastı. Böyle birinin olaya dahli konusunda inandırıcı deliller yok. Değil bütün aile fertlerini, bütün şehri nezarete atıp sorgulasanız da netice değişmiyor.
Muvazzaf ve omuzu kalabalık rütbelilerin beceremediği işleri sivil biri üzerinden üretmek Türkiye’de pek popüler olmayan fantazi filmler için söz konusu. Hani o dünyayı kurtaran Süperman, Örümcek Adam, Hulk, Fantastik Yedi’li... akıl dışılıkları. Onlar da zaten bu gezegende yaşamıyorlar. Hele geri kalmış ülkelerde ihtilal ve kalkışma gibi işporta işlerle hiç uğraşmıyorlar.
Önü-sonu ilk on dakikada anlaşılan düşük bütçeli propaganda filmlerinin kaderi işte bu. Baş aktöre dokunamıyorsunuz ki, olaylara hareket gelsin. Böyle ağır karakterlerin popülaritesini taze tutmak kolay değil. İki ay geçmeden bütün numaraların tekrara düşeceğini hiçbiri tahmin etmemişti. Yeni yeni ısınmaya başlamışken, izlerin birbirine karıştığını itiraf eden kendileri.
Cadı avının mağdurları, zulüm, işkence, temel insani hakların gaspı ve hukuksuzluğun tavan yaptığı şartlar altında şüpheli bir şekilde can vermeye başladılar. Hapisteki şüpheli ölümlere dün bir yenisi daha eklendi. Suçsuz yere içeri atılıp unutulan insanların haddi, hesabı yok. Tekerlekli sandalye ile mahkemeye getirilen, elindeki bastonu zor taşıyan ve önündeki merdivenleri seçemeyen masum insanlardan bahsediyoruz. Seksen yaşındaki Hacı Abi ve Ablalar’ın bir terör örgütüne üye olabileceklerine kimse inanmıyor. Bu trajedi, iktidar ve muktedirlerin haklılık söylemlerini her gün biraz daha zayıflatıyor.
Darbe fiyaskosuyla başlayan yüksek gerilimli senaryo, asrın en büyüğü olmasa bile, ilk beşi içine girebilecek etnik temizliğe dönüştü. İşler beklenen ve ümit edilen yerde tutulamıyor. Uzun bayram tatilinde, iktidar bülteni medya bile bütün körlüklerine rağmen, ülkenin içine düştüğü felaketi gizlemeyi başaramadı.
On şehidin verildiği olay yerinde Sayın Başbakan’ın söyledikleri ciddiye alınmıyor. Yolların hali belli. Güneydoğu’da geniş ölçekli savaş bölgesel olmaktan çıktı, bütün dünyanın nasırlarına dokunmaya başladı. Onların sadece nasırlarını incitiyor ancak, Türk ordusundan her gün kaç cana mal olduğunu takip edemiyoruz.
Dolar tatil dinlemiyor. Büyük şehirlerde terör tehdidi aldı başını gitti. İstihbari duyarlığı fazla ülkeler birer birer elçilikleri kapatmaya başladı.
Bizimkilerin tedbirlerini ciddiye almasak bile, yabancı istihbari birimlerin, kendi insanlarının can emniyeti konusundaki hassasiyetlerini düşündüğümüzde, Türkiye’de durumun kontrolden çıktığını amiyane aklımızla anlayabiliriz.
Sevinç ve kahkahaları yüzlerinde asılı kalan Saray yazarlarının “Saray’ın olanlardan haberi yok!” kaçamakları huzurlarının kaçtığını gösteriyor. Onlar da “Esas Adam” larının neler yapabileceğini herkesten iyi biliyorlar. “Seni Başkan yaptırmayacağız!” diyenlerin üç senedir Saray’dan neler çektiğini bilemeyen mi var?
Cazibesini kaybeden 15 Temmuz senaryosu herkesten çok, yangına her gün benzin taşıyanları kaygılandırıyor. Yaptıklarıyla, “Esas oğlan”ı parlatmak gün geçtikçe daha da zorlaşıyor. Muktedirlere sınırsız fikri destek verenlerin bir kez daha yanılıyor olduğunu görmek sürpriz olmayacak.
Kadir Gürcan