Geçtiğimiz günlerde, yaşı iyice ilerlemiş Amerikalı şarkıcı, bir sanatçıdan beklenenin ötesinde, realist bir itirafta bulundu: “Para, gerçekten mutluluğu satın alabiliyor!” Garip değil mi? Öldüresi romantizm, duygusallık ve aşırı duyarlılığın da realiteler karşısındaki dayanıklılığı bu kadarmış.
Amerikalı sanatçı “Para saadet getirmez!” klişesini tunç üzerine altın işlemeli, kurşun geçirmez, giriş kapısının değil, yirmi dört saat koruma ve nöbetçilerin bulunduğu bahçe kapısının önündeki çöpe bırakmış...
Hukukun üstünlüğünü önemseyen demokratik ülkelerde, para endeksli-organize suçlar için “Follow The Money!” “Parayı takip et!” yaygın bir kullanım haline gelmiş. Bu tabir 1976’da çevrilen “All The President’s Men” filminden yadigar. ABD Tarihi’nin en büyük devlet krizi sayılan Watergate skandalından esinlenmiş. O gün bu gündür, hukuk adamları paranın izini sürmeyi ihmal etmiyorlar.
İhtimal ki, el değiştiren büyük-küçük meblağlar hangi güçlü el olursa olsun, hangi ustalıkla gizlenmeye, ört-bas edilmeye çalışılırsa çalışılsın geride net okunabilecek iz ve delil bırakıyor. Burnu iyi koku alan hukuk adamları, hem ileriye hem de geriye doğru bağlantıları bulmakta pek zorlanmıyorlar.
17-25 Aralık günlerinin Başbakanı ile oğlu arasında geçen “Hepsini sıfırladınız mı?” telefon konuşmaları, zihinlerde hala taze. Para işte! Biriktirmesi bir dert, başa bela olunca kurtulması bir dert. Altın olsa bir yerde eritip toprağa gömersiniz. Hava durulup, fırtına sakinleşince çıkarıp tekrar kullanırsınız. Ama banknot olunca yakmaktan başka çareniz yok. E, sonra ne olacak? Çaresizliğin verdiği acziyetle oğluna bile derdini anlatamayan eski Başbakan şimdi, dünya medyasının gündemine düşen “Kara Para” meselesini makul ve mukni izah etmek zorunda. Bu satırların yazarı gibi, Türkiye’de yaşayan milyonlarca dar gelirli vatandaşın, medyada konuşulan rakamları telaffuz etmesi bile imkansız. Sayın Cumhurbaşkanı yine sağa-sola hart-hurt ederek meseleyi Türk Kamuoyundan bir süre daha gizleyebilir.
Mevcut Başbakanımız için de benzer hadiseler yaşanıyor. Yurtdışına çıkarılarak bir yerde “Kara günler!” için istif edilmiş birikimler belgeleriyle yayınlandı. Başbakanlık’tan yapılan açıklamaların durumu izah edecek kaliteyi yakalayamadığını herkes biliyor. Havada yine kesif bir para kokusu alan uluslararası hukuk uzmanları önümüzdeki günlerde Başbakan ve ailesinin başını ağrıtabilirler.
İran asıllı Türk İş Adamının Kara Para eksenine oturan davası da para eksenli bir mesele. Türk medyasının hadiseyi “İhanet, ajan, itiraf...” ya da biraz daha romantik çeşnili “Eşi Zarrab’tan boşanıyor!” arabeskine gömmeye çalışmaları işin rengini değiştirmiyor. Zarrab ve onunla iş yapan, ondan rüşvet, hediye(!) alarak Türk Ekonomisine katkıda bulunan herkes paranın tuzağına düşmüş durumda.
17-25 Aralık’tan sonra neler duymadık? Ayakkabı kutularındaki banknotlar, Para sayma makinaları, yüz bin dolarlık saatler ve “Beyefendi’ye hürmetlerimle!” imzalı meblağı yüksek çekler... Koskoca ülkenin baş aşağı felakete uğraması pahasına haramileri kurtarmak için sarf edilen bütün enerji, vakit ve masraflar boşa gitti. Bir şekilde alınan ve bir yerlere yığılan paralar sahiplerinin ve emanetçilerinin yerlerini deşifre eden işaret fişeği vazifesi gördü.
Zarrab’ın ABD hakimleri karşısında her şeyi itiraf edip kabullenmesinden sonra işin rengi biraz değişecek. Söz konusu iş adamı ile flört edenlerin bulaştıkları bütün hukuksuzlukların ortaya çıkması mümkün. Dört Bakan da dahil, suç üstü yakalandıkları büyük meblağlar için ileri sürdükleri bütün bahaneler berhava olmuş durumda.
Uzun bir zamandır hareketsizlikten eklemleri kireçlenen Ana Muhalefetin, Cumhurbaşkanı’nın yakın çevresine ait ele geçirdiği ve basın ile paylaştığı para trafiği de yine benzer adreslerde biriken büyük paraların tüten dumanları. Anlaşılan o ki, Başbakanlık döneminde başlayan şahsi yatırımlar, Saray’a yerleştikten sonra da devam etmiş.
Şu an gençlerin pek sevdiği şarkının sözleri arasında “Money do not lie...” tabiri de yer alıyor. Şarkı beş para etmeyebilir ama, söz gayet iyi. Baksanıza, paranın işaret ettiği adreslerin hepsinden gırtlaklarına kadar suçlara bulaşmış örgüt üyeleri fışkırıyor.
Para ile alakalı ön kabullerimizi ve züğürt tesellilerimizi bir daha gözden geçirsek mi ne? Seksen milyon Türk Halkının ürkütemediği Saray’ı, para nasıl da titretiyor?
Kadir Gürcan