Ülke işleri gafleti affetmiyor. Boş gündemlerle vakit geçirirken kaybettiğiniz zaman başkalarının lojistik toparlanmaları için fırsat. Sekiz aydır dağ, taş demeyip bombaladığnızı iddia ettiğiniz mekanlardan yine bir düzine şehit haberinin gelmesini engelleyemediniz. Bütün yatırımı bu acı haberleri duymayalım diye yapmıyor muydunuz yoksa?
İktidar ve Saray'ın şehit cenazeleri üzerinden safları sıklaştırma gayretleri çaresizliklerinin bir başka göstergesi. “Şehitlik” payesinin, diğer bütün unvanlar gibi Saray'ın bahşettiği ulufeler cinsinden sayan ya da öyle pazarlayan bir sürü maaşlı yazar-çizer esnafı var.
Verilen kayıpların yaş ortalamasını hiç kimse merak etmiyor. Silah altında mücadele verenler gençliğinin baharında delikanlılar. Normalde, her güne bir kaç tane şehit haberi düştüğü için arkasını araştırmaya değer bulmuyorlardı. 12 kişilik liste içinde İsrail'e rajon kesip Hamas'a gönüllü gitmeye meraklı akıl özürlü milliyetçi-muhafazakar kanadın bitirim takımı yok. Onlar daha çok büyük şehirlerde arz-ı endam edip, yükte hafif bahada ağır ince işlerle meşgul oluyorlar. Bir yekün içinde verilen kayıp listesinin sunduğu şöhret musallada bekleyiş kadar kısa.
İktidarı afallatan bir günde sayının-eğer doğruysa- düzineye çıkmış olması. Kimin hazırladığı belli olmayan ortak bildiriye imza atılması için giriştikleri despotik asabiyet ve öfkenin kaynağı da o. Verilen ağır kaybı içi boş bir bildiri ile tatlıya bağlayıp bir sonraki maç için vakit kaybetmek istemiyorlar. Kendileri ile aynı fikirde olmayan ya hain, ya işbirlikçi ya da yerel seçimlere kadar saha dışına atılması gereken siyasi aktörler. Daha şehit cenazeleri defnedilmeden parti militan ve holiganlarını örgütleyip etrafta terör estiren iktidar beslemelerinin terör aleyhtarlığı basit PR çalışmasının ötesine asla geçmeyecek.
Saray'dan iç avluya atılan her pespayeliği tezkiye etmeye, meşrulaştırmaya ya da önünde etten duvar örmeye meraklı yalaka takımı da aynı seviyesizliğin bir parçası. Onurlu muhalefet bütün enerjisini bu ucuzluktan uzak durmaya harcasa yeridir. Aynı fikirde olmadığınız bir metnin altına kimin hatırına olursa olsun imza atmamak gibi demokratik bir tavır sergileme durumundayız. Dini referansları bile müflis kumarbaz tavrıyla harcayan bir zihni yapının hiç bir mukaddesinin olmadığını test etmeye gerek yok.
Mevcut iktidar ile birlikte Türkiye'de terör ile mücadele içişleri bakanlarının geleceğe yönelik siyasi kariyer basamağı olarak kullanılmaya başladı. İktidar ortakları arasındaki bakanlık dağılımında sözkonusu bakanlığın ciddi bir pazarlık unsuru olduğu aşikar. Kabinenin mevcut bakanı mazbatasını aldığının ertesi günü terörle mücadele ettiğini gösteren operasyon haberlerini paylaşmaya başlamıştı. Bakanlığı illegal örgütlerle iş gördüğü töhmetinden kurtarmak için yeni bir strateji deneyeceği her halinden belliydi.
Bir önceki içişleri bakanının İBB Başkanı takıntısı ile İstanbul'a saplanıp kalması ve terör ile mücadele konusundaki umursamazlığı herkesin malumu. Ortaya dökülen mafya lideri ve piyasa dolandırıcıları ile çekilen sefiler işte o günlerin hatıraları. Yeni bakanın bunu hesap etmiş olması gerekirdi. Dedik ya akılsız başın ceremesini ayaklar çeker. İki on yıldır kendi ürettiği hayali düşmanlarla uğraşıp vakit kaybeden Saray güdümündeki hükümetin acemi bakanları ne ile karşı karşıya olduklarını anlayacak zihni takibi çoktan kaybetmiş durumdalar. Her iki bakanın da İBB için isminin geçmiş olması ve nedense bir türlü istenen performansı sergileyememeleri ciddi bir hesap hatası oldu.
Eski İçişleri Bakanı'nın mafya oluşumları ile kurduğu samimi ilişkilerin kaymağını yiyen milliyetçi-muhafazakar kesimin taşeronları oldu. En son çıkarılan sınırlı affın özel bir sipariş olduğu her halinden belliydi. Geçtiğimiz yaz içinde milliyetçi düşüncenin kendi iç temizliğine iktidardan bir müdahale gelmedi. Bununla birlikte güzellik salonları ile başlatılan kara para trafiğinde tekerine taş konulanlar Yeni Bakan'dan pek memnun görünmüyorlar. Tam ismi İBB Başkanlığı için liste başına çıkmışken cepheden gelen kötü haberin adrese teslim bir sipariş olma ihtimali var mı, emin değiliz.
Bölgeden gelen acı haberle girdiğimiz hafta, daha yarısı olmadan on aydır karar verilemeyen asgari ücret rakamları, haftanın son günü de lüzumsuz maçın tetiklediği suni kriz ile gündemden düşüverdi. İktidar işini yapıyor olmanın gönül rahatlığı ile ne kadar bahtiyar olsa yeridir(!). Gerçi onlar gündemden düşürse de, terör çok geçmeden yine kendini hatırlatır. Söylemedi demeyin!