Mecliste yapılan anayasa görüşmelerindeki gayr-i ciddilik, ortaya çıkacak nihai anayasa metninin ne kadar şayan-ı itibar olacağı hususunda yeterince kanaat uyarıyor. İktidar milletvekillerinin hükümet ediyor olma ve her istediklerini yapabilme ölçüsüzlükleri ve şımarıklıkları meclisi neredeyse deliler koğuşunu çevirdi.
Ne o öyle? Anayasa görüşmesi mi yapılıyor yoksa meclisin pehlivanları Kırkpınar’a mı hazırlanıyor, anlamak gerçekten zor. Bayan milletvekillerin gırtlağına sarılan kıt akıllıların bulunduğu, kabadayı edebiyatının zirve yaptığı bir zemindeyiz. “Bacağımı ısırdılar!” diye mızmızlanan ve pantolonu dizine kadar sıyırıp diş izlerini gösterenler bile var. Ne oluyorsunuz ya hu?
Anayasa işi ciddi bir iş: Eskilerin tabiriyle “Aksamını cami, ağyarını mani” hüviyetinde yoğun, sıkıştırılmış ve kompleks problemleri çözebilecek bir metin ortaya konulması gerekiyor. Maddelerin, şeker hastalarının kullandığı sakarin kesafetini bulması önemli. Her on yılda bir değiştirilme ihtiyacı duyulan ve kullanıldığı süre içinde KHK’lar ile kevgire döndürülen metinler için anayasa tabiri pek isabetli değil.
Bakın yine, dokunulmaz bir zümre oluşturup, onları koruma altına almak için “Değiştirilemez ve değiştirilmesi bile teklif edilemez!” türünden ciddi görünümlü ‘ilk maddeler’ ihdas ederek, diğer kısımları verip-veriştirecekler. Mevcut meclis çalışmaları zaten bunun sinyallerini veriyor. Vekiller birbirlerini yemekten, oy verdikleri kanun maddelerini okumaya fırsat bulamıyorlardır, şüphesiz. Bu ayrıntı, okumayı bilen, üniversite diploması olan hala zihni fakülteleri fonksiyonel olan meclis üyelerini adres ediyor. Mecliste okuma özürlü olanların sayısı az değil. Önümüzdeki yılların Türkiye’sini şekillendirecek kanun kitabından bahsediyoruz. Kimse alınmasın.
Bu tür anayasa çalışmalarının ömrü de, şimdi sebebiyet verdiği geniş çaplı komedi tesiri kadar kısa olur. Türkiye’nin en son anayasa tecrübesi 80’li yılların ihtilal günlerinin eseriydi. Kimsenin anayasa muhtevasını inceleyecek zihni tutarlılığı yerinde değildi. O günün kudretlileri, metin tamamlandıktan sonra kendilerini garantiye aldıklarından çok emindiler.
Bugün olduğu gibi, o günün kudretlileri hiç hesaba çekilmeyeceklerini düşünüyorlardı. 90 yaşında hakim karşısına çıkarılıp, o gün yaptığı zulümlerin hesabı sorulan emekli cumhurbaşkanının sığındığı tek cümle “Ben kanun koyucuyum, beni yargılayamazsınız!” oldu. Hatta “Yargılanırsam, intihar ederim!” bile demişti. İntihar etmedi, yargılandı, suçlu bulundu ve eceli ile öldü. Cenazesi, soğuk, sevimsiz ve def-i bela kabilinden icra edilen devlet töreni ile ifa edildi. Çelenk çoktu ama, halktan kimse yoktu. Onların yaptığı anayasa da yüzde doksanlık referandum zaferiyle duyurulmuştu.
“Meclis yoğun çalışıyor!” görüntüsü verip, sistem dayatma egzersizleri yapan iktidar sahipleri Türkiye’nin asıl meselelerini hiç ağızlarına almıyorlar. Dolayısıyla hazırlanan anayasa, ülkenin dünyadan ve yaşadığı yüzyıldan kopuşunu hızlandıran terör ve ekonomik çöküş gibi ciddi problemleri giderecek esaslar içermiyor.
Sadece geçtiğimiz ayda Türkiye’nin farklı şehirlerinde yüzden fazla hayata mal olan terör saldırılarına şahit olduk. Ekonominin ha patladı ha patlayacak nezaketinde kırılganlaştığı artık sır değil. Ülkenin durumu göz önünde bulundurulmadan kıymetli vekillerin Saray’a şirin görünme gayretleri anayasa metninin kalitesini yükseltemeyecek.
İktidar partisi Saray’ın da desteğiyle yeni bir anayasa yapabilir, referanduma gidebilir ve sistemi kökünden değiştirmek için farklı sondajlar deneyebilir. O yüzden bu kadar laubali ve vurdumduymazlar.
Karamsar ve pesimist değiliz. Demokratik kurumların sadece isimden ibaret olduğu bir sistemde anayasa yaptığını zanneden iktidar sarhoşlarını ibretle seyrediyoruz. Türkiye Demokrasi Tecrübesinin kötü bir sayfası kapanana kadar sabır. Yüz yıl sabrettik. Acelemiz yok.
Kadir Gürcan