Ya benim çok gözüme takılıyor, ya da bugünlerde Türkiye'de kişisel teşebbüslerde gerçekten bir patlama var. Meğer ne çok dahi, hüdai-nabit ve fark edilememiş kaşifimiz varmış. Piri Reis'ten sonra fazla kaşif, mucit ve öncü üretemediğimiz için, biraz alışması zor oluyor da! Piri Reis'in haritasını çizdiği Amerika Kıtası da şimdi başkalarının elinde.
Bir kaç yıl önce, Sayın Cumhurbaşkanı “Orayı biz keşfettik!” diyerek, hakk-ı temettu iddiasında bile bulunmuştu. Heyecan ve telaşımız mazur görülmeli! Millet olarak “Biz sevdik eller aldı!” mazoşizmine tabii bir yatkınlığımız var! Kanada'nın yerli İHA'lara malzeme vermekten vazgeçmesi de Hazret'i derinden yaraladı. Sırtını S-400'lere dayayıp, aleme nizam veriyor havalarını herkes yemiyor, anlaşılan! Ticaret bu alınma, gücenme ve darılma olmaz! Rusya'nın her mevsim geri gönderdiği tarım ürünlerine karşı bu kadar benzer alınganlık gösterilmez, o da ayrı bir konu!
Hemen her gün, iç piyasada bile pirim yapmayan, sürdürülme şansı oldukça düşük, lokal ve amatör teşebbüslerin manşete taşınmasına Saray ve İktidarın yön verdiğini düşünüyorum. Ekonomik açıdan Türkiye'nin güvensiz bir ülke haline dönüşmesi, yerli ve yabancı bütün yatırımcıları ürküttü. Büyük zararları göze alarak Türkiye'deki faaliyetlerini durduran yüzlerce yabancı şirket kendilerini garantiye almış durumdalar. Saray, onların bıraktığı boşluğu, yerli ve muhafazakar hisleri körükleyerek kapatmayı düşünüyor olabilir. Eğer buraya kadar düştülerse, işleri hiç de kolay değil. Rakam değeri korkunç meblağları bulan uluslararası şirket ve distribütörlerin bıraktığı boşluğu, mahalli atölye ve küçük ölçekli iş kolları ile kapatmak neredeyse imkansız.
Yeni iş kollarına adım atan, cesur ama mütevazi girişimciler havuz medyası tarafından eşi-benzeri olmayan sektörler olarak tanıtılıyor. Gördüğü her dana buduna tokat atan, davranış problemli kasabı kast etmiyorum. Şu manşetler ilginç; “Pilotluğu bıraktı. Arka bahçede yetiştirdiği bezelyeler ile siparişlere yetişemiyor. Artık paraya para demiyor.”, “Akademisyenliği bıraktı. Coronavirus için ürettiği alternatif ilaç yok satıyor.”, “NASA'nın teklifini geri çeviren Türk genci, çam kozalaklarından alternatif enerji üretmeyi başardı. Dış ülkelerden teklifler yağıyor...” Hele şu pek ilginç; “Salgın'ı fırsata çevirdi: Ürettiği Kilitli Pizza kutularının dış siparişlerine yetişemiyor!” Sekiz aydır yaşadığımız virüs travmasının, akli dengeleri alt-üst etme gibi bir yan tesiri olabilir mi, dersiniz?
Duymaya alıştığımız Karadenizli tamirci ve kaporta ustalarının her yıl icat ettikleri su ile çalışan otomobil trendi pek bir yere varmadı. Elin oğlu, elektrikli otomobil icat edince, su ile çalışan yerli üretimlere artık kimse itibar etmez. Ayrıca, Saray'ın dışarıya ürettirip üzerine “Yerli ve Milli” damgası vurduğu otomobilde, hatır için bile olsa, Karadeniz orijinli bir parçaya rastlanmadı.
Amatör atölyelerde üretilen 'Yerli Malı' teknolojinin ömrü pek uzun olmuyor. Ama ben yine de Karadenizli ustaların icatları(!) ile Türk İrfan hayatına katkıdan geri durmayacaklarına eminim. Her ne kadar Yerli Otomobil mevzuunda kadr ü kıymetleri bilinip, onore edilmeseler de, onlar alınganlık göstermezler. Bölgeden Cumhurbaşkanı çıktığı için, Saray'ı mahcup etmektense, üzerlerine yapışan kaşif ve mucit yakıştırmasının altını doldurmak gerektiğine çok inanmışlar. Bu meslek tutkusu yok mu, beni bitiriyor...
Türkiye'nin farklı bölgelerinde de amatör merakları gıdıklayan tecrübeler vardır mutlaka. Marmara ve Ege Havzasını ihmal etmeyelim. İç Anadolu'nun şu an pek şansı yok. Geçtiğimiz yıllarda Başbakanlık da yapan ve şimdi muhalefet kulübesinde maça girmek için antrenörün gözünün içine bakan akademisyen fazla ümit vermiyor. Bu yüzden, Konyalı ustalar, Karadenizli meslektaşlarının “Önce başkan çıkarın sonra konuşalım!” imalarına katlanmak zorundalar. Geçenlerde Antalya'da üretilen robot, gösterime çıkıp sergilenirken sahneden arkası üzerine devrilince bir çuval incir berbat oldu. Robotu karga-tulumba kucaklayan mucitler sahnede kalan parçalara dönüp bakmadılar bile! Akdeniz'den de hayır yok...
Üniversiteler, lise seviyesindeki genel bilgilerin özel beceri ve kabiliyetlere dönüşmesini sağlayan kurumlar olarak iş gördüğü zaman bir şey ifade ediyor. Herkesin üniversiteye gitmesine gerek yok. Bir fakülteye başlayıp bitirememek ne kadar kötü ise, piyasa karşılığı olmayan fakültelerde ömür çürütmek de bir o kadar trajedi. Milenyumun ilk çeyreğini tamamladığımız şu yıllarda, okul kaçkınlarının hüküm sürdüğü bir ortama mantıki çareler sunmak gibi bir işle meşgulüz. Sayın Cumhurbaşkanı'nın üniversite diploması bulunamadığı sürece yüksek öğretim kurumlarının itibar kaybına çare bulunacak gibi görünmüyor!
Ütopya ve hayallerini uçuk icatlara bağlayan Saray ve iktidarın samimi olma gibi bir derdi yok. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan Türkiye'de, ziraat fakültelerinin ve oradan mezun olan mühendislerin akıbetleri içler acısıdır. Hükümet bu yüzden, yurt dışından kurbanlık hayvan ve buğday ithal ettiğini gizlemek için meseleyi devlet sırrı haline getirdi. Bir sosyal bilimcimiz, Türkiye ile diğer tarım ülkelerini birbirinden ayıran en önemli özelliği “Diğer ülkelerde tarım ve hayvancılığı çiftçiler yapıyor. Biz de ise, maalesef köylüler...” şeklinde özetliyor.
Elon Musk, geçtiğimiz yıl, uzaya uydu göndererek, bütün dünyada interneti bedava yapacağını vadetmişti. Bir hafta önce de, dünyanın enerji krizini güneş enerjisi ile çözebileceğini iddia etti. Musk'un en bilinen özelliği, iddia ettiği ve ütopya gibi görünen şeyleri hayata geçirebilmesi. Havuz medyasının gazına gelip, amatör heyecanlarının havasına giren mütevazi müteşebbislere tavsiyemiz, Elon Musk haberlerinden uzak durmaları. Aksi halde ciddi bir komplekse kapılabilirler...Hele dur be adam! Daha benzin ile çalışan bir otomobil bile üretemedik, güneş enerjisini nereden çıkarıyorsun!
Kadir Gürcan