Haftalık rutin yazanların en büyük korku ve kabusu, gündemin ellerinden kayıp gitmesidir. Hele bir de farkında olamazlarsa, yaşanacak hayal kırıklığını tahmin bile edemezsiniz. Günü gününe takip ettiğim Türkiye siyasi hareketliliğinde, bir an için Kafkasya'ya yönelik yeni bir fethi ıskaladığım endişesi ile tansiyonum tavan yaptı. Bu ne haldir azizler, Hilafet ordularının(!) hızına zihnimiz yetişmiyor!
Son altı ay içinde, bir taraftan Libya, diğer taraftan Doğu Akdeniz derken, mahmur gözlerimiz Kafkasya'yı az daha seçemeyecekti. Öyle ya, fethedilecek bir orası kalmıştı. Neyse ki, o yörelere olan seferberlik için transatlantik ya da tek gemiden oluşan Hayreddin Paşa Donanması'na gerek yok. İçim rahatladı. Genç Damad'ın İHA'ları, uçan sineği kanadından vuruyor!
Kafkasya Cephesini köpürtenler “Bozacının şahidi, Şıracı!” ekibi. Öyle bile olsa, iki adet tansiyon ilacımın yabana gitmesine mani olamadım. Artık ceremesini yorgun karaciğerim çekecek. Azerbaycan ile Ermenistan arasında nükseden hır-gür, lokal ve bir o kadar da düşük seviyeli bir çatışma. Bu bölgedeki hiç bir çatışma dünya liginde yer almıyor. Hele piyasalar böylesine düşük, taşeron-proxy didişmelere iltifat etmiyor. Ne benzin fiyatları arttı ne de ekonomik endeks yön değiştirdi. Azerbaycan Devlet Başkanı'nın göstermelik hiddetlenmeleri ise, sıradan bir komedi seansı. Ya hu, adam sinirlenince bile ciddileşemiyor!
Saray ve iktidar, ekonomik yıkılışa kılıf ve bahane bulmakta zorlanıyor. En iyi mazeret, lise ders kitaplarından derlenen “Devletimiz dokuz cephede savaşıyor. Şimdi doğalgaz, elektrik, benzinden şikayet edip, Survivor'da şike yapılıyor diye mızıkçılık çıkaracak zaman mı?” hamasetinde düğümlü. Libya'ya giden birliklerimizin daha ayakları kurumamışken, Kafkas Cephesine başlatılan sevkiyatın ihtişamını T'ye almak, kimin haddine! Bereket versin, bu kez denizden değil, karadan bir operasyon ihtimali söz konusu. Eh, o kadar İHA üretiyoruz, bir yerlerde denenmesi lazım. Büyük Damad'ın ekonomik çöküntüde oluşturduğu gümbürtüyü, Küçük Damat hafifletecek. Aile içi meseleler önemli!
Geçtiğimiz hafta içinde, ABD'nin iki Başkan Yardımcısı, Demokrat Kamala ve Cumhuriyetçi Pence'in tartışmalarını dinlerken nedense, aklıma Saray'ın çaresizliği geldi. Saray ve İktidar'ın aklımıza düşmesi için bu kadar uzak tedailere gerek yok ama, bu kez gerçekten öyle oldu. Başkan Trump'ın yardımcısı Pence'in hali içler acısıydı. Beyaz Saray'ı savunmakta ne kadar zorlandığını görseydiniz sizin de içiniz acırdı. Trump'ın elle tutulacak yeri kalmadı ki, Şıracı Pence vaziyeti toparlayabilsin. Zavallı Mike, bir buçuk saatin hatırı sayılır bir kısmını, moderatöre teşekkür ederek centilmen bir beyefendi görüntüsü vermek için harcadı. Yine de olmadı. Başına konan sineğin gördüğü alakanın onda birine layık görülmediği için kim bilir ne kadar üzülmüştür.
Kafkasya Cephesi'nden bahsederken, Saray ve iktidara toz kondurmamaya gayret eden havuz medyası da, Mike Pence gibi, dört yalanı bir doğrusunu alıp götüren beceriksiz, modası geçmiş ve Leyla ve Mecnun Hikayesi'nde erkek tarafın Mecnun olduğunu bilmeyen tipler. Her hışırtıya şarjör boşaltan Saray'ın, elle tutulur bir yanı kalmadığı için, Saray Soytarıları, Kafkaslar'da Osmanlı Ütopyası'nı ağzına alanlara medhiye yağdırmaktan yorgun düştüler. Halbuki, en son Kafkasya macerası, Osmanlı ve Devlet-i Aliye'nin değil, hayalperest, Saray Damad'ı Enver Paşa'nın ütopyasıydı. Başarısızlığa mahkumdu ve öyle de oldu. Hatırlanacak, yad edilecek ve arkasından medhiyeler döktürecek bir serüven değildi. Bu yüzden Enver Paşa, Şair'in “Üç Beyinsiz Kafa!” dediği Üçlü'den biri.
Devletler için, savaş ve çatışmaya varan adrenalin çözülmeleri uzun süreli ve kalıcı tahribatlar bırakabiliyor. Bu sadece Türkiye gibi, ekonomisi dibe çakılan ülkeler için değil, güçlü görünen ülkeler için de aynı. Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesinin üzerinden yıllar geçti, ambargo ve yaptırımlar hala devam ediyor. Şu an, Rusya'nın Belarus krizindeki tedirginlik, endişe ve tereddütlerinin neden kaynaklandığını zannediyorsunuz? Belarus'un, Rusya için kötü bir tuzak olması bile söz konusu.
Türkiye, bulunduğu coğrafyada, kavga çıkarıp, sağa-sola savaş açma şehvetine kapılan problem ülkelerden biri haline geldi. İslam dünyasının sözcüsü gibi davranan Saray, Suud'un Türk Malları'na koyduğu ambargo ve yaptırımı Batı ülkelerine şikayet ederek, Başkanlık gibi Hilafetin de işe yaramadığını fiili olarak göstermiş oldu. Bu yüzden son günlerde, hilafet saçmalığını kimse ağzına almıyor. Ekonomiyi batıran bir damat yetmezmiş gibi, İHA'ları denemek için, Saray'ı savaşa ikna eden II. Enver'e de katlanmamız gerekiyor. Önümüzden gelen kış. İnşallah, dondurucu kışta vatan evladını Kafkas Cephesinde telef eden Üç Beyinsiz'e bir yenisi daha eklenmez. O yıllarda da, Trablusgarb(Libya), Balkanlar (Yunanistan), Yemen ve Kafkas Cephelerinde hiç zafer kazanılamamıştı.
Devlet bütçesini harc-ı alem kullanıp, II. Abdulhamid dizisini Saray'a uyarlayarak, Çin işi hilafete tav olanlar, Kafkasya Cephesinde, Elon Musk'tan rol çalan Damat'ın rüzgarına kapılıp II. Enver Dönemi'ne nasıl razı oldular pek anlayamadım, doğrusu. İhtimal ki, heyecana kapılıp, ardı arkasına yuttuğum iki tansiyon ilacının tesiri olsa gerek. Gerçi Hanım “Bey, sen bu Libya meselesinde de işi çok ciddiye almıştın! Az daha kalp spazmı geçiriyordun. Bak her seferinde yanılıyorsun!” diye uyardı ama, ne çare! İyi bu da bana ders olsun!
Kadir Gürcan