Ta başından beri abartı ve temelsiz vaadlerle inşa edilen Yeni İstanbul Havalimanı hakkındaki dedikodular bitmek bilmiyor. Sonunda iktidarın bir bakanından gelen, yeni havalimanının mekan açısından uygun olmadığı itirafı, söylentilerin hakikat olduğunu gösterdi. Saray'ın bir gövde gösterisi daha, acul ve beceriksizliğin bir örneği olarak anılacak. İhaleye ortak olanların, inşaatçılık ve müteahhitlik açısından hangi yeterlilik sınavından geçtikleri de önemli. En basit mühendislik esasını atlamış ya da ıskalamışlar; zemin yoklaması.
Kaç zamandır, iktidar partisinden ayrılarak yeni bir oluşum başlatacakları söylentilerine kulak tıkıyoruz. Temkin ve dikkati elden bırakmayalım. Acele davranıp, İstanbul Havalimanı gibi, daha ilk andan itibaren boşluğa düşmeye ya da acınası hallere mazeret bulma komedisine yuvarlanmaya gerek yok. Onun için, zemin yoklaması konusunda biraz müşkilpesent olmakta fayda var. Muhtemel yeni oluşum ya da oluşumların adayları da aynı dikkatten taviz vermiyor, Mehter Yürüyüşü ile mesafe alıyorlar; iki ileri bir geri.
Halkın büyük çoğunluğu açısından, her şeyi ile tıkanan Türk Siyaseti için yeni çıkış kapıları aranırken, “Neden olmasın?” temennilerine karşı bu direnişimiz sevimsiz kaçabilir, ümit kırıcı bulunabilir. Tamamiyle şahsi olan bu isteksizliğimizin, kendince haklı ve makul sebepleri var.
Her şeyden önce, yeni oluşumların bütün yüzleri, aynı bataklıktan sıçrayan çamurdan izler taşıyor. Bu gün olmazsa yarın, parti içi savrulmalar, her an farklı bir yaklaşımla, 15 Temmuz da dahil, bir çok gizli kalmış birliktelikleri ortaya dökebilir. Hani o, düğün, nikah ve sünnet merasimlerinde birlikte verilen pozlar ve “Biz de buradayız!” kareleri var ya, işte onları kastediyorum. Bu satırları yazarken, Saray'ın Jölelisi'nin elindeki bazı belgelerle yeni oluşumun kurucularından birini tehdit etmeye başladığını okudum. Ne rastlantı ama! Jöleli, Dolar'ın Türkiye'yi ilk çarptığı andan itibaren piyasalarda görünmüyordu. Saray, nadasta beklettiklerine hazır manga işleri gördürecek gibi. Tetikçiler için iyi bir av mevsimi olacak.
Şu an parti içinde, kimin kime selam verdiği, akşamları kimin, nerede, kime misafir olduğu yakın markaja alınmış durumda. İktidar partisindeki ruhi çöküntü, partililerde paranoyak semptomlarına dönüşmüş. İstanbul seçimlerinden sonra, meclisin acil servisinden, antidepresyon, yüksek tansiyon ve panik ataklara karşı yüksek dozajlı dil altı ilaçlarına talep artmış. Tavandan gelen çatırtı sesleri, Saray'dan yükselen homurdanma ile örtülecek gibi değil.
İktidar partisinden ayrılarak yeni oluşumlarda adı geçenlerin ve bunlara destek veren siyaset teorisyenlerinin(!) teker teker teşrih masasına yatırılıp, ya da müsabaka öncesi teraziye çıkarılıp özgül ağırlıklarının bir kez daha güncellenmesi lazım. Maça çıkmadan önce, böyle bir test şart. Aksi halde, maçın yarısında havlu atmayacakları konusunda derin endişeler var.
Eski Cumhurbaşkanı'nın bir şey yapacağı yok. Kendisine yapılan bütün yatırımları, akim bıraktı. Bundan sonra onun üzerine oynanacak bütün bahisler ölü ve neticesiz kalır. Yolun yarısında mızıkçılık çıkarma potansiyeli en yüksek olan, maalesef Sabık Cumhurbaşkanımız. İktidarın ekonomi bakanlığını yapmış olan Babacan hakkındaki şehir efsanelerinin seçmende yeni bir karşılık bulacağı meçhul. Ekonomi biliyor olmak, parti başkanlığı için yeter sebep değil. İktidar Partisi içinde ayrılma sinyalleri verenler de kendileri ayakta duramıyorlar ki, başkalarını iknaya güç yetirebilsinler. Meclis Kantinine beraber inemeyen mıymıntılar mı, iktidar partisinden huruç edecek? Duyun ama inanmayın.
Hele, ta başından beri, Türkiye'deki Siyasi İslam'ın akıl hocası gibi davranmaktan ölesiye haz alan birisi var ki, şimdiye kadar hiç bir kehaneti tutmadı. O tam bir müflis. Şu an hiçbir gazetede yazamıyor, kendi adına açtığı internet platformundan suya sabuna dokunmadan, top çevirmekle meşgul. Bir şeyler yazıyor gibi yapıp, hiç bir şey söylemiyor. Daha şimdiden, yeni oluşumların basın sözcüsü gibi davranması, umutların dibini kurutmak açısından kötü bir tercih. Yeni oluşumlar, hiç bir şey yapamıyorlarsa, bu akildanenin söylediklerinin tam tersini yapsınlar, yüzde elli başarı şansını yakalabilirler. Bizden söylemesi.
Tereddütleri artıran bir diğer sebep, yeni oluşumların ürkeklik ve çekingenliği. Üzerlerine devrilecek olan enkazdan an itibariyle tırsmış durumdalar. İktidar içinden olmaları açısından, nasıl bir felaket ile karşı karşıya olduklarını herkesten iyi biliyorlar. İyi be birader, madem gözünüz kesmiyor ne diye, milletin önüne bir şeyler yapacakmış gibi çıkıyorsunuz. İktidarın iyi zamanlarında yakaladıkları itibar ve şöhretin hala işlerine yarayacağını düşünüyorlarsa, birilerinin dolduruşuna geldiklerinin farkında değiller.
Yeni oluşumların cılızlığı karşısında şaşkınlık yaşarken, Amerikalı aykırı yazar, yönetmen ve aktivist Michael Moore'in 2020 ABD seçimleri için, Trump'a karşı aday olabilecek en iyi ismin kim olabileceği hakkındaki teklifi gayet ilginçti; Michelle Obama. Siyahi Başkan Obama'nın eşi. Kendi kendime “Niye bizim aklımıza böyle ilginç adaylar gelmez ki?” diye hayıflandım. Biz de First Lady'ler açısından şanslı sayılırız!
Aklımda bir isim var ama, şu zemin yoklamalarını biraz daha derinleştirdikten sonra sizinle paylaşırım. Yoksa, milyar dolarlara mal olan koskoca İstanbul Havalimanı gibi üzerinden bir yıl geçmeden sağından solundan dökülen bir aday ile yanlış bir mühendislik hatası yapmayalım.
Eski Cumhurbaşkanının görev süresi sona erdiği günlerde, eski First Lady'nin, İktidar Partisi tetikçi ve trollerini kastederek savurduğu “Asıl intifa şimdi başlıyor!” tehdidi, hala içimi ürpertir. Ne zaman yeni oluşumlardan bahsedildiğini duysam, nedense aklıma hep bu cümle geliyor! Cümle, seçim propagandası olabilecek kadar güçlü!
Kadir Gürcan