El-Ceza min Cinsi'l-Amel!

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

13 Ağu 2018 11:27
  • İç ve dış siyasi oyuncular, Saray'ın ve Yeni Başkan'ın zaaflarını keşfetmiş durumdalar. Bundan sonrası, arkaya konacak fon müziğinin seçimine kalıyor. Bazen İzmir Marşı olur. Hamasete ihtiyaç duyulduğunda Mehter Marşı ya da geri çekilmek kaçınılmaz olduğunda, döküntüleri kazanca çevirmek için, yürek yakan ağıtlar...O da olmazsa, yabancı filmlerde, insanı pesimizme gömen ölüm marşı.

    Dik durma ile boş yere ikide-bir efelenmeyi birbirine karıştıran Türk Siyasileri, çıkmaz sokağa girdiklerini fark etmeyecek kadar kendilerini kaybetmişlerdi. Amerikalı Rahip Meselesi'nin bir dizi olayı tetikleyeceğini hesap etmiş olmaları gerekiyordu. Bugün olmazsa yarın, diklenip durdukları Rahip Brunson'ı paşa paşa salıverecekler ve bu da Türkiye'nin hukuk dışı uygulamaları için dünyaya yeni bir örnek olacak. Bunun için, ABD'ye giden ekip, İstanbul Havalimanından diz çökmeye başlamıştı. New York'a indikten sonra emekleyerek mi yoksa alçak sürünme ile mi yok aldıkları konusu şu an için sır gibi saklanıyor. Elleri boş döndükleri için Saray'dan yedikleri fırçanın “Ne istediler de vermediniz, bre densizler...” türünden olduğu muhtemel.

    Türk Halkı'nın arkasında bir Hukuk Devleti olmadığı için içerideki elli bin suçsuz insanı kurtaracak bir irade söz konusu değil. ABD, kendi vatandaşını Anadolu Coğrafyasına bir süredir çöreklenen çakallara bırakmayacak. Saray'a şirin görünmek için birbirlerini yemeleri ABD'yi ilgilendirmiyor. O iç mesele. ABD kendine bakan yönüyle, Türkiye'deki mevcut iktidarın her gün zayıflayan boşluğuna öldürücü hatta felç edici darbeleri sürekli indiriyor. Ayak sesleri iç odadan hissedilen ekonomik kriz artık Türkiye için açık bir yara. Her dokunuşun ayyuka çıkardığı ah u efgan Saray'ın kubbelerinde feryat feryat yankılanıyor.

    24 Haziran'ın Yeni Başkanı, bir şekilde zaman kazanarak, eski müttefiklerinden göbek bağını koparıp yeni pakt ve birleşmelerle çıkış yolları ararken zamanlama hatasına düştü. Seçim de öyle oldu. Dolar kurlarındaki hesapsızlıkları da. Damat da derman olmadı. Baskın seçim ile ele geçirdiği tam yetki ve sıfır sorumluluk işlerini daha da zorlaştırmışa benziyor. İşleri tek elden idare etmenin başlarına ne büyük felaketler açacağını ve tamiri için bir kaç on yıllık bir zamana ihtiyaç olacağını çok büyük faturalar ödeyerek anlayacağız.

    Bol bütçelerle yaptırdıkları propaganda filmlerinde kendilerini kaybediyorlar. Abdülhamit Han'ın herkesçe bilinen siyasi numaralarını yirmibirinci yüzyıla taşımak pek akıllıca değil. Bir kere işe yarayan numaraların ikinci defa işe yarama garantisi yok ki! Abdülhamit dizisinde, Dolar üzerinden Türk Ekonomisine açılan yaylım ateşine güya gönderme yapacaklar! Zavallı senaryo yazarları ancak bu komik olabilirlerdi. Abdülhamid Han'ın o günlerde Yahudi Tüccarlarla başının dertte olduğunu, hatta Osmanlı Hanedanı'nın Yahudi Tüccarlara borçlu olarak dünya sahnesinden çekildiğini anlatmaya yürekleri yetmiyor. Cenab-ı Hakk, her şeyi olduğu gibi, Abdülhamid Han Merhumu da Siyasi İslamcı görgüsüzlerin elinden kurtarsın.

    ABD Genel Sekreteri Pompoe Türkiye ile devam eden siyasi krizin Rahip Brunson özelinden kazandığı ivmeyi değerlendirirken hadiseye bakışı duygusal değildi. Türkiye'nin stratejik durumunu kimse yok sayamıyor. Daha önce Almanya, Hollanda ve Rusya'nın “Bizim Türk Halkı ile bir problemimiz yok!” şeklindeki açıklamaları Pompei'de “Şu an yaşadığımız krize rağmen, Türkiye bölgedeki en önemli müttefikimiz olmaya devam ediyor!” şeklinde ifadesini buldu. Dolayısıyla, Türkiye'nin geri dönüşü olmayan ekonomik bir krize sürüklenirken, Saray Soytarılarının veliyyü nimetlerini “Dize gelme!” saçmalığına mahkum etmeleri, espri özelliğini yitirdi.

    Ayrıca, Rahib Brunson Meselesini yanlış mecralara çekerek “Bize Dolar üzerinden Haçlı seferi yapılıyor!” mağduriyetleri üretip, mukaddes savaşlar üretmeye gerek yok. Hadise, her aklına gelen şeyi Mahalle Kahvesi hoyratlık ve kabalığında dünya kamuoyuna söyleme şehvetinden kurtulamayan devlet adamlarının anladığı tek dil, ekonomik cezalandırma. Şu ABD başta olmak üzere, dünya ekonomisinde söz sahibi kuruluşlar, Saray'ın anladığı dilden konuşmaya karar vermiş gözüküyorlar. Artık siz bunu terbiye etme mi anlarsınız, dize getirme mi, yoksa eskilerin tabiriyle, el-ceza min cinsi'l-amel olarak mı okursunuz o sizin bileceğiniz iş! Bu kadarcık Arapça tabiri İmam-Hatip mezunları bile anlar. Hatta kendisini İslam Dünyası'nın hilafetine hazırlayanlar bile! Verilen cezaların, işlenen suç ve cürm cinsinden olması herkesin bildiği hukuki uygulamalardan. Saray, geri dönüşü olmayan korkunç ekonomik suçlar işledi. Şu an bunun için cezalandırılıyor. Hepsi o.

    Dolar üzerinden yürütülen yola getirme operasyonunun, Türkiyeyi pis işlerine alet olarak kullanan Rusya ve İran uzantısını da gözlerden kaçırmayın. Dost gibi görünen bu iki ülkenin, uçurumun kenarında dans eden Türkiye için kıllarını kıpırdatmayacaklarını çok acı bir şekilde göreceğiz.

    Yeni Başkan'ın yüzüne yerleşen tükenmişlik, maaş bordrolarını Saray'dan alan Saray Soytarılarının akrobasileriyle dağılacak gibi değil. Bu kez iş ciddi. Hani meşhur fıkra var ya! Her round'ın sonunda, köşesine kendisini zor atan boksöre menajeri “Oğlum çok iyi gidiyorsun. Aynı tempoda devam!” deyince, zavallı boksör “Hocam, ben de öyle zannediyorum ama, bu ringe Tır'ı kim soktu!” demekten kendini alamaz.

    Cömert görünüp maldan, yiğit görünüp candan olmak, alkış ihtirasında kaybolan liderlerin kötü akibeti.

    Kadir Gürcan
    13 Ağu 2018 11:27
    YAZARIN SON YAZILARI