Saray ve hükümete “Ne oluyoruz?” diye soramayan yazar-gazeteci esnafı, virajı biraz genişten alıp bütünüyle savrulmaktan kendilerini korumaya çalışıyorlar. Malum, boşuna “İ..'e dalaşağına çalıyı dolaş!” dememişler. Veliyyyünimete bulaşmanın en hafif cezası, Turkish AirOne'dan aşağı atılmak şeklinde tecelli ediyor. Kurb-u Sultan ateş-i suzan, ya hu!
Belki üzerinden biraz zaman geçerse elbette iktidara bağlı zihni çöküntünün makul bir açıklaması olur diye bekliyenler için Pazartesi Sendromu, kalp ritimlerini altüst etmeye yetiyor. Dolar krizinin ekonomik bir manevra olduğunu sıvamaya çalışan akıl özürlüler için özel donanımlı rehabilite merkezleri şart. Bir maliye bakanı'nın da ismini öğrenemeden Saray Penceresinden sallandırıldığını gördük. Bundan sonraki kabine adayları için bundan iyi ibret-i alem mi olur?
Nedense, işler kötüye gitmeye başladığında herkesin hissiliği artıyor. İlk akla gelen şey tasarruf. Bu genel kabule “Elbetteki tasarruf edilmeli!” teslimiyet ve inkiyadın haricinde verilecek ne dini ne de mantıki, farklı bir cevabımız yok. Bu aynen “Eğitim şart!” deyip, üniversiteyi bitirme becerisi gösteremeyen biri için yedi dereden su taşıyıp işi paklamaya çalışmak gibi bir şey. Alınmak gücenmek yok. İş ortada. Okul kaçkını iktidar sahipleri ile ancak bu kadar. Öyleyse, yetişsin “İktisad, tasarruf paketleri, harcama kalemlerini kısma, özel araçlar değil, toplu taşımaları tercih etme...” rutinleri. Öğle yemeklerinde patlıcan musakka ya da Çoban Salatası değil, bir simit ve çay ile de yetinilebilir diyeceğiz de, simit'in fiyatı da dolar'a endekslenmiş. O da yerinde durmuyor. Bundan sonra rakibi Halk Ekmek değil, dolar ya da euro. Modası geçmiş marksizmin sembolü simit de lüks tüketim malları arasına dahil olmuş! Ondan olsa gerek, halk'tan biri olduğu hissi vermeye bayılan Saray epeydir halkın arasına karışıp-genellikle taksi duraklarında oluyor- Çay-Simit muhabbetleri yapmıyor.
Dolar krizinin tek sebebi olarak bilinen Saray'ın refleksleri pek iyi değil. Yüksek perdeden “Cari fazlalık verecek ekonomik modeller üzerinde çalışıyoruz ve hedefimiz bu!”. Canım canım! Biz böyle diyoruz ama, iki ay sonra “Türkiye cari açığını kapattı ve artıya geçti. Fazla gelen miktar ile evlenemeyen gençler evlendirilecek, han, hamam, huzurevi ve göçmen kuşlar için barınma yerleri inşa edilecek, Telli Baba Türbesi'nin vakfiyesi için bütçe ayrılacak!” haberleri duyarsınız. Çin işi devlet-i aliye olunca vaadleri de böyle olur.
Ekonominin cari fazlalık verme başarısı, değil Türkiye gibi üçücü dünya ülkeleri Almanya ve ABD gibi ekonominin A List ülkeleri için bile oldukça lüks. Bu yüzden ABD Başkanları arasında ilk üçe giren Bill Clinton ve Almanya'nın Merkel'i, mevkidaşlarına fark attıkları ve cari fazlalıkta rekor kırdıkları için hafızalara kazınmış durumdalar. Nacizane kanaatimiz, Saray bu tür şeyleri basına kapalı yerlerde, akşam çay sohbetlerinde ya da şimdiye kadar kellelerini aldığı siyasetçi ve bürokratların teselli meclislerinde konuşşun. Havuz medyası neyin şaka neyin ciddi olduğunu anlayamadığı için bu saçmalıkları servis edip, “Dünyada benzeri olmayan ekonomik model!” diye kurum kurum kuruluyorlar! Zavallı akıl fukaraları.
İktidarın ekonomik model'i uygulamaya başladığı yer de evlere şenlik. Hükümet, sokak lambalarını erken söndürerek elektrik sararrufu sağlayacağını duyurmuş. Siz de benim gibi takip edin! Şimdi bu luzumsuz icraat için ne araştırmalar, ne hesap dökümleri ve “10 dakika önce söndürülünce, bir şehrin bir yıllık tüketimine eş değer!” gibi aklı evvellik ve kalifiyesizliklerin bin'i bir paraya gider. İşgüzar Diyanet İşleri Başkanı durur mu? Önümüzdeki bir kaç hafta Cuma Hutbeleri'nde iktisad ve tasarruf çeşnisi yüksek konuların işleneceğini siz de tahmin edebilirsiniz.
Tecrübeli baba, oğlu ile çıktıkları uzun otomobil yolculuğunun daha başlarında “Oğlum, vites kolu ile fazla oynama!” uyarısı ile “Hem arabayı hem de bizi üzüp yolu işkence haline getirme!” imasında bulunur. Baba malı otomobilin keyfini süren oğlan uyarıya kafa sallasa da, yolculuğun tadını çıkarmaktan vazgeçmez. Köylerine bir kaç kilometre kala, delikanlının agresif triplerine dayanamayan vites kolu, son virajda gencin elinde kalır. Baba ancak “Oğlum sana ta baştan söyledim. Fazla oynama koparacaksın diye!” diyerek sinirlerine hakim olur.
ABD Başkanı Biden Jerome Powell'i ikinci bir dönem daha Merkez Bankası (Federal Reserve-FED) başkanı olarak görevde tutmaya karar verdi. Amerika'da son yılların en yüksek enflasyon rakamlarının görülmesinden sonra, Biden'ın yeni bir aday üzerinde yoğunlaşacağına kesin gözü ile bakılıyordu. Ama öyle olmadı. Covid-19 sürecinde, Trump'a rağmen başarılı bir iş ortaya koyan Powell bir dönem daha dolar'ın patronu! Trump'ın bıraktığı enkazı kaldırmakla meşgul Başkan Biden için Powell, iyi bir yardımcı! Trump'ın pisliğini temizlemek de yine Powell'in işi.
Hükümet ve Saray'ın budalalıktan başı dönünce, maaşlı yazar-çizer takımı ne yapacağını şaşırdı. Pişkin pişkin “Muhalefet'in Ekonomik Planı ne?” diye sormaları da yok mu? Vallahi bunlar insanı gülmekten öldürür. Akılsız divaneler! Siz son on yıldır, Türkiye'nin ekonomik planı olduğunu falan mı zannediyordunuz? Yabancı basın 2014'den bu yana Türkiye Ekonomisi için Psychopathic, Schizophrenic, Melancholic gibi ruhi rahatsızlıkları andıran “Sarayeconomic” ismini uygun görüyorlar. Alın size ismini koyamadığınız ekonomik plan!
Bir türlü gün ışığına çıkamayan Yerli ve Milli Otomobil ütopyası gerçekleşirse, mühendislere tavsiyemiz, vites kolunu ya tamamıyla kaldırsınlar ya da torpido gözüne bir yedeğini koysunlar. Vites kolu elinde kalan şöförlere acımıyoruz da, beyinsiz kafaların ceremesini zavallı müşteriler çekerse ona içimiz yanar!