Sayın Başbakan’ın Amerika Seferi beklenen ölçüde semereli olmamış anlaşılan. Sanki aynı ligi paylaşıyormuş gibi davranıp “Biz sizin Afganistan’da yaptıklarınıza delil istiyor muyuz?” hazırcevaplığının işe yaramayacağını iktidar dışında herkes biliyor.
Binbir ümitle çıktıkları yolculuktan elleri boş dönünce asabileşip, tansiyonları yükseliyor. Beştepe’den inip, Capitol Hill’e çıkınca rüzgar çarpıyor herhalde. Bir önceki rüzgar da Sayın Cumhurbaşkanı’nı vurmuştu. Ama o işi şansa bırakmadı, 11 Milyar Dolarlık silah anlaşması ile geri döndü. Sayın Başbakan böyle yüklü miktardaki gövde gösterilerine izinli değil.
Saray ve Hükümet’in başkalarının tarihi mağduriyet ve mahrumiyetlerini kendi hesaplarına suiistimal etmeleri yeni değil. Sayın Cumhurbaşkanı, yıllar önce, Fransa-Cezayir arasındaki sürtüşmeyi fırsat bilip araya girince, cevap Cezayir’den gelmişti: “Bizi siyasi emellerine alet etme!” diye. Yarın bir gün Afganistan da benzer bir tepki gösterirse şaşırmayın. Sonra ABD Afganistan’a yeni müdahale etmedi ki? Azizler, şimdiye kadar aklınız neredeydi? Herhalde Sayın Başbakan, Türkiye’de ezberletilenleri yolda unutmuş.
Ayrıca, güpegündüz adamlara gayr-ı ahlaki ve gayr-i kanuni teklifler yapılır mı? Diriliş Ertuğrul dizisini bu kadar çekip uzatınca, herkes kendisini Osmanlı’nın yükseliş döneminde sanıp etrafa esip-gürlüyor. İki nota gönderdiniz, olmadı. Bir tane daha gönderin.
Neden hala stratejik devlet numaralarına yattıklarını anlayan varsa, bir adım öne çıksın. Adam gibi “Gittik. Zarrab’ı istedik vermediler!” deseniz, sonra da yüzsüz oğlan babaları gibi “İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü!” deyip Şark Kurnazlıkları yapsaydınız da olurdu. Kamuoyuna unutturup, sonra bir daha Zarrab için seferler düzenlersiniz. Türkiye’de yapacak fazla iş de kalmadı zaten.
Başbakan’ın şansızlığına bakın ki, Zarrab için gittiği ABD’den daha başka, uluslararası ölçekleri zorlayacak yeni bir suç dosyasıyla döndü. Bir küçük el çantasıyla gitmişti, zorla taşıyabildiği ağır valizi sırtlayıp geldi. Tabii ki bu, hem Saray tarafından hem de ucuz medya mensupları tarafından beceriksizlik olarak okunacak.
Zarrab davasından farklı olarak, bu kez suçluların ABD üst düzey bağlantıları da var. İktidar ve hükümetin uydurduğu suçların uluslararası bir karşılığı yok ama, insan kaçakçılığını herkes biliyor ve ağır suçlardan sayılıyor: Human Trafficking. En az Zarrab’ın Kara Para aklama suçu kadar ağır ve bulaşıcı. Yeni patlayan bu ilişkiler ağı için şimdilik bir noktalı-virgül koyalım. Konuşmak için daha erken. Dış basın 17-24 Aralık hadisesinin dünya gündemine taşınmasından gayet memnun “Türk Hükümeti’nin ABD yetkililerine rüşvet iddiası derinleşiyor!” diye yazıyorlar.
Mesele dünya gündemine taşınınca, Saray’ın moralini düzeltmek, çay bahçelerinde gönül eğleyen, bütün hukuk normlarını alt-üst etmiş, zavallı hukuk camiasına düşüyor. Çok önemli(!) bir tespiti, dirsek temasında oldukları havuz medyası ile paylaşmışlar; “Zarrab dosyası, Türkiye’deki dosya ile virgülüne kadar aynı!” Noktalama işaretleri alem şumul; her yerde kullanılıyor. Onlarca sayfalık iddianameden böylesine bir benzerlik buldukları için kim bilir ne kadar memnun olmuşlardır. İyi de, bu hadisenin uluslararası gündeme taşınacağı zaten söyleniyordu. Bizdeki hukuk katillerinin, hiç noktalama işareti kullanmadan binlerce masumu zindana doldurmalarını dünya bir kaç senedir seyrediyordu.
İş yine 17-25 Aralık günlerinden tekrar başlayacak gibi görünüyor. Elin oğlu, dünya hukuk normlarına uygun olarak Zarrab ve ABD’li yetkililerle çıkar ilişkisine giren devletlileri virgül, nokta, ünlem ve bazen de kod isimlerle gerekli yerlere yerleştirmiş.
Neredeyse beş yıldır, başta Türkiye’ye sonra da dünyaya ucuz yerli diziler seyrettirdiğini zanneden mevcut iktidarın havayı bulandırma gayretleri pek işe yaramamış gibi. “Dediğimiz dedik, çaldığımız düdük! Period.” diye ortalığı velveleye veren Saray senaristlerinin aksine, meğer birileri “Period”, nokta yerine hep ‘virgül’ kondurmuş.
Kadir Gürcan