Seçimden seçime kendisine iş düşen ve varlığından haberdar olunan tek kurum, Yüksek Seçim Kurulu değil. Onun bile sebeb-i vücudu netameli. Gerçi seçimler hiç eksik olmuyor ama, öyle de olsa, bu kurulun seçim olmadığı zamanlarda vakitlerini nasıl geçirdikleri merak konusu? Onlar da mevsimlik işçiler gibi, götürü ya da parça-başı çalışsalar daha ekonomik olmaz mı?
Kurulun işleri rastgele ve harc-ı alem. Seçim söylentileri gündeme girdiğinde, “Seçimi, 51'e 49, ya da dört sene önceki, yerel seçimlerin benzeri bir sonuç çıkarırız. Size şu kadara olur!” gibi bir piyasada iş görüyor izlenimi veriyorlar. Onun haricinde yaptıkları bir şey yok. Şimdiye kadar Avrupa'yı bile rahatsız eden seçim şaibeleri ile alakalı hiç bir araştırma yapılmadı. Demek ki, çok masraflı. İşi baştan kestirip atmak daha ekonomik. Seçimden önce belirlenen sonuç ne ise o!
“YSK üyeleri, boş geçen günlerinde maaşlarını hak edecek ne gibi demokratik aktivitelerde bulunuyor?” diye sorsak, “Tasası sana mı düştü? Devlet maaşlarını veriyor.” tepkilerine maruz kalırız. Bize ne canım! Devlet Denetleme Kurulu değiliz ki! Bizimkisi, münasebetsiz merakların ötesine geçmeyecek vatandaşlık kaygıları. Milletin günlük maişetinden kesip, seçim bütçesi oluşturan iktidar sahiplerinin bu tür insani detaylarla uğraşacak vakitleri yok!
Hayatlarını Ankara Bürokrasisi içinde geçiren YSK üyeleri için bir ihtimal daha var. Şu, meşhur “Merkez Valiliği” durumu. Merkeze çekildikten sonra, dolgun maaşları ile geçinip, dama, tavla, iskambil, bilardo ya da okey gibi gecikmiş gençlik heveslerini tatmine yoğunlaşmış eski valilerin müdavim oldukları lüks lokallerde, masanın öbür tarafında YSK'nın boş adamları koğuşlanıyorlarsa, seçim dediğimiz demokrasi aygıtının hangi ellere teslim edildiğinden ne kadar endişe etsek azdır.
YSK'nın fuzuli ve lüzumsuzluğu, siyasetin muhalif kanadı için daha bir belirgin. İktidar hedefi olmayan, ona göre teşkilat ağını kuramayan ama, siyasi parti kurma belgesini güç bela almış oluşumların, seçim sezonlarında, yedek kaleciler kadar bile ağırlığı yok. Onlar da bir şey yapmıyor. Türkiye'de 'muhalefet', “Ana, yavru, yetim, koltuk değneği, naylon, sosyete...” gibi farklı isimlerle anılmalarına rağmen ortak paydaları'Faydasız bir detay' olmada birleşiyor. YSK üyelerinin, Merkez Valilerin Okey masasındaki, dörtlüyü tamamlamaları gibi bir şey.
Türkiye'de suni gündemin en iyi malzemesi mahalli ya da genel seçim söylentileri. Dikkat ederseniz, seçimin kendisinden bahsetmiyoruz. Seçim söylentisi, gündemi tutmak ve derin bir uykuya dalmış siyasi-mevta adaylar için gün ışığına çıkmanın demokratik sebebi. Genel olsun, yerel olsun. Yeter ki, seçim konuşulsun. Ağır suçlardan ceza yemiş mafya liderlerinin bile yüzlerine kan geldi. Şimdiden seçimin galibi olarak kameralara poz vermeye başladılar bile. İştahları daha da kabartan bir çeşni de, 732 milyonluk seçim yardımı.
Yerel Seçim Kimler Arasında Olacak?
Ülke yönetimine talip değilseniz, ekolojik denge açısından nesli tükenen dinozorlar gibi yok olur gidersiniz. Şatafat, görkem ve karizma bir yere kadar. Demokratik işleyişin sürekliliği içinde, dışlanmanız ve tabela partisi haline gelmeniz kaçınılmaz. Günün birinde, Steven Spielberg gibi dahi bir yönetmen, eğer kayda değer bulursa, bizim bu, oldukça zengin siyasi-fosil müzesinden, Jurassic park üretebilir. Hani şu meşhur Dinozor filmleri serisinin, Türk Siyaseti versiyonu.Yüz yıllık siyasi mezarlığımız, yakın geçmişin siyasi enkazını izah açısından, cazip bir hikaye olarak duruyor. Belki son antik parçanın da yerine yerleşmesi için biraz beklemeleri gerekecek.
Yaklaşmakta olan yerel seçimler, öncekilerden farklı olarak, varlığını daha güçlü hissettirecek farklı bir eğilimin ağırlığını koyacağı, garip bir tecrübe olacak. Mafyavari yapılar her zaman oldu. Özal Rahmetli'nin siyasi mirasını devraldıktan sonra, anahtarları İstanbul'un Mafya Babalarına teslim eden ucuz siyasetçiler şimdi iyice yaşlandı. O gün ismi mafya ile anılan birisi, bu gün hala hayatta olan, o günün ANAP Genel Başkanına ağza alınmayacak ağır hakaretler etmişti. Hatta bir yurt dışı gezisinde, zavallı başkanın burnunu yumruk atan bile oldu. Şimdiye kadar, şahsa özel, adrese teslim fiziki mesajlarla iş gören yapıların, artık sahaya inmek için gün saydıkları anlaşılıyor. Kasımpaşa'dan Cumhurbaşkanı çıkar da, Bayrampaşa'dan veya Mahmutpaşa'dan neden çıkmasın. Onların başı kel mi? Mesele saç olsun! En alasını ektirirler!
Eskiden vardı ama, bu kadar gün yüzüne çıkmamışlardı. Hukuki şemsiye altında hapis kaçkınlarının meclis koridorlarını Kasımpaşa'ya çevirmeleri yakındır. Her kanalda görmeye alıştığımız, hatta yer yer bıktığımız şehir magandalarını haber bültenlerinde seyretmeye hazır olalım. İlle de, mafya babaları haber sunacak değil elbette. Yakın, dost, akraba, parti mensubu, hayat arkadaşı, uzatmalı sevgili...gibi yelpazesi geniş besleme taife sadece Saray avlusunda barınmıyor bilesiniz!
Bir kaç seçim önce, miting konuşmalarının birinde, garibanlık edebiyatı yaparken “Bisküvit” kelimesinde çuvallayan zavallı parti lideri, şimdi biraz daha entelektüel seviyelerde geziyor. “Seçim Kombini!” yapmak aklına gelen tekliflerden. Milliyetçi düşüncenin bu günkü lideri, yaklaşan seçimlere böyle bilmediği kelimeleri kullanarak daha bir farklı girmeye kararlı. Geçtiğimiz günlerde, 15 Eylül Darbe Senaryosu'nun gerilla komutanı, devletin güvenlik kurulunda poz verdi. Koltuk değneği muhalefetin bakalım başka hangi kartları var?
Spielberg, dinozorları konu alan filmlerinde, nesli tükenmiş bu hayvanları seyirciye sevimli göstermek için, bazı insani meyilleri de karakterlerine giydirmişti. Görünüşleri ile hiç de sempatik durmayan tarih öncesi bu yaratıklar, şimdi bir çok çocuğun ilgi duyduğu oyuncak koleksiyonları arasında. Olur ya, aykırı bir yönetmen, yüz yıllık siyasi tarihimizi, seçimler açısından ekrana taşırsa, bizdeki siyasi aktörleri sevimli göstermek için biraz zorlanacak. YSK, Saray, Mafya, bitik siyasiler açısından kadro geniş ama kalite kötü. İtiraf edelim, bizim de aklımıza bir şey gelmiyor. Şimdilik “Bisküvit” ve “Siyasi Kombin!” ile yetinmekten başka çaremiz yok. Modern dinozorları sevimli göstermek epey zor olacak.
Kadir Gürcan