Görevde olduklarında beceriksizlikleri her yerinden dökülen kabiliyetsiz bürokrat ve siyasilerin emekli olduktan ya da görevlerini bıraktıktan sonra harikalar ortaya koyacağına hiç inanmam. Halleri, üşengeç gelini andırır. Sanki giydikleri takım ve resmi üniforma rahat oynamalarına müsaade etmiyormuş da, ondan bir şey yapamıyormuş müşkülpesentliklerine yatarlar. Sözüm ona “O zaman 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu vardı. Ayağımıza dolanıyordu, iyi oynayamıyorduk. Bizi şimdi görün!” demeye getirecekler.
Saray ve iktidar kabinede yapacağı revizyonu bir kez de eski tüfekler ile deneyecek. Şu, çakaralmaz Kırıkkale tipler. Bu hep böyledir. Kızağa çekilenler, mevkidaşlarının hata yapıp ayaklarının kayma anları için sipere yatarlar. Gelişmemiş ve olgunlaşmamış zihni çerçevenin gideceği fazla bir yer yoktur. Bu yüzden, bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde, siyaset ve bürokrasiden bir şekilde dışarı atılanlar, çok vakit kaybetmeden tekrar kuyruğa girerler. “Nasıl olsa yine sıra gelir!” ümit ve beklentisi hiç tükenmez.
Siyasi hayatın kısırlaşması, yenilenememesi ve ümitsizliğe mahkum olması boşuna değil. İktidar medyasının dışında, kameralara yansıyan görüntüler halkın düştüğü gelecek endişesini pek güzel yansıtıyor. Ne çare ki, millete seçimle musallat olan despot idarelerin başını alıp gitmesi kolay olmuyor. Kim bilir belki de bu, Ortadoğu ülkelerinin demokrasi çilesidir ve semeresi de demokratik bir ortama geçişin müjdecisi olabilir. Despot ve zalimlere mahkumiyet kaderimiz olmasa gerek! Derin hastalığı teşhis edip, köklü tedbirleri almayı öğrenmeliyiz! Ülkelerin bir diktatörden kurtulup bir diğerinin kucağına yuvarlanmasının önünü kesecek nihai çözümler şart.
Kalifiyesiz adalet bakanının görev değişikliği neden bize böyle şeyleri söyletti ki? Hayırdır inşallah! Ortada “Gelen gideni aratır!” diye bir durum da yok. Al birinden vur öbürüne. Güya bir de “Kabinede yeni değişiklikler geliyor!” diye, çöken ekonomiye, dış ilişkilere ya da ne iş yaptığı bir türlü anlaşılamayan İçişleri Bakanı'nın karıştığı pislikleri örtbas edip unutturacaklar. O eskidendi. Günümüz zorbalarının talihsizliği, yaptıklarının bir yerlerde kaydediliyor olması. İçişleri Bakanı'nın hemen hemen bütün illegal oluşum ve yapılanmalarla çekilmiş hatıra kareleri sanal dünyada dolaşıyor. Siz unutsanız da arşivler saklayacak! Eh, teknolojinin çilekeş halka bu kadar iyiliği dokunsun!
Sabık, 'mahud' ve döküntü Adalet Bakanı'ndan kimse sürpriz beklemiyor. Onun da söyleyeceği yeni bir şey yok zaten. İşlemeyen hukuku, ticarete dökülen yargı sistemini ve Saray'a temenna duran Anayasa Mahkemsi'ni idare etmek iş mi? Geçmiş yıllar eski bakana pek merhametli davranmamış. Enkazdan payına epey bir hisse düşecek kadar bakanlık yapmıştı. İkinci döneminde muhtemelen velinimetine şirin görünmek ve “Biz daha ölmedik!” izlenimi vermek için çok ter dökecek. Havuz medyasının beş yıldızlı yalakalarından biri, Bakan'ın ağzından “Biz burada ölmeye geldik!” teranelerini dillendiriyor. Bizim için fark etmez de, tekfin ve teçhiziniz yine millet malından karşılanıyor ya! Biz onun derdine düştük! Aman canım kimin için, nerede ve hangi halde ölecekseniz ölün. Hesabını soracak halimiz yok!
Muhalefet cephesindeki ortak aday arayışlarında, iş dönüp dolaşıp eski Cumhurbaşkanı'na gelince, yakınlarıma “Bundan bir şey çıkmaz!” ısrarımı yenilemekten yüksünmüyorum. Bazı dostlarım “Bu sen de takıntı olmuş. O kadar dışarıda kaldın, Biden'dan da mı bir şey öğrenmedin. Bak o, 2016 seçimlerinde Trump kazanınca, “Give him a chance, adama bir şans verin! ” dememiş miydi?” yollu, yumuşak karnıma çalışıyorlar. O dediğiniz demokratik tecrübe, gelişmiş ülkelere mahsus. Biden, ABD Demokrasi'sinin, bir ya da iki dönem Trump da olsa, sistem arızalarına dayanacak bağışıklık sistemine sahip olduğunu çok iyi biliyor da ondan. Bizde öyle mi?
Bizim gibi ülkeler tehlikeli demokratik riskleri tecrübeye alışık değiller. Seksen beş milyonluk Türkiye'nin tecrübe ettiği felaketi görmüyor musunuz? Milletin başına bir kez çöreklenen bir daha gitmek bilmiyor. Gittiği zaman da, kuyruğa girmiş olanlardan biri boşluğu dolduruyor. Ya da eski cumhurbaşkanı örneğinde gördüğümüz gibi acemi çobanların sürüye kurt çağırması da işin tuzu biberi olmuyor mu? Hazret, zor günlerinde milletin kendisine bahşettiği idari vazifeyi eline yüzüne bulaştırdı ve geri kazanım şansı olmaksızın eridi gitti. Abarttığımı düşünenler için Halep oradaysa, arşın burada. Geçtiğimiz yıllar içinde dişe tırnağa dokunur bir söz ya da onurlu bir duruşa rastladınız mı? Cevapta acele etmeyin!
Bundan sonra kabinede yapılacak değişiklikler iktidar ve Saray'ın zaman kazanma manevraları ötesinde bir şey ifade etmeyecek. Anlayacağınız, orta sahada top çevirerek tükenecekler. “Temiz insanlarla çalışamazlar!” diyeceğim ama, yeni, eski, emekli, muvazzaf ve döküntü profiller arasında böyle bir alternatif de kalmadı. Ümidimizi kaybetmedik. Türk Siyaseti'nin kirlenme eşiğinin ne kadar dirençli olacağını göreceğiz. Dedik ya, bütün bunları bir sonraki dönem için demokratik tecrübeler hanesine yazıyoruz.
Okuyuculardan bazılarının, “Hazret, Karadeniz üzerinden Ukrayna'ya havalanan 'Barış Güvercini'nden' haberin olmadı herhalde. Yaşlanıyorsun!” diyeceklerini bile bile, şişme gündemleri umursamadığımızı yenileyelim. Bu yazıda, yeni neslin zor anlayacağı garip kelimeler kullandık. İşi biraz daha abartalım. 'Barış Güvercini' yemlemesine de Merhum Ziya Paşa cevap versin!
Anlar ki, verir laf ile dünyaya nizamat
Bin türlü teseyyüb bulunur hanelerinde!