Öyle eski günlerdeki gibi, davul ve kös eşliğinde savaşlar olmuyor malum. Bir mehter takımı bir de cazgır reklamına bıraktığımız savaşlar, tarihin bir yerine gömüldü. Savaş dendiğinde, ekonomiye yükleyeceği mali ağırlığı düşünmek gerekiyor. Onun haricinde herkes en az sizin-bizim kadar kahraman ve ülkesi için savaşabiliyor. Mehterin ritmine kendimizi fazla kaptırmayalım.
“Bir akşam ansızın geliriz!” pervasızlığına, manzarayı karşıdan seyredip, büyük resmi iyi okuyanlar katıla katıla gülüyor. “First Blood” film serilerinin ilkinde, Vietnam Gazisi askeri köşeye sıkıştırdığını düşünen kasaba şerifine, aynı askerin emekli komutanı “Vereceğiniz zayiatlar için şimdiden ceset torbaları sipariş etmeyi unutmayın!” der. Tecrübeli komutan, zorba kasaba şerifine, yaralı askerin sebep olacağı can kaybının yanında, teçhiz ve tekvin işlemleri için de bir maliyet düşünmesi gerektiğini hatırlatır. Gerçekten, köşeye sıkışan Vietnam Gazisi, bir gecede kasabayı yaşanmaz hale getirir.
Ortadoğu diktatörlerinin ortak özelliği, silah ve mühimmata yatırım yapınca sağa-sola efelenmek için bahane ararlar. Yalnız onlar mı? Farkında iseniz Kuzey Kore Diktatörünün basına servis edilen resimleri, genellikle toplu katliamlar için üretilmiş silahlar önünde çekiliyor. Verebildiği en fotojenik duruş bu!
Eh, o kadar parayı çarçur edince, bir kaç gürültü çıkarmak, halkın homurdanmalarını bastırabilir. Şimdilik sadece elektrik faturalarına yansıyan zamların, sınırdaki hareketlilik ile kim vurduya getirilmesi yaklaşmakta olan ekonomik kriz için tek çare. Sırada Afrin var. Yine Ortadoğu’da bir yer; düşük kaliteli gerginliklerle savaş ateşinin hiç sönmediği coğrafya. Şu anda hala yananlar yanında Afrin, yeni bir heyecan uyarmaktan çok hem de çok uzak.
Sınırın ötesinde ne olduğuna dair hiç kimsenin dişe dokunur bir malumatı ya da isabet kaydedecek tahmini yok. Ülke içindeki silahlı terör örgütüne karşı sürdürülen başarısız operasyonların hesabı sorulamadığı için o kendi haline bırakılmış durumda. Ayakkabı değiştirme kolaylığında, kullanılıp atılan İçişleri Bakanlarının, görevleri süresince meselenin ciddiyetini ne derece kavradıkları bile şüpheli. Terör örgütüne verdiklerini iddia ettikleri zararın hiçbir şekilde doğrulanma şansı yok. “Öldürdük, perişan ettik, bombaladık!” dedikleri örgüt üyeleri kedi canlı. Bir hafta sonra bir başka yerden çıkıyorlar.
ABD’nin Ortadoğu’da başta petrol olmak üzere, diğer çıkarlarını tehlikeye atabilecek hareketliliklere sessiz kalmasını beklemek boş bir avuntu. Bu konuda, Rusya gibi süper güçlerle bile yaka-paça olmayı göze alıyor. Bölgedeki hangi grupları, nasıl desteklediği ve bu desteğin sınırlarını sadece kendileri biliyor. Irak’a yaptığı askeri müdahale için yaklaşık 4 milyar dolar harcandığı konuşulmuştu. Şimdi oradan kuş uçurmuyorlar ve önümüzdeki elli yılın petrolü garantiye alınmış durumda.
Suudi Arabistan, silah harcamaları açısından dünyanın önde gelen üç ülkesinden birisi. Bu harcamalar, her türlü askeri operasyonda ABD yardımını da kapsıyor. Saddam’ın Kuveyt çılgınlığında bölgedeki asıl oyuncu ABD değil miydi? Suudi Arabistan, kimseyle savaşma niyeti olmadığı halde silah harcamalarını hala kesmemiş. ABD’nin Saddam’a verdiği unutulmaz dersin elbette ki bir fiyatı vardı.
Rusya-Afganistan arasında yıllarca süren savaşta, galibiyetin tahta kılıçlar ve çakıl taşlarıyla falan kazanıldığını kimse düşünmesin. Seksenli yıllarda, Afgan Cihadını modern zamanların Hak-Batıl mücadelesi olarak pazarlayanlar hem kendilerine hem de Müslüman dünyaya en büyük kötülüğü ettiler. Eğer öyle olsaydı, aradan geçen otuz senenin sonunda Afganistan’ı farklı bir ülke kategorisinde görmemiz gerekiyordu. Afgan Cihadının arkasında en büyük maddi desteğin ABD’den geldiğini artık kimse inkar etmiyor.
Ortadoğu’da Türkiye’nin açtığı sayfaların hiçbirisi kapanmamışken Afrin üzerinden ABD’ye efelenmenin bir faturası olacak. 11 Milyar Dolarlık silah alımının bunu karşılayacağına ihtimal vermiyoruz. Bu kadarcık bir bütçe ile Ortadoğu’da dengeleri değiştirmeye kalkışmak Don Kişot’un Yel Değirmenleri macerası kadar gülünç olur. Şu an için, Türkiye’de dahil, Ortadoğu’da mevcut dengeleri değiştirecek hiç bir güç bulunmuyor.
Afrin’i üç günde ele geçirebileceklerini vehmeden kıt akılların, yel değirmenlerinin arkasından, tahminlerin ötesinde mekanize birlik ve ağır savaş teçhizatı çıkabileceğini hesap etmeleri gerekiyor.
Kadir Gürcan