Sevgili dostlar, iman ve islam iki önemli kavram. Mümin ve müslim veya bizdeki kullanılan şekliyle Müslüman kavramlarının da dinimizde çok önemli yeri vardır. İslam silm kökünden gelir. Silm: selamet, esenlik, güven ve huzur demektir. İman da emniyet ile aynı kökten gelir. Mümin kendisine güven duyulan kimse demektir.
İmam Buhârî ve Ebû Dâvûd’un naklettiği bir hadiste Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
“Gerçek Müslüman, elinden dilinden Müslümanların emniyet ve esenlikte olup (zarar görmedikleri) kimsedir.” (Buhârî, iman 4; Ebû Dâvûd, cihad 2.)
Başka bir hadis-i şerifte de Allah Resûlü, mü’minin tarifini şöyle yapar:
“Hakikî mü’min, insanların malları ve canları konusunda kendisine karşı güven duydukları kimsedir.” (Tirmizî, iman 12; Nesâî, iman 8).
Bu hadis-i şeriflerde mü’min kimseden beklenen, silm, selâmet, güvenlik ve huzur atmosferi içine girip, o atmosferde kendini eritebilmesi.. ve diğer mü’minlere, eliyle veya diliyle herhangi kötülüğünün dokunmamasıdır.
Türkiye’de 18 yıldır iktidarda olan, mümin ve Müslüman olduklarını da her fırsatta bütün dünyaya ilan eden AKP ve onun yöneticileri, onca ihtilal, darbeler tarihinde bir benzeri görülmedik şekilde mümin, gayri mümin ayırd etmeden zulmüne devam ediyor. Önce toplumdaki güven ortamını bombaladılar.. Bir zamanlar çocukluğumuzda duyardık, Rusya’da komünizmin ilk yıllarında oğul babasını ihbar edermiş, kimse kimseye güvenemezmiş, diye..
Şu habere bir bakın lütfen..
Cumhuriyet Gazetesinin haberine göre Türkiye’de ihbarcılık furyası bir dönem komünizm Rusya’sına rahmet okutacak seviyelere ulaşmış. Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün verilerine göre Türkiye’de saat başı 20 kişi ihbar ediliyormuş. 2019 yılında 176 bin 380 kişi hakkında ihbarlar üzerinden savcılık dosya açmış.
İhbarcılık kültürüne ilişkin bir rapor hazırlayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, baskı, otoriterleşme ve ayrımcılık politikaları hız kazandıkça, iktidar ve menfaat odaklı bir ihbarcılık kültürünün oluştuğu tespitinde bulunuyor.
İhbarcılık 2019 yılında yüzde 131 artışla 207 bin 408’e çıkmış.. Her 3 dakikada bir savcılıklara ihbarda bulunulmuş. Son iki yılda hakkında ihbarda bulunulan kişi sayısı 297 bin 225 olarak kayıtlara geçmiş.
Son yıllarda asılsız ihbarlarla hayatları karartlılan yaklaşık 300 bin insan.. (O insanlardan biri de bu fakir..2016 yılında benim hakkımda da böyle asılsız bir ihbarla sistem harekete geçip soruşturma başlatmıştı. Konuyu araştıran bir idareci böyle isim ve adres bulamadık demişti.) Güven ortamı öylesine sarsılmıştı ki, daha uğursuz 15 Temmuz hadisesi olmadan önce camide bu fakiri linç etme girişiminde bulunmuşlardı. Camide bile insanlar birbirine güven duyamaz hale gelince, gerisini artık siz farz edin.
Çevresiyle beraber milyonları bulan bu insanlar asılsız ihbarlarla mahkemelerle uğraşıyor, pek çoğu suçsuz yere hapishanelerde hapis yatıyor..
Aileleri ne durumda bu insanların onu kimse bilmiyor, bu acı tabloya dikkat çeken insan sayısı ise yok denecek kadar az maalesef..
Bir hatıra.. 90’lı yıllardı..İstanbul Üsküdar’da bir taziyede bir dönem bakanlık ve meclis başkanlığı da yapan bir zatla sohbet ederken, “Allah katında ayların sayısı 12'dir” ayet-i kerimesini söyleyince birden hayret içinde biraz da yadırgayarak, böyle bir ayet mi var demişti. Yıllardır o manzarayı unutamam.. Her gün bangır bangır bağırarak Müslümanlıkların ilan etseler de, ne kadar Kur’an kültüründen uzak olduklarını o gün hayretler içinde seyretmiştim...
Şimdi biz yine vazifemizi yaparak başta kendi nefislerimize sonra da onlara bazı ayet ve hadisleri hatırlatalım:
“Kim şu peşin dünya zevkini isterse, Biz de dilediğimiz kimse hakkında ve dilediğimiz miktarda, o dünya imkanlarını ve zevkini ona veririz. Ama sonra ona cehennemi mekân kılarız,O da yerilmiş ve kovulmuş olarak oraya atılır.” (İsra suresi, 18)
“Veyl olsun, cehennemdeki veyl vadisi onları bekliyor..Ahirete inanmalarına rağmen, bile bile dünyalık peşinde koşar, dünyayı âhirete tercih ederler. İnsanları Allah yolundan çevirir de o yolu eğri büğrü göstermek isterler. İşte onlar haktan, doğru yoldan çok uzak bir sapıklık içindedirler.” (İbrahim suresi, 3)
Kendilerine emanet edilen o makamları ihalelerle, çifter çifter maaşlarla ranta çeviren, kendi milletini dindarlık cübbesi altında soyan bu soyguncuları, ayet o kadar açık ve net ifade ediyor ki, hiç bir tefsire ihtiyaç bırakmıyor..
Toplumdaki güven ortamını dinamitleyen bu huzur bozucular hakkında bakın Allah Resûlü ne buyuruyor:
“Emaneti olmayannı, insanlar yanında güvenilmez olarak bilinen kimsenin imanı da yoktur.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/135; Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, 8/195; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 4/97).
Emin olmaya özen göstermek önemli olduğu kadar, hıyanete girmemek de o derece önemlidir. Kendisine güven duymuş ve iktidara taşımış kendi toplumuna, hainlik yapan insanlar hakkında şu ürpertici ifade de yine Allah Resûlü’ne aittir:
“Allah, kıyamet gününde, evvel-âhir bütün insanları bir araya topladığında her haksızlık yapan vefasız için bir sancak dikilecek ve: ‘İşte falan oğlu falanın haksızlığı ve vefasızlığı budur.’ denilecektir.” (Buhârî, edeb 99; Müslim, cihad 9-16 (Lafız Müslim’den.)
Efendimizin bir duasıyla bitirelim:
Kendisi daima bu duayı okur ve ümmetine de tavsiye ederdi:
“Allah’ım, açlıktan Sana sığınırım; o ne kötü bir arkadaştır. Hıyanetten de Sana sığınırım; o ne kötü sırdaştır.” (Ebû Dâvûd, vitr 32; Nesâî, istiâze 19, 20.)