Yusufların Batıya yolculuğu

Hüseyin Odabaşı

Hüseyin Odabaşı

22 Mar 2025 01:32

  • Hz.  Yusuf (a.s) dönemindeki ve Kuran-ı Kerim’de söz konusu edilen Mısır devleti günümüzün Batı medeniyetidir. Kenan ilinde yaşayan Yakup (a.s) ve evlatları Hz. Yusuf’la beraber Doğu medeniyetini temsil eder.

    Yükseliş ve terakki ise her iki medeniyetin ilgi alaka ve irtibatındadır.  Hz. Yusuf gibi iyi bir temsili Doğulular yakalayabilirse, Batılılar fevç fevç İslamiyet'e dahil olurlar.

    Kuran’da anlatılan Yusuf Suresi, kurtuluşumuzun reçetesidir. Aslında gerilere doğru gittiğimizde İslam medeniyetinin Batı medeniyeti topraklarında ve maddi imkanlarıyla boy atıp geliştiğini görürüz. Daha ilk dönemde Tebük Seferi (630) ve Mute savaşı (629) esnasında Batı ile Doğu karşı karşıya geldi. Emevi (661-750) ve Abbasi (750-1517) devletinin kurulduğu topraklar daha önce Doğu Roma İmparatorluğunun (330-1453) yani Batılılarındı.

    Selçuklu, Bizans yani Batılıların terk etmek zorunda kaldıkları Anadolu sahasında kuruldu. Fakat buradaki ince noktayı kaçırmamak gerekir. Bir Batılı olan Bizans’ın medeniyet ve teknik varidatı da Selçuklulara (1037...) katkı sundu. 

    Osmanlılara (1299-1922) gelince, Osmanlı bir Balkan Devletidir. Balkanların önceki sahibi de Bizans’tır. Osmanlı teknik ve teknolojisine bakarsanız, Bizans’ın etkisini kesin olarak görürüsünüz. İstanbul’un fethinde kullanılan askeri malzemelerin hangisinin Osmanlı hangisini Bizans medeniyetine ait olduğunu belirgin hatlarla ayıramayız. Macar topçusu Urban’ın döktürdüğü topları bilmeyenimiz yoktur. Fakat Osmanlılar her medeniyet gibi bu teknik malzemeleri daha da geliştirdiler.

    Yani bizim terakkimiz, öyle veya böyle Hz. Yusuf Efendimiz’den (as) itibaren iyi bir temsil ile Batı medeniyetiyle karışma, tanışma ve diyalogla mümkündür. 

    Hele Ortadoğu Müslümanlarının günümüzde kardeş kavgalarından dolayı Batı’ya gidip iltica etmeleri, Hz. Yusuf Efendimiz’in (as) hayat serencamesine bire bir benzerlik gösterir. Günümüzün kabalık ve zulmün hüküm sürdüğü Ortadoğu Müslümanları, kardeşlerini tartaklayan Yakup’un haset evlatları gibidir.     

    Hz. Yusuf’un (as) baba vatanı Kenan ili, günümüzün Orta Doğusu gibi fakirdir ve sefildir. Mısır da günümüzün Batılı medeniyeti ölçüsünde varlık ve imkan içindedir. Kuraklık (fakirlik) ve kavga (ihtilaf) Kenanlıları, barış içinde yaşayan zengin Mısır’ın kapısında dilenci yaptı.  Kenan ilini çıkarın yerine Ortadoğu’yu, Mısır’ı çıkarın yerine Batı’yı koyun ve ara ara istisnalar da olsa tarih nasıl da tekerrür ediyor, görün. Zaten günümüzün Batı medeniyeti de Antik Yunandan önce Mısır medeniyetine dayandıklarını kabul ve iddia ederler.

    Kenan ilinde baba evinde kardeşleri arasında yer bulamayan Hz. Yusuf’un (as) köle diye satıldığı Mısır idaresinde kıymet görmesi kaidesi de günümüze kadar devam eden kaderin garip bir cilvesidir.  Kendi vatanında parya muamelesi gören cins dimağlar, NASA’da el üstünde tutulur, NOBEL ödülleri alır Avrupa’da kıymet görür.  Yusuflar kendi vatanı olan Kenan’da kuyuya atılır, satılır fakat gurbete düştükleri Mısır’da Aziz tutulur. Hz. Yusuf Efendimizden itibaren aradan bunca asırlar geçmiş olmasına rağmen genel çerçeve aynıdır.         

    Hz. Yusuf (as), başına gelen olayların dilini çözmek gibi anlamlara gelen tevil’ül ahadis mahareti ile terakki ede ede ta Kralın yanında Mısır’ın en etkin insanlarından biri oldu. Kuran’ı Kerim Hz. Yusuf’a tevilul ehadis ilminin verildiğini özellikle vurgular. (Yusuf, 101) 

    Biz de bugün Doğu’ya göre daha adil olan Batı Medeniyetinde doğru bir “temsil”in ve Tevilu’l ehadis melekesinin kanatlarıyla bir ivme yakalamamız mümkündür. Bu önemli melekeyi o zaman nasıl ve nereden elde edeceğiz? Kuran-ı Kerim ve ondan lemaan eden Risale-i Nurlar tevilu’l- ehadis hazinesidir. Hocamızın hemen her sohbet ve yaklaşımlarında tevilü’l- ehadis’in parıltıları vardır. 

    Doğu’nun vahiyle beslenen kalbi ile Batı’nın felsefe ile desteklenmiş aklını imtizaç ettirebildiğimizde  tevilü’l ehadis doğar. İşte asıl göç akıl ile kalp arasında yaşanan göçtür. O zaman Meriçlerden de geçeriz kuyulardan da. Hiçbir engel bize mani olamaz. 

    Eba Eyyüp Hazretleri’nin (ra) hayatını sonlandırdığı Konstantin nasıl zamanla İstanbul’a dönüştüyse, Hocamızın vefat ettiği Batı topraklarına da bir gün bahar gelir, Yusuflar bayram eder, inşallah. Hocaefendi’nin vefat ettikten sonra cenazesinin Batı’nın merkezine defnedilmesi, Doğu kalbinin Batı aklının içine yerleşmesi gibidir. Burdur’da 1986’da kendini yakalayan polise “benim amacım kalp ve kafayı evlendirmektir” diyen Hocamızın Batıdaki kabri, kalp ve kafa izdivacının ete kemiğe bürünmüş halidir.

    Fakat Yakub’un (as) bütün evlatlarının Devrin Batı medeniyeti olan Mısır’a toptan göç etmeleri gibi, Doğu’nun nadide evlatları da zalimlerin tasallutundan kurtularak adalet ve hürriyetin nispeten daha iyi olduğu Batı dünyası ile entegre, irtibat ve diyalog içinde olmalılar. Batı ile entegre olmak demek kalbin kafa ile buluşması demektir. 

    Mute Savaşı’ndan İstanbul'un fethine kadar Müslümanların Batı istikametine doğru yürüdükleri gibi yürümeliyiz, hareket etmeliyiz. Zira aradan on bin sene de geçse bile biz Kenanlıların medeniyet ve terakki yönü Kahire’ye, Batı yamaçlarına doğrudur. Bu nedenle Kanuni’nin kızıl elması Dünyanın Doğu tarafında değil Batı tarafındaydı.

    Fakat Bediüzzaman Hazretleri’nin de ifade ettiği gibi Batı ikidir. Şeytan gibi insanların imanını elinden almak için dehasını kullanan mülevves Batı. Bu mülevves Sultana aşık gençlerimiz o yamaçlarda kaybolup gittiler. Jön Türkler gibi gidenler bir daha kendilerine dönemediler. Bir de İseviyet ruhu ile insaniyeti öne çıkan medeni Batı vardır. Bu ikinci Batı Yusuflara bağrını açmış ve ondan insanlığın yüzünü güldüren bir mana çıkarmaya muvaffak olmuştur.

    Kuran’da anlatılan Mısır da ikidir. Biri Musa’nın döneminde yaşadığı Firavunların cirit attığı ceberut ve diktatöre Mısır. Diğeri de Hz. Yusuf Efendimiz (as) döneminde adalet ve insanlığı önde olan Mısır. Her iki peygamber de Batı’yla irtibat ve diyalog kurma hususunda bize örnektir. Hz. Musa Efendimiz (as) gibi egosantrist Batı’dan uzaklaşmalı ancak, Hz. Yusuf Efendimiz (as) gibi de insancıl ve adil Batı ile irtibata geçip diyalog içinde olmalıyız.
    22 Mar 2025 01:32
    YAZARIN SON YAZILARI