Ramazanlaşmak

Hüseyin Kara

Hüseyin Kara

26 May 2017 19:18
  • Ramazan ayına ulaşan bir müminin gerçekten Ramazanlaşabilmesi için iki ay önce başlayan yaklaşık doksan günlük manevi maratonun üçte ikisinde (Recep-Şaban) iyi bir hazırlık dönemi geçirmesi gerekir. Bu aylarda bulunan mübarek gün ve geceler müminler tarafından kamet-i kıymetine denk bir biçimde değerlendirilmiş ise ramazanlaşmak daha kolay olacaktır. Bir taraftan fiilî dua olarak gönüllü ibadetleri (Namaz, Oruç, Sadaka vs) çoğaltmak, diğer taraftan da kavlî dua olarak ‘’Allah’ım Recebi ve Şabanı bize mübarek eyle ve bizi Ramazana ulaştır’’duasını dillerden eksik etmeden Ramazan'a girilirse Ramazanlaşmak biraz daha kolaylaşacaktır. Bir de buna halis bir niyet ve Ramazan'ı severek, gelişine sevinerek yollarını beş gözle beklemeye durmayı ilave edebilenler ise daha da kolaylıkla Ramazanlaşma fırsatı elde edeceklerdir. Böylece Ramazan ayı bir başlangıçtan daha ziyade sonuç elde etme ayıdır. Üç ayların bayramla bitmesi bize bunu göstermektedir.

                Yılın ¼ üne tekabül eden üç ayların getirdiği füyuzat ve bereket atmosferi Ramazan ayı ile tavan yapacak. İbadetlerin sevap karşılıkları bire yüzden, bire üç yüzden aşıp bire bin lere yükselecek. Şeytanlar bağlanıp cehennem kapıları kapanacak, buna karşılık ilk on günü rahmet , orta on günü mağfiret ve son on günü cehennemden azad olma olarak inananların lehine adeta Kutsî bahaneler yaratan Rabbimiz Ramazanlaşmamız için her türlü rahmet tecellilerini gösteriyor. Bizden de sadece farkındalık oluşturmamız isteniyor. Sıradanlıktan sıyrılıp Ramazanlaşma duygusunu canlı tutmamızı istiyor ki ‘’Kim ramazan orucunu inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek tutarsa günahları bağışlanır’’ beyanı bize bunu anlatıyor.

                 Kolaylık sırasına göre üçüncü olarak İslam'da farz kılınan oruç ibadeti (Namaz, Zekat, Oruç ve Hac) Bütün Hak dinlerde ortak bir ibadet olması da gösteriyor ki oruç olmadan gerçek bir mümin olmak hatta insan olmak mümkün değil. (Mazeretliler müstesna) Oruç ibadeti hem kendini ve hem de başkalarının ahvalini anlayabilme duygusu kazandırması açısından eşsiz bir kulluk biçimidir. Mümin oruçlu hali ile nefsinin istediklerini değil Rabbinin istediklerini yapma kararı almıştır. Bu niyetini davranışa dönüştüren müminler ramazanlaşmak için büyük ve güçlü bir irade beyanında bulunmuş oluyorlar demektir. Oruçlu geçen günler uzunmuş, geceler kısa olmuş veya gündüzler sıcak olmuş gibi mazeretlerin arkasına saklanma zayıflığı asla mümince bir telakki olamaz. 

               İlk defa yeryüzüne Kur’an-ı Kerimin indirilmeye başlandığı ay olan ramazan ayı aynı zamanda bir Kur’an ayıdır da. Kur’an'la şereflenmiş olan ramazan ayı oruçla taçlandırılmış oluyor. Bir ay boyunca ‘’Gündüz saim, gece kaim’’ anlayışı ile yaşanan bir ramazanlaşma süreci ile elde edilecek mükâfatın çokluğu müminleri bir sonraki ramazana kadar zinde tutmaya yetecek seviyededir. Sahurları ayrı bir renk, iftarları daha ayrı bir desen olan ramazan ayı bizim kültürümüzde on bir ayın sultanı ünvanına layık görülmüştür haklı olarak. Ramazan ayı içinde yapılan ibadetlere yüksek ecirler takdir edildiğinden zengin müminlerin zekatlarını da her yıl ramazana denk getirmeleri ahiret kazancı açısından tüccarca bir anlayış olarak takdire şayandır. 
                
    Efendimiz(sav) bütün hayat-ı seniyelerinde dokuz yıl ramazan orucu tutabilmiştir. Fakat ramazan ve oruç ile alakalı yaptıklarına ve söylediklerine baktığımızda bunun çok daha ötesinde bir ramazanlaşma gayretinin olduğuna şahit olmaktayız. Hele ramazanın son on gününde dünya ile bütün bütün alakasını keserek bayrama kadar ibadete yoğunlaşması (İtikâf) gösteriyor ki üç ayların üçte birinin üçte biri yani son on gün böyle yaşanabilinirse bayram yapmaya hak kazanmış olunacaktır. 
                
    Bütün bir ramazan ayı boyunca oruçla geçirilen gündüzlere iftarın bereketi ilave edilir, teravihlerle süslenen akşamlara Kur’an tilavetleri eşlik eder ve sahurlarda seherin getirdiği nura ulaşılabilirse ramazanlaşma adına ciddi bir yol alınmış olur Allah’ın izni ile. Bir de ramazan orucunu sıradanlıktan (avamın orucu) kurtarıp sıra üstü olanların (havas) orucuna yaklaştırma ceht ve gayretleri ile ramazanda kazanılacak keyfiyeti kelimeler ifade etmede yetersiz kalacak ve bu hal ancak müminin vicdanında duyulup sezilen bir güzellik olarak hissedilecektir.

             Özellikle bu yılın ramazan ayı, hizmet insanlarının yaşadığı bunca sıkıntı, çile ve ıstırapların en yoğun olduğu bir döneme rastlaması nedeniyle bu ayın getireceği ferece ve mahrece en çok bizler muhtaç olduğumuzdan bu ramazan ayına üstün ve farklı değerler atfetmemiz en tabii hakkımızdır. Hatta vazifemizdir. Dünyanın farklı coğrafyalarında belki ilk defa hicrette oruç tutacak olanlar, ilk defa oruca başlayacak olanlar, hiç minareden ezan sesi duymadan ramazanı yaşayacak olanlar ve nihayet bayramı da hapishanede, gaybubette veya hicrette yaşayanlar olarak; kadın-erkek, yaşlı-genç, mukim-muhacir hepimiz külli bir ağız ile duanın o kopmaz ipine sarılarak gece-gündüz özellikle iftar öncesi ve seherlerde gereği gibi bir çığlık halinde Rabbimize yalvarıp yakarırsak, hem gerçek manada ramazanlaşmış oluruz ve günahlarımızdan kurtuluruz ve hem de başımızdaki bu gailelerden kurtulmuş oluruz Allah’ın inayet ve keremi ile. Bayram ederiz ağız tadıyla inşallah.  
             
    Diğer önemli bir konu da; yer yüzündeki Müslümanların çok perişan hallerinin düzelmesi adına her birimize mesuliyet duygusu çerçevesinde düşen şahsî veya şahs-ı manevi olarak sorumluluklarımızın idraki içerisinde Ümmet-i Muhammed'e (sav) dua etmek olmalı. Bizim ülkemiz başta olmak üzere dünyanın her yerinde Müslüman hor ve hakir görülmekte, terörle ilişkilendirilmekte ve zalim güçler tarafından adeta şeytanlaştırılmaktadır. Mevcut durum kimbilir Efendimiz'i (sav) mübarek markadinde ne kadar üzmekte ve dayıdar etmektedir.  Bütün bunlardan da kurtulmanın yolu Ramazanlaşmaya bağlıdır. Allah hepimizi buna muvaffak etsin
                                                                 
    Dr. HÜSEYİN KARA

    26 May 2017 19:18
    YAZARIN SON YAZILARI