Ziyaret yazıları… İki profesörün bu döneme şahitliği

Faruk Mercan

Faruk Mercan

17 Eki 2023 09:28
  • Birinci profesör İngiliz, ikincisi Mısırlı… 

    Profesör Simon Robinson İngiltere’de bulunan Leeds Üniversitesinden… “Sorumluluğun Metafiziği; Fethullah Gülen ve İslami Düşünce” kitabının yazarı… 

    Profesör Muhammed Abdullah Şarkavi, Kahire Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nde İslam Felsefesi ve Mukayeseli Dinler Hocası…

    İki profesör de İngilizcesi yeni yayınlanan “Hakka Adanmışlar Yolu” kitabına birer takdim yazısı yazmışlar.  

    “Hakka Adanmışlar Yolu” eseri, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Çağlayan dergisine yazdığı ilk baş yazılardan oluşuyor. Kitap, “Bir Küsuf Daha Sona Ererken” makalesi ile başlıyor. Bu yazı, Çağlayan’ın Nisan 2017 sayısında yayınlanmış. Eserde, bazıları oldukça uzun böyle 15 başyazı var. 

    2023 yılını da bitirmek üzereyiz. Acaba bu dönemde birisi İngiliz, diğeri Mısırlı iki profesör böyle bir esere yazdıkları takdimde hangi hususların üzerinde durdular diye hemen okumaya başladım. 

    Profesör Simon Robinson takdimine, böyle bir esere takdim yazmanın büyük bir ayrıcalık olduğunu belirterek başlıyor; Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet mensuplarının zor bir zamandan geçtiklerini ifade ediyor. 

    “Bu eser, Gülen ve Hizmet insanlarının bu şartlarda nasıl Hizmete devam edebildiklerini gösteriyor. Bu yazılarda kendini doğru, haklı görme; karşı güçlere harp ilan etmeye dair hiçbir işaret yok. Gülen ilk zamanlardan beri vaazlarındaki ana mesaj neyse onun üzerinde duruyor: Allah’a dayanma, ki bütün hayırlar O’ndan geliyor; insanın nefsine bakması, ki bütün kötülükler insana nefsinden geliyor; yaratılanlara şefkat ve sevgi ile yaklaşma, ki bu Allah’ı bulmanın yoludur. İşte bu anlayış, Hizmet’in itici gücüdür ve Hizmet’i barış inşa edici, diyalog kuran, kendini her daim hesaba çeken bir global hareket haline getirdi.” diyor Profesör Robinson…

    Ne kadar güzel tespitler… Hocaefendi’nin “Mağduriyetleri öyle bir üslupla dile getirin ki, size zulmedenlerin bile rikkatine dokunsun” anlayışı ile ne kadar uyumlu…    

    Devam edelim… 

    “Gülen büyük bir alim olmasına rağmen, zamanını bir dini anlayışı dayatmaya çalışmakla harcamıyor. Bütün dinlerde teologların kendi anlayışlarını hâkli görmesi ve münakaşayı kendi lehlerine kazanma gayreti yaygındır. Ama Gülen bunu yapmıyor, kalp alanında kalıyor, bir vaiz olarak maneviyata ve amele odaklanıyor. Mesajının odağı insanın kendisiyle yüzleşmesidir, ki eserdeki beş bölüm bu yüzleşme ile alakalıdır. Ve eserdeki ‘Acıyorum’ bölümünün ortaya koyduğu yüksek ahlak, bu ahlakı pratiğe döküp mesuliyet almayı anlatıyor…”  

    Temiz bir vicdanın, hakikate şahitlik eden bir ilim adamının satırları bunlar…  Hocaefendi’nin Çağlayan dergisinin Nisan 2019 sayısında yayınlanan “Acıyorum” başyazısı üzerinde özellikle duruyor Profesör Robinson:

    “Bu yazıda Gülen bizi, zulmedenlere acıma duygusu ile bakmaya teşvik ediyor. Gülen’in bu ifadelerini, kendisine zulmedenlere karşı ahlaki üstünlük elde etmeye çalışıyor seklinde anlamak kolaycılık olur. Gülen’deki bu acıma anlayışı aynı zamanda insanın nefsine bakıyor. Bizler de zalim olarak görülebiliriz. Bizim de empati ve şefkate ihtiyacımız var, ki Allah’ın bizden istediği budur. Kendimize ve başkalarına empati ve şefkat… Bu anlayış Gülen’in vizyonunun odağıdır. O halde gerçek mücadele bizimle zalimler arasında değil, kendi içimizdedir. Her daim Allah’la irtibat halinde olmak, nefsin bunu perdelemesine izin vermemek, hatta kalbimizi bize düşmanlık yapanlara bile açmak…”

    Ne kadar derin bir kavrayış... “Acıyorum” baş yazısını açtım bir daha okudum. “Gönülden kopup gelen bir şefkat hissiyle kalp ve ruhun titreyişidir acıma duygusu” diye başlıyor Hocaefendi ve birkaç defa doğrudan kendisine hitap ediyor. Bu duygu ile insanların imdadına koşmak, bu duygu ile bunca zulümle yollarını şaşıranlara ahiret adına neleri kaybettiklerini hatırlatmak, onlara acıyarak bakmak, onlara da hidayet dilemek, ama aynı zamanda sürekli nefsimizi de yoklamak, kendimize de acımak ve sonra “Hayır Allah’ın murad ettiğindedir” deyip yola devam etmek… 

    Şöyle tamamlıyor yazısını Profesör Robinson:  

    “Gülen’in maneviyatı amele dökme anlayışı, hiç kimse mutlak hakikati temsil edemez düsturunu benimsiyor. Hakk’a Adanmışlar Yolu eseri dinlemeyi, kutsal metinlerdeki, bilimlerdeki, etrafımızdaki ve insandaki hakikati işitmeyi bize salık veriyor. İşte bu anlayış Hizmet Hareketi ve büyük problemlerle karşı karşıya olan insanlık adına umudun menşeidir ve bu hareketin global kimliğini ortaya koymaktadır.” 

    Profesör Muhammed Abdullah Şarkavi, bir hayıflanma ile başlıyor takdim yazısına… “Ben bir İslami İlimler profesörüyüm; ama Fethullah Gülen’i Jill Carroll’in Bir Medeniyetler Diyalogu eseri ile tanıdım. Bu eserde ilim, ıslah ve eğitim alanında muhteşem fikirlere sahip ve ilham kaynağı bir şahsiyet gördüm. Kitabı bitirince kendi kendime şunu sordum: Nasıl oluyor da Batılı akademisyenler günümüzün bir İslam alimi hakkında bu çalışmaları yaparken benim gibi üniversitede İslami İlimler ile alakalı bir departmanın başında olan bir kişi onu tanımıyor?”

    Ve Profesör Şarkavi, Hocaefendi’nin eserlerini okumaya başlıyor. İlk olarak “Sonsuz Nur”un Arapçasını okuyor. Bu esere Profesör Muhammed İmara bir önsöz yazmış. Şöyle diyor Profesör Şarkavi:

    “Peygamber Efendimiz’in hayatı ile alakalı klasik birçok eser okudum. Fakat, Sonsuz Nur’da, diğer birçok eserde bulamadığım bir şeyi buldum. Gülen bu esere aynı zamanda kalbini koymuştu. Hem Peygamber Efendimiz ve Asr-ı Saadet dönemini biyografik bir tarzda ele alıyor, hem de esere derin bir manevi hava hâkim… Gerçekten Profesör Muhammed İmara’nin önsözünde belirttiği gibi bu alanda eşsiz bir eser…”

    Ardından Profesör Şarkavi Hocaefendi’nin “Ilay-ı Kelimetullah ve Cihad” eserini okuyor, hayran kalıyor. Daha sonra Hocaefendi ile Bediüzzaman Hazretleri arasındaki yakın irtibatı keşfediyor. Ve Hocaefendi’nin diğer eserlerine derinlemesine eğiliyor. Hizmet hareketini günümüzün problemlerine çare bulan bir “Islah Hareketi” olarak tanımlıyor Profesör Şarkavi … İstanbul’da Hizmet müesseselerini ziyaretinde Hocaefendi’nin ikamet ettiği mekânı da görmüş ve Hocaefendi’nin kaldığı odayı duygu dolu satırlarla anlatıyor. 

    Evet, birisi Batı dünyasından, diğeri İslam coğrafyasından iki kıymetli ilim adamının samimi müşahedeleri bunlar…

    Cuma günü, cuma namazı öncesinde Hocaefendi’nin mescide gelmesini beklerken, dinlediğimiz vaazda, “Hiçbir şey boşa gitmez, yeter ki biz istikametimiz muhafaza edelim” diyordu Hocaefendi… Profesör Robinson ve Profesör Şarkavi, buna şahitlik yapmıyorlar mı? Evet, hiçbir gayretimiz boşa gitmez, yeter ki biz bu yolda azim ve gayretle devam edelim. 

    Cuma namazından sonra misafirlerle birlikte salondayız. Osmanlı dönemi ile alakalı bir soru üzerine, geçmişte istikamet üzere yasamış seleflerimizi hayırla yad ederek şöyle diyor Hocaefendi: “Kendileri için yasamamışlar…”

    Din yolunda hizmet edilirken, nereye ne kadar emek sarf edilir? Bunun ehemmiyeti üzerinde duruyor Hocaefendi… Mesela çok büyük emekler sarf ederek imarı yıllar süren 6 minareli bir cami inşa edersiniz, bu cami dört minareli de olabilir. Veya başka bir sahada yine dine hizmete vesile olacak bir eser meydana getirirsiniz. Bunlar elbette çok kıymetli ama, bütün bu gayretlerde, “Asil mesele hakikatin ifade edilmesi…” diyor Hocaefendi… 

    Peki hakikati nasıl ifade edeceğiz ve nasıl temsil edeceğiz? 

    Profesör Simon Robinson ve Profesör Muhammed Abdullah Şarkavi’nin takdim yazıları zannediyorum meselenin özünü ortaya koyuyor.

    Bu vesileyle eseri yayınlayan “Tughra Books”a teşekkür ediyorum. Kardeş yayınevleri olan “Süreyya Yayınları” ve “Blue Dome Press” ile birlikte çok güzel eserler yayınlamaya devam ediyorlar. Onlar bu eserleri yayınlarken, bunları okuyarak ve okunmalarına vesile olarak, bizler de bu gayretlerine ortak olabiliriz. Bediüzzaman Hazretleri’nin ifade ettiği gibi “Medenilere galebe ikna iledir.” Zihnen ve ruhen ikna olduğumuzda, başkalarını ikna etmenin kapısını açmış oluruz. Bunun yolu, bu eserleri önce okumak ve sonra okunmalarını temin etmek… 

    17 Eki 2023 09:28
    YAZARIN SON YAZILARI