Fethullah Gülen Hocaefendi’yi ziyaret ettiğim günün sabahında, bir Avrupa ülkesinden büyük bir yayınevinin yöneticisi ve editörü ile bir araya geldik. Yayınevinin bir asırlık bir geçmişi var, yönetici hanimefendi üçüncü kuşağı temsil ediyor. Editör, bir edebiyat profesörü… “Demokrasiden Geriye Dönüş Yok” kitabının tercümesini tamamlamışlar, yayına hazır hale getirmişler. Daha önce İngilizcesi ve Almancası yayınlanan bu eser, bu önemli Avrupa ülkesinde de okuyucu ile buluşmuş olacak. Hayırlara vesile olsun inşallah…
Pazartesi günü Hocaefendi’yi ziyaret yolunda elimde, Georgetown Üniversitesi Profesörü Ori Soltes’in yeni çıkan biyografi kitabı vardı: “Düşünce ve Aksiyon Arasında; Fethullah Gülen’in Entellektüel Biyografisi”… Kitabı okumaya başladığımda gördüm ki, ismi kadar muhtevası da çok güzel… Jon Pahl ve Enver Alam’in kitapları gibi hacimli, yeni ufuklar açıyor. Bu eseri okumayı bitirince geniş bir değerlendirme yazısını burada sizlerle paylaşacağım.
Bu iki anekdotu şunun için yazıyorum. Güneş balçıkla sıvanmaz, bir hakikate inanmış, bir yola baş koymuş yolcular, yürüdükleri yolda bazı kötülüklere maruz kalsalar bile o kervan hep yürür. Yeter ki yolcular himmetlerini ali tutsunlar, günün icaplarını yerine getirmede ihmalkar davranmasınlar.
“Allah Yolunda Bir Ömür” eserini yazarken, Güney Afrika’ya da gitmiştim. Oraya gitmemin birinci sebebi, merhum Ali Kervancı ağabey ile yüz yüze görüşmek ve orada inşa ettiği o büyük külliyenin hikayesini bizzat ondan dinlemekti. Orada görüştüğüm yerli insanlar Ali Kervancı ağabeyden bahsederken nasıl da saygı ile konuşuyorlardı! Çünkü, o yaşında onu İstanbul’dan Güney Afrika’ya sürükleyen şeyin “hizmet ruhu” olduğunu biliyorlardı. Bu külliyeyi inşa edeceği bir kaç ülke düşünmüş ve Hocaefendi’nin tavsiyesi ile Güney Afrika’yı seçmişti.
Hizmet Hareketi ile tanışmamdan itibaren hakkında çok şeyler dinlediğim muhterem Ali Kervanci ağabey ile Johannesburg’da Selimiye Kulliyesi’nde ilk karşı karşıya geldiğimde heyecanlıydım. Sonra baktım ki bu heyecanım kayboldu ve yerini muazzam bir inşirah ve saygı aldı. Külliyenin hikayesini ve Nelson Mandela ile olan görüşmesini anlatırken heyecanlanıyordu. O ilerlemiş yaşında taptaze bir hizmet aşkına sahipti. Külliyenin yurdunda kalan talebeleri anlatırken, gözleri ışıl ışıldı.
Hocaefendi, soyadından bir kinaye ile ona “Kervancı” demişti. Hizmet hareketinin “Kervancı Ağabeyi” olma payesi ona bahşedildi. Onca mala mülke, zenginliğe rağmen, onca badireye rağmen ve son olarak her şeyi elinden alınmasına rağmen; çizgisini değiştirmeyen, “Allah verdi, Allah aldı” diyen Kervancı Ağabeyimiz…
O ebediyete intikal etti ama, geriden gelen kervanlara bir numune bıraktı… Bu hizmetin ilklerinden merhum Mehmet Ali Şengül Ağabey gibi…Bir hakikate kendilerini adadılar, bizlere, gelecek nesilllere birer numune ve mihenk taşı oldular. Almanya’ya ve Güney Afrika’ya defnedildiler. Kabirleri bu diyarlarda, bu evrensel mesajın birer sembolü oldu inşallah…
Ahirette onlarla buluşmayı Allah’tan niyaz ediyoruz
Pazartesi günü Fethullah Gülen Hocaefendi’yi ziyaretimde; akşam namazından sonra Hocaefendi’nin ziyaretçilerini kabul ettiği salona girdiğimde yine her zamanki gibi geniş bir yelpazadan ziyaretciler vardı.
Hocaefendi’ye, Birleşmiş Milletler toplantısı sebebiyle dünyanın her tarafından insanların geldiği söylenince şöyle dedi: “Bu atmosferi değerlendirelim, derdimizi anlatalım… Bir beklentimiz yok, biz beklentimizi çok uzaklara bir yere bağlamışız…”
Ne kadar özlü bir mesaj… Zamanı ve zemini en iyi bir şekilde değerlendirmek suretiyle kendimizi ifade etme… Evrensel olduğuna inandığımız bu değerleri, maruz kaldığımız kötülüğü anlatma… Bize düşen vazife hakikati, maruz kaldığımız şeyleri olduğu gibi anlatmak…
Kimseye bir kötülük niyetimiz olmadı ama, büyük bir kötülüğe maruz kaldık. Kimseyi aldatmadık ama, aldandık. Kimseye yalan söylemedik. Ama yalanlara maruz kaldık. Bunu şöyle ifade ediyor Hocaefendi: “Yalan söylemiyoruz. Yalan söylemeyi kendimiz adına melun sayıyoruz. Aldatmayız, ama aldanırız, aldandık.”
Hocaefendi daha sonra geçmişte yapılan bazı mühim görüşmelerin bugüne kadar nasıl hep müspet neticeler hasıl ettiğini bir örnekle ifade etti. Evet, hizmet fikriyatının büyüklüğü ölçüsünde bu dert de büyük… Yıllar önce, Hizmet’in masumiyetinin anlatılmasından bahsetmişti Hocaefendi… Hakikat her zaman masumdur. Yalan her zaman kirlidir. Bizim yolumuz belli… Her mevsimin her zamanın bir hizmet öncelliği var. Ama meselenin özü hep aynı….