Anadolu topraklarında tarihin kaydettiği belki de en büyük Fitne Hareketi’nin dinamiği:
Bir devlet, bir millet, bir ülke sıfırlanıyor!..
“Damadın Cemaatçi, kızın boşansın!..”
Saraydaki Şahıs, iki yıl önce hem Bülent Arınç’a, hem de Kadir Topbaş’a bu talimatı veriyordu.
O gün Arınç veya Topbaş, kendisine şu soruyu sorsalardı ne cevap verecekti:
“İyi de, sen niye kızını Cemaat okulundan mezun bir gençle evlendirdin?”
Geçenlerde yazdım. Saraydaki Şahsın küçük kızı da Cemaate yakın bir gençle evlilik planları yaparken, bunu son anda engelledi. Çünkü, Cemaat’le savaşma kararını çoktan almıştı.
Bir süre önce Cumhuriyet gazetesi, çok önemli bir haber yayınladı. Cumhuriyet’e operasyon yapılmasının bir sebebi belki de bu haberdi. Cumhuriyet’in manşet haberine göre, İstanbul’un şimdiki Başsavcısının kardeşi Cemaat mensubu diye açığa alınmış...
Bugün Cemaat aleyhine soruşturma yapan savcıların, Cemaat mensuplarını tutuklayan hakimlerin çoğuna bakın... Ya kendileri üniversitede okurken Cemaat yurtlarında kalmıştır, ya çocukları Cemaat okullarında okumuştur, ya yakınları Cemaat yurtlarında kalmıştır, ya akrabalarından birisi Bank Asya’da hesap açmış, kredi kullanmıştır. Kendileri veya akrabalarının, mutlaka bir Cemaat kurumundan geçmiştir yolları....
Çünkü Cemaat, bu ülkeye her alanda bu kadar yaygın ve bu kadar etkili kurumlar kazandırdı. Eğitimden sağlığa, ekonomiden sosyal hayata ve medyaya kadar... Normal şartlarda eğitim imkanı bulamayacak yüzbinlerce genç, bu kurumlar sayesinde ülkenin devlet hayatına ve sosyal hayatına adım attı.
17 Aralık’tan hemen sonra polisleri tutuklayan hakim şöyle diyordu: “Benim çocuklarım da Cemaat kurumlarına gitti. Adil olacağım, bana güvenin.”
Mesela, Emniyet Teşkilatı’nın yüzde 95’ni Cemaat mensubu olmakla suçlayan ve korkunç bir cadı avı yapmasına rağmen Saray’ın “performansı düşük” diye görevden aldığı bir önceki İçişleri bakanının kız kardeşi Bank Asya’da çalışıyordu. Bu şahıs, Emniyet Teşkilatı ve İçişleri kadrolarını adeta yok etti. Yine de Saraya yaranamadı.
Mesela, Cemaatin yargı imamı diye tutuklanan avukat, bugün halen görevde olan bir başbakan yardımcısının en yakın arkadaşı... Saraydaki Şahıs, yargıdaki bazı özel işlerini bu başbakan yardımcısı kanalı ile hallediyordu.
Bu hikayeleri, Anadolu topraklarında yaşanmakta olan ve tarihin çok ender kaydettiği bu “yıkım hareketi”nin boyutlarını anlatmak için yazıyorum.
Geçenlerde Milli Eğitim Bakanı açıkladı. Cemaat’in kurduğu 2 bin 500 civarında eğitim kurumuna el konulmuş. Demek ki, Cemaat bu ülkeye bu kadar eğitim kurumu kazandırmış.
Peki bugün Anadolu’da bir kasırga gibi yıkım yapan bu “Fitne Fesat Hareketi” ülkeye kaç eğitim kurumu kazandırmış? Boğaziçi, ODTÜ, Bilkent ayarında, Cemaat’in açtığı 17 üniversite ayarında bir üniversite açabildiler mi? Hayır...
Bugün Mehmet Altan’ı, Şahin Alpay’ı, Ali Bulaç’ı, Mümtazer Türköne’yi Cemaat’in Abant gibi toplantılarına katıldıkları için tutuklayanlara bakın... Abant Toplantıları’nın ilk üç yılındaki baş katılımcılar, Abdullah Gül, Cemil Çiçek, Ali Babacan, Bülent Arınç, Burhan Kuzu gibi partinin kurucu kadrolarıydı. Hatta parti, Abant zeminini kullanarak doğum yaptı. Erbakan’ın mirasını reddeden gömlek değişikliğini Abant zemininde Türkiye’ye ilan ettiler.
Çünkü Cemaat, Türkiye’nin buluşma zeminiydi. Laiklerin, kemalistlerin, ateistlerin, dindarların, milliyetçilerin, siyasal islamcıların buluştuğu zeminleri bu ülkeyle armağan etti Cemaat... Siyasal islamcılar, hastalıklı kafalarıyla devleti savaşılması gereken “tağut” görürken, Cemaat, Anadolu’da milyonları devletle buluşturdu, barıştırdı.
2010 yılına kadar Cemaat’in Türkiye’ye kazandırdığı bütün kurumları ve argümanları kullandı bugün Sarayda oturan Şahıs... Türkçe olimpiyatlarında boşuna gelip “Bu hasret bitsin” konuşmaları yapmadı... Bir “takiyye” ustasıydı çünkü... Takiyye Sarayı’nın Takiyye Ustası... Yıllarca devlete karşı pasif olmakla suçladığı Cemaati, şimdi devleti ele geçirmek ve paralel devlet kurmakla suçlayan Takiyye Ustası...
Biliyorsunuz bugün oturduğu Sarayın temelinde bile hile var, takiyye var. Orası mütevazi bir başbakanlık binası olarak sunuldu önce millete... Çünkü eski başbakanlık binası çok küçüktü. Sonra, Beyaz Saray’ın 14 katı büyüklüğünde, aylık elektrik harcaması 17 milyon lira olan bir şatafat sarayına dönüştü kara deliklerle dolu bu yapı...
Bugün Bank Asya’da hesabı var diye, Zaman gazetesine abone oldu diye, Kimse Yok Mu Derneği’ne kurban ve burs verdi diye insanları tutuklatan Saraydaki Şahıs, 17 Aralık günü “çıplak” ve “suçüstü” yakalanmasının intikam ateşiyle üç yıldır ülkeyi yakıyor...
Kardeşi Cemaatçi diye tutuklanan bir milletvekili, kızı Cemaatçi diye tutuklanan bir partili baba, “Adalet Bakanı’nın kardeşini niye Cemaatçi diye tutuklamıyorsun, darbe gecesi İstanbul’da öldürülen özel sekreterinin abisi profesörü niye Cemaatçi diye tutuklamadın?” diye sorsa, verecek cevabı yok Takiyye Sarayı’ndaki Takiyye Ustası’nın..
Geçenlerde darbe komisyonundaki bir milletvekili itiraf etti, “Ben de Bank Asya’dan keri kullandım. Üniversitede profesör olsam, şimdi atılmıştım” dedi.
Aynı milletvekili “ByLock” ile ilgili de çarpıcı bir bilgi verdi. “ByLock” kullandığı için gözaltına alınan bir emekli büyükelçi şöyle demiş:
“Ne Cemaati, ne örgütü? Ben masonum. Biz masonlar üç yıldır ByLock ile haberleşiyoruz.”
Evet, Anadolu’da tarihin kaydettiği belki de en büyük fitne hareketi yaşanıyor bugün... Bir devlet, bir millet, bir ülke sıfırlanıyor.
Bir ülke düşünün ki, 2 bin 500 eğitim kurumunu kapatılmış, 50 bin kişilik eğitim kadrosu ihrac edilmiş.
Bir ülke düşünün ki yüksek yargı kadrosunun yarısı tutuklanmış, beş bin hakim ve savcısı tutuklanmış veya ihrac edilmiş. Bir ülke düşünün ki, yüksek yargı üyeleri, hapisten kurtulmak için “itirafçı” olmuş.
Bir ülke düşünün ki, Silahlı Kuvvetleri’ndeki generallerin yarısı hapiste, 12 bin subay ve astsubayı açığa alınmış, tutuklanmış veya ihrac edilmiş. Sadecede NATO’da görevli olup da tutuklanan, ihrac edilen subay sayısı 400...
Bir ülke düşünün ki, yüzde 95’i Cemaatçi safsatasıyla, Emniyet Teşkilatı hallaç pamuğu gibi atılmış. BBC’nin verdiği rakama göre, Emniyet ve içişleri kadrolarında tasfiye 50 bin...
Generallerinin yarısı hapiste ve subay kadroları darmadağın edilmiş bir ordu, 250 bin kişilik kadrosu neredeyse yok edilmiş bir Emniyet Teşkilatı... ve son 1,5 yılda verilen 1.500’e yakın şehit...
Yazının başlığını bunun için koydum. Selçuklu ve Osmanlı dönemi dahil, Cumhuriyet dönemi dahil, Anadolu topraklarında böyle bir fetret devri, böyle bir yıkım dönemi yaşanmadı. Böyle bir fitne, fesat hareketi görülmedi. Bu topraklarda devlet, hiçbir zaman bu düzeyde sıfırlanmadı. Bu topraklarda millet, hiçbir zaman bu düzeyde parçalanmadı.
Sadece Cemaati aldatmadı Saraydaki Takiyye Ustası... Bir milleti aldattı, İslam dünyasını aldattı. Gizli ajandam yok deyip, demokrasi oyunu oynayıp dünyayı aldattı.
Daha önce yazdım. Cemaat, İslam tarihinde Anadolu topraklarındaki en büyük inşa hareketlerinden birinin ismidir. Cemaat, tarihimizdeki ve İslam geleneğindeki inşa hareketlerinin mirasçısıdır. Bu ülkeye hep kurumlar kazandırdı, yeni nesiller kazandırdı. Saraydaki Şahsın başını çektiği fitne hareketi, işte bu 50 yıllık birikimi sıfırlıyor.
Hakkını verelim. Bunu ustaca yapıyor Saraydaki Takiyye Ustası...
Kardeşi kardeşe kırdırarak yapıyor bunu... Bir kadın hakim, mesai arkadaşı kadın hakim için tutuklama kararı verdikten sonra, boynuna sarılıp ağlıyor ve “Bunu yapmaya mecburum, beni affet” diyor.
Eski düşmanları Doğu Perinçek ve İlker Başbuğ ile kol kola girerek yapıyor bu yıkım hareketini Takiyye Ustası... Halbuki, Ergenekon’u, 28 Şubat’ı, askeri vesayeti seçim meydanlarında dilinden düşürmedi 2011’e kadar... Dünya siyaset tarihi böyle bir takiyye ustasına şahit olmadı.
Cemaatle ilgisi olmayan insanları hapse attırıp, zorla “itirafçı” yaptırarak bu ülkenin yargısını sıfırlıyor Takiyye Ustası... Bir savcıyı Cemaatçilikten ömür boyu hapisle yargılatıp, aynı savcıya Cumhuriyet ve Cemaat operasyonu yaptırmak büyük maharet... HSYK’daki sosyalistleri, kemalistleri, ulusalcıları, Perinçekçileri “Hilafet Devleti”ne giden yolda kullanmak büyük maharet...
Bugün ülkede, tahliyeler tarifeye bağlanmış. Kimi tahliye kararının fiyatı 50 milyar, kiminin 600 milyar, kiminin 5 trilyon... Evet, bir işadamının tahliyesi için istenen rakam 5 trilyon lira... Eski mafya babalarının, çetecilerin, rüşvetçilerin hepsi temiz kağıdı aldı ve dışarıdalar... Rıza’ya da bu yargı temiz kağıdı vermedi mi?
Evet, Anadolu topraklarında bugün bir trajedi yaşanıyor. Bir devlet sıfırlanıyor, bir millet sıfırlanıyor, bir ülke sıfırlanıyor. Peki bu trajedinin sonu ne olacak? Bu ülke, bunun ağır bedelini ödeyecek elbette... Dindar bir insan olan Amerikan Başkanı Abraham Lincoln, 400 bin insanın öldüğü Amerikan iç savaşı için şöyle demişti:
“Allah, bu topraklarda köleliği meşru gördüğümüz için bizi cezalandırdı.”
Ne yazık ki bugün Anadolu’da uyutulmuş ve uyuşturulmuş bir millet, kendisini yeniden dirilten bir inşa hareketini yok eden Saraydaki Takiyye Ustası’nın peşine takılmış. Yapılanları sorgulamıyor. Gözünün önünde bir devlet ve ülke sıfırlanırken sesini çıkaramıyor bir millet... Elbette, bu ‘kölelik düzeni”nin çok ağır bir bedeli olacak...
Ama sonunda, bugün bir kasırga gibi Anadolu’yu kavuran bu fitne hareketi bir gün bitecek. Türkiye’nin dünyadaki tek markası olan Cemaat yine yoluna devam edecek....
Tarihte kalıcı olan hiçbir “yıkıcı” hareket yok... Bütün fitne fesat hareketleri yok olup gitti. İşte görüyorsunuz... Rıza’nın pisliklerini örtmek için üç yıl uğraştı. Ama sonunda Rıza’nın suç ortağı olduğunu bütün dünya gördü. Rüşvet kayıtları, rüşvet belgelerinin hepsi gerçek...
Kim kirli, kim temiz? Kim bu devleti, bu ülkeyi inşa etti; kim bu devleti, bu ülkeyi bölüp parçaladı? Kim Anadolu insanının devletle buluşturup barıştırdı; kim Sarayda kendi paralel devletini kurdu?
Bütün dünya görecek... Sadece zamana karşı sabırla yükümlüyüz.