Sezen Aksu’nun 2017 yılında seslendirdiği bir şarkısı, aradan 4 yıl geçtikten sonra ülke gündeminin bir numaralı gündem maddesi oluverdi.
Günümüzün Patrona Halilleri olan troller ayaklandı, “Asarız, keseriz” naraları havada uçuştu.
Reisleri ise caminin içinde Cuma namazını mitinge çevirip Sezen Aksu için “Dilini koparırız” dedi.
15 Temmuz’un kafa kesen IŞİD zihniyeti adliye önünde “Beynine sıkarız” tehdidini savurdu.
Egemen Bağış’ın Kuran’a hakaretine alkış tutan sefalet, söz konusu Sezen Aksu’nun dili olunca birden cuşuhuruşa geldi.
Sezen Aksu’yu linç eden gözü dönmüş taife yalnız Erdoğan ve onun asmaktan, kesmekten başka bir şeyden anlamayan 40 harami ekibi değil.
Ulusalcılar da katıldı Sezen Aksu’yu lince.
“Referandumda ‘Yetmez ama Evet’ demiştin. Bunları hak ettin” diyenler oldu.
Sedef Kabaş’ın tutuklanmasına da atıf yaparak “Senin Evet dediğin yargı düzeni nedeniyle bunlar oluyor” iftirasını attılar.
Tele 1 kanalının sahibi Merdan Yanardağ, onlardan sadece biriydi.
Şu tweeti attı Yanardağ: “Bırakın artık Sezen Aksu'yu.. Sedef Kabaş'a bakın! Onu tutuklayan yargı düzeni, Aksu'nun da "Evet" dediği referandumla oluşturuldu. Kuşkusuz Aksu'ya yönelik saldırıya yine biz karşı koyacağız. Kimsenin onun dilini koparmasına izin vermeyeceğiz. Ama yakın tarihle de yüzleşeceğiz!”
Sezen Aksu bir tarafa bırakılacakmış, asıl Sezen Aksu’nun yüzünden tutuklanan Sedef Kabaş’a bakılacakmış!
Sezen Aksu’ya sahip çıkar gibi yapıp onun şahsında 2010 referandumunda Evet oyu veren yüzde 58’e iftira atıyor Yanardağ.
2010 öncesi yargı rezaletlerini, sanatçıların, bilim insanlarının, muhalif yazarların yargı eliyle nasıl preslendiğini bilmiyormuş gibi yalan söylemeyi tercih ediyor.
Ahmet Kaya’nın defalarca 10 yılın üstünde hapis cezası talepleriyle yargılandığını bilmiyor mu?
1999’da Türkiye’yi terketmek zorunda kaldıktan sonra Kürtçe şarkı söyleyeceğini ifade ettiği için 3 yıl 9 ay hapse mahkum edildiğini hatırlamıyor mu?
Elbette biliyor ve hatırlıyor.
Kürt sanat ve siyasi çevrelerini gayet iyi tanıyor Merdan Yanardağ.
Ama şimdi bilmek ve hatırlamak işine gelmiyor.
AHMET KAYALAR BİR DAHA YARGILANMASIN DİYE EVET DEDİLER!
Evet, 2010 referandumunda Evet diyenler, Ahmet Kayalar, sanatçılar, düşünürler, toplumun her kesiminden masum insanlar bir daha yargılanmasın, zindanlara atılmasın, sürgünlere gitmek mecburiyetinde kalmasın, ülkede tam demokratikleşme olsun istedi.
Bu yüzden Evet oyu verdi ve bundan asla pişmanlık duymadılar.
Asıl muhasebe yapması gerekenler, yargının ve ülkenin demokratikleşmesini sağlayan düzenlemelere Hayır diyenlerdir.
Gelelim olayın diğer boyutuna.
Şu anki yargı düzeni, kapalı devre çalışan sulh ceza hakimliği 2010 referandumuyla mı oluştu?
Elbette hayır!
MEVCUT YARGININ SORUMLUSU ERDOĞAN VE MÜTTEFİKLERİDİR
Erdoğan, bizzat Gülen Hareketi’ni bitirebilmek için 2014 yılının Haziran ayında, yargıdaki AKP’li, milliyetçi ve ulusalcı kesimlerin desteğiyle oluşturdu mevcut sistemi.
Şu an yargıya tamamen hakim olan saray güdümlü Yargıda Birlik Platformu, bu kesimlerin ittifakıyla oluştu.
Sulh ceza hakimlikleri bu ittifakın projesiydi olarak hayata geçirildi.
Hakimliklere de Yargıda Birlik Platformu’nun üyesi olan hakimler atandı.
Erdoğan’ın methiyeleri ve Merdan Yanardağ’ın kankası Perinçek’in Yargıda Birlik Platformu’na övgüleri ve sahiplenmeleri ortada.
Ulusalcı medyanın HSYK seçimlerini Yargıda Birlik Platformu mensuplarının kazanmasının akabinde attığı manşetler ve yaptıkları yayınlar da meydanda.
Ama tüm bunlara rağmen, utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan mevcut yandaş yargı düzeni için Sezen Aksu’yu, referandumda Evet diyenleri ve hatta Gülen Hareketi’ni bile suçlayabiliyorlar.
CEHALET Mİ, ART NİYET Mİ
Daha iki hafta önce sulh ceza hakimliklerini Gülen Hareketi’nin kurduğu yalanını Murat Yetkin, Çiğdem Toker ve Deniz Zeyrek gibi gazeteciler dahi söyleyebilmişti
canlı yayında.
Cehaletten mi yoksa halkı aldatma gayesinden mi?
Maalesef hakikat yüzlerine çarpılınca çıkıp özür de dilemediler.
Erdoğan’ın Türkiye’de özgür medyayı susturması nedeniyle meydanı boş bulduklarını sanıp istedikleri kadar yalan söylesinler, iftira atsınlar…
Hakikati susturmak mümkün değildir.
Belki bir süreliğine üstü örtülebilir ancak asla tamamen susturulamaz.
Türkiye’yi diktatörlüğün nirvanasına çıkaran mevcut yargı düzeni, Erdoğan’ın ve onun ulusalcı müttefiklerinin eliyle oluşturuldu.
Ülkenin geldiği bu zifiri karanlık noktanın asli sorumlusu Erdoğan ve onun ardından müttefiki olan ulusalcılardır.
Hakikat de aynen budur!
GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN
Twitter: @EthemCelebiDe