Aksiyonumuz fikrin önündedir

Ethem Çelebi

Ethem Çelebi

23 Oca 2024 23:23
  • Düşünce ve aksiyon, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin çizdiği ufkun iki fevkalade esrara haiz kelimeleri. Hangi sohbetini dinlesek, hangi kitabını okusak, hep mefkure sahibi ve aksiyon üzere olmaktan dem vurur Hocaefendi. Planlamayı, yolda karşımıza çıkabilecek farklı durumlara göre alternatif stratejiler geliştirmeyi ve sıra dışılıklara hazırlıklı olmayı tavsiye eder bize. Planlı hareket etmeye azami hassasiyet gösterir ve gösterilmesini öğütler. 

    Planlı olmaya dair, Sızıntı Dergisi’nin 1984 yılı Ekim ayı sayısında şunları ifade eder: “Herhangi bir iş ve teşebbüsü plânlarken, neticeye götürücü sebeplerin yanında ihtimâlî engeller de bir bir gözden geçirilmelidir ki daha sonra zuhur edecek aksiliklerle ne kader tenkit edilsin, ne de bizlere güvenenlerin itimadı  sarsılsın.” Hocaefendi, Ölçü Veya Yoldaki Işıklar adlı eserinde, “İhtiyat” başlığı altındaki kısımda da, “plansız ve tedbirsiz” iş yapmayı “abes bir uğraş,” abesle iştigali ise “akıl noksanlığı”nın bir işareti olarak niteler.

    Evet, düşünmek ve planlamak fevkalade önemlidir. Ancak Hocaefendi, aksiyon halinde olmanın da önemine üst düzey vurgu yapar. Öyle ki, aksiyonu fikrin, düşünmenin ve planlamanın önüne koyar. Aksiyonun önde olması, planlamanın ehemmiyetsizliği anlamına gelmez. Planlamanın ancak aksiyonla kaim olabileceği manasına haizdir.

    Türkiye’de özellikle 15 Temmuz 2016 sonrasında olmak üzere, son 10 yıldır bir çok ağır imtihan yaşadık ve halen de yaşıyoruz. Cezaevlerine atıldık; bir şaki gibi arandık ve zalimin şerrinden muhafaza olmak için gizlenmek zorunda kaldık; Ege’den, Meriç’ten vesair mecralardan bin bir güçlük içinde hicret diyarlarına göçtük; evlatlarımızı, kardeşlerimizi tenkil esnasında şehadete uğurladık. Saymakla bitiremeyeceğimiz kadar ağır zulümlere maruz bırakıldık.

    Elbette çok doğal olarak bu ağır muameleler bizi bazen yorulmuşluğa, tükenmişlik hissine ve kendi kabuğumuza çekilme arzusuna yöneltti. Türkiye’de hizmet duygu ve düşüncesiyle, sabah saat 7’den gece 23 - 24’e kadar insanların arasında küheylanlar misali koşturan insanların bir anda bu fevkalade aksiyon halinden, toplumdan tecrit edilmişlik durumuna geçişi pek tabii olarak büyük bir travmadır. Travmaların da ciddi sonuçları olur. 

    Kabuğuna çekilen, kendini tecrit eden insanlarda zamanla bir durağanlık oluşur. Muvakkat ve iradi inzivaya çekilmeyi kastetmiyorum. Zaman zaman hepimiz okuma kamplarında ve itikaflarda aklımızı ve kalbimizi dinleyebilmeli, muhasebemizi yapabilmeliyiz. İşaret ettiğim tecrit, insanlara duyulan kırgınlıkla oluşan hissi saikle yapılan soyutlanma.

    İnsan kendini yaşadığı hadiselerin kırgınlığı içinde tecrit ettiğinde, zaruri olarak durağanlaşıyor. Aksiyon zayıflıyor, kimi zaman vehim ve vesveselerin galebe çaldığı düşünceler öne çıkıyor. Mevcut duruma ve geleceğe yönelik planlamalar yapıyor. Bu planlar da daha çok başkalarının yapabileceği işler oluyor.

    “Şunlar şöyle yapmalı. Şunlar şu işlere yönelmeli. Şu projeyi tatbik etmeliler” vesaire. Tekliflerini bazen sesli olarak da ifade ediyor. Tatbik alanında makes bulmayınca, daha da tecrit ediyor kendini. 

    Oysa ki, kendisi aksiyonun içinde olan insan çok sağlıklı, işlevsel ve isabetli fikirler ürettiği gibi, canlılığı ile insanlara aşk ve şevk kaynağı da olur. Akan suyun billurluğu, temizliği ve temizleyiciliği, durgun suda olmaz, olmuyor. Durgun su, zamanla tadını kaybeder, hatta kokmaya başlar.  Akan, her şartta akmaya devam eden suda vardır hayat.

    Bu yüzden sürekli akmalıdır insan, aksiyon halinde olmalıdır. Planlarını, projelerini aksiyonun içinde üretmelidir. Harekete geçmek için ilham gelmesini beklememelidir. İlhamların çoğu, harekete geçtikten sonra gelir çünkü. Üstad Bediüzzaman Hazretleri hem fikir hem de aksiyon insanı olmaklığın zirvesindeydi her daim. 

    Bazen iradi bazen de gayr-i iradi olarak aksiyon halinde oldu ve aksiyon içinde Risale-i Nur gibi muhteşem bir külliyatı telif etti. Hayatı yani aksiyonuyla da, Risale-i Nur’la yani düşünce planında da eşsizdi, Bediüzzaman’dı.

    Muhterem Hocaefendi, Kırık Testi’de yer alan “Düşünce ve Aksiyon İnsanı” başlıklı yazısında, Bediüzzaman’ın ve fevkalade hizmetleriyle son 100 yıla damgasını vurmuş İslam alimlerin mücahedelerini anlatıyor. Onlar çok başka ufukların insanları oldukları gibi, Hocaefendi de bu makaleyi bambaşka bir buudda yazmış. İştiyakla tavsiye ederim okumanızı.

    Hocaefendi, Çınar Medya Youtube Kanalı’nda “Aksiyonumuz Fikrin Önündedir” başlığı ile yayınlanan Beşinci Kat sohbetinde de aksiyonun ehemmiyetini gayet veciz ifade ediyor. “Size bir soru sorsam? Hep soruyorsunuz, en çabuk eskiyen, pörsüyen, solan nedir?” sorusunu yönelterek başlıyor ve şu cevabı veriyor:  

    “Çoğunuzun aklına bahar çiçekleri gelir. Evet, dünya baharının çiçekleri, insanlar. Bir haftaya bile tahammülü yok. Bir hafta, onun hayat seviyesine göre onu besleyebilecek, havadan, sudan, toprağın kuvve-i inbatiyesinden mahrum bırakılınca, çiçeklerden daha çabuk, zibil halen gelir. Sürekli beslenmeye ihtiyacı vardır.  Bir hafta, eğer uzak kalırsa, düşüncelerini ele aldığınız zaman, düşünceleriyle onu müşahede ettiğiniz zaman, o kadar mantık muhakeme boşluğuna rastlarsınız ki. Bu da kurt girmiş demek onun düşünceleri içine. Hislerinde o kadar çok boşlukla karşılaşırsınız ki, ve şaşarsınız; ‘Hayret inayet-i ilahiye olmasa, bu insan nasıl ayakta durabiliyor’ dersiniz.”

    Hocaefendi sohbetin devamında, Rabbimizin müminlerin akli ve kalbi melekelerinin canlılığının muhafazası açısından namazın ehemmiyetine işaret ediyor ve   “Öyle olmasa Allah günde beş vakit namazı teşri kılar mı? Camiye gitmeyi, sürekli cihadı” ifadelerini kullanıyor. 

    Hocaefendi akabinde Hizmet’ten ve hizmet etmekten kısa süreliğine de olsa ayrı kalanlara dair gözlemlerini aktarıyor. Şunları ifade ediyor Hocaefendi: “Ben hemen böyle on gün geçirince, ağzınızdan gözünüzden, üslubunuzdan anlıyorum uzaklaştığınızı. ‘Yani, yani…” konuşmaya başlıyor, bakıyorsun. Yabancılaşma; davaya, düşünceye, hizmet felsefesine yabancılaşma. Kitapların içinde bulunsanız bile yetmez. Çünkü bizim aksiyonumuz fikrimizi belirler, fikrin önündedir. Fikir hayatımız aksiyonumuza göre realize edilir. Öbürü, düşünce tasarı, plan, proje, tatbik edilir veya edilmez. Hayallerini yaşarsın. Ütopik insanlar gibi.”

    Evet, Hocaefendi’nin buyurduğu üzere, Hizmet insanının aksiyonu fikrinin önündedir. Dünyanın neresinde, hangi şartlar altında ve hangi konumda bulunursa bulunsun, Hizmet insanı her daim aksiyon halinde olmalıdır. Tadil-i erkana riayet ederek huşu içinde kılmaya çalıştığı namazlarının ve dualarının yanı sıra, Kuran’ını, Cevşen’ini, Risalelerini, Pırlanta’sını, Sohbet-i Canan’ı bir gün olsun ihmal etmediği gibi, kalbinin ilhamlarını boşaltacak sineler bulmalı ve Rabbini anlatmalıdır. Diğer meşgaleleri, bu temel rükünlerin tabii neticeleridir. 

    Tevdi edilen herhangi bir vazife olsa da olmasa da, Hizmet insanın asli vazifeleri bellidir. O vazife de ancak aksiyon halinde ifa edilebilir.  

    23 Oca 2024 23:23
    YAZARIN SON YAZILARI