Yaşantılarımızın birbirimize mahrem olduğu günleri; kutlamalarımızı, buluşmalarımızı, tatillerimizi, fotoğraf çekip albümde sakladığımız zamanları hatırlıyor musunuz? Pek çok kişi için o günler geride kaldı ya da gençler için hiç olmadı.
Mahremiyetin birkaç yıl öncesine göre farklı bir kavram olduğu bu günlerde, başkalarının günlük yaşamlarını takip ediyor ve fark etmeden kendi hayatımızı şekillendiriyoruz. İnternetin ilk zamanlarını hatırlayanlar ICQ, Yahoo! veya MSN kullanımıyla sosyalleşmeye çalışmanın nasıl olduğunu bilirler.
Son yıllarda sosyal medya kullanımındaki artıştan dolayı, internetin insan psikolojisine olumlu ve olumsuz etkileri çalışmalara daha fazla konu olmaya başladı. Aslında sosyal medya kavramı basittir; dünyanın her yerinden arkadaşlarınız, aileniz ve meslektaşlarınızla paylaşımınıza (resim, video, konum, durum güncellemesi) ve bağlantı kurmanıza olanak tanıyan bir kavramdır. Araştırmalara göre dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ı çevrimiçi sosyal medya kullanıyor ve her gün ortalama iki saatini paylaşım, beğenme ve güncelleme yaparak geçiriyor.
Hayatımızda bu kadar büyük bir rol oynayan sosyal medya platformları uyum sorunlarıyla mücadele eden ve iletişim problemleri yaşayanları sanal mutluluklarla rahatlatıyor. Sanal mutluluk, iyiymiş veya mutluymuş gibi kısa süreli duygu geçişleri olarak tanımlanabilir. Çalışmalar, bu ve benzeri durumlardan dolayı sosyal medyanın depresyon için potansiyel bir tetikleyici olduğuna da işaret ediyor. Yalnızlık duygusundan kaçmak isteyenlerin iletişim kurmak için kullandıkları ve internet üzerinden gerçekleşen etkileşimleri sosyal izolasyonun artmasına neden oluyor. Tek bir tıkla beğenisini veya emojilerle duygularını göstermenin yaygınlaşmasıyla gerçek hayatta kendini ifade edemeyenlerin sayısı artıyor. Ayrıca insanların, kendilerini sosyal medyada gördükleriyle karşılaştırması sonrası başlayan sürecin (kıskançlık ve öfkenin artması, yetersizlik duygusu oluşması, öz saygıda azalma vb.) çeşitli problemlere neden olduğu biliniyor.
Birçok yönden kullanıcılar kendi çapında ünlü olmak, takip edilmek, incelenmek ve belki de yargılanmak için sosyal medya platformlarında yer alıyor. Paylaşılan her fotoğraf veya video, birçok yönden kişilerin yaşantısının reklamı haline gelirken, sadece görülmesi istenen hayatlar oluşturuluyor. Bu hayatların yanılsamasını sürdürmek sağlıksız sonuçlara neden olduğu için sosyal medya “sosyal” yönünü kaybediyor. Sadece mutlu anların vurgulanmasıyla kişiler kendilerine ve yaşamlarına yabancılaşıyor ve toksik pozitif etkiyle paylaşımlarına devam ediyor.
Sosyal Medyanın Beyin Üzerindeki Etkileri
Sosyal medyada çok fazla zaman geçirmek sadece zaman israfından dolayı kötü bir alışkanlık değildir; gerçekten olumsuz sonuçları olabilir. Tıpkı kumar veya madde bağımlılığı gibi, sosyal medya bağımlılığı da beyinde bozuk ödül yolları içerir. Sosyal medya, basit bir parmak dokunuşuyla ve minimum çaba ile ödüller sağlar. Bu nedenle, beyin kendini yeniden düzenler, beğenileri, retweetleri, emoji alkışları vb. tetikte bekler. Yapılan çalışmalarda internet kullanıcılarının yüzde 10'u psikolojik olarak bağımlı ve internette ne kadar zaman harcadıklarını kontrol edemiyorlar. Bu durumun en belirgin nedeninin bozuk ödül yolları olduğu düşünülüyor. Sosyal medya bağımlılarının beyin taramaları uyuşturucu bağımlı bireylerin beyin taramalarına benziyor; duygu, dikkat ve karar vermeyi kontrol eden bölgelerinde belirgin farklılıklar görülüyor.
Nörobilimciler, sosyal medyanın beyin üzerindeki etkilerinin kumar ve eğlence amaçlı uyuşturucuların neden olduğu aynı tür kimyasal reaksiyonu tetiklediğini belirtiyorlar. Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, bir sosyal medya bildirimi almak beyniniz dopamin hormonu salgısını arttırır, bu da kendinizi iyi hissetmenize neden olur. Araştırmacılar, sosyal medyanın sürekli yeni içerik üretmesinden dolayı, kullanıcılarının genel olarak dikkat dağınıklığında artışa, daha düşük bilişsel performansa ve beynin konsantrasyon merkeziyle ilişkili kısımlarında küçülmesine dikkat çekiyor.
İletişim ve Sosyal Yaşam
Online siteler ilk önceleri farklı insanlarla iletişim için kullanılırken, sonraları mevcut ilişkilerin daha da geliştirildiği bir ortam haline geldi. Bu alandaki ilk araştırmalar, Facebook ve Instagram gibi sosyal ağ platformlarına odaklandı. Çevre edinmek, ilişkileri geliştirmek, duygu ve düşüncelere destek bulmak amacıyla yapılan paylaşımların bu platformları daha cazip hale getirmesinin sebebi; insanların sürekli etkileşim halinde olması ve aktif olarak kullanması kaynaklı olduğu anlaşıldı.
Sosyal medyanın ruh sağlığınız üzerindeki etkisi, genellikle onu nasıl ve neden kullandığınıza bağlıdır. Sosyal medya, kendinizi daha izole ve yalnız hissetmenize neden olabilirken, benzer yaşam zorluklarından geçen veya aynı ilgi alanlarını keşfeden insanlarla bağlantı kurmanıza da yardımcı olabilir.
Sonuç olarak; sosyalleşme, giderilmesi gereken doğal bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç sosyal medya aracılığıyla da giderilebilir ama yüz yüze ve gerçek ilişkilerin daha sağlıklı olduğunu hatırlamak ve ona göre davranmak gerekir.