Kültürel Kimliklerimiz, Evrensel Aidiyetlerimiz

Ertuğrul İncekul

Ertuğrul İncekul

21 Oca 2025 10:46

  • Arapçada 'kimlik' kavramı, meyveleriyle birlikte tüm ağacı ifade eden bir çekirdeğe benzetilerek bir şeyin özü ve hakikati anlamında kullanılmıştır. İnsanın kimliği ya da başka bir deyişle kültür yahut medeniyet, bunun özü ve hakikatidir. 

     

    İnsanı, yani kendimizi tanımak, bilmek; zayıflıklarımızı, sonsuz ihtiyaçlarımızı, arzularımızı ve hırslarımızı fark etmek, aslında gücü ve saltanatı sonsuz olan Rabbimizi tanımaya yöneliştir. Her an, insana ve varlığa tecelli edenden bihaber yaşamak, asıl körlük ve cehalet değil de nedir? 

     

    Kimlik gelişimi, ana rahminde başlar. Annenin dinlediği müzikler, yedikleri, içtikleri, okudukları, izledikleri, çevresi; kısaca annenin yaşadıkları, çocuğun karakter gelişimine tesir eder. Hayata geldikten sonra kimliklerimizi, içinde bulunduğumuz aile başta olmak üzere, okul, akrabalar, arkadaşlar, yani çevremizin etkisiyle geliştiririz. Kimliklerimizi bu etkenlerin tesiri altında inşa ederiz. İnsan, dil, düşünce, tarih ve toplum, kimliklerimize şekil verir. 

     

    Pek çok kimliğimiz vardır. Nefsimize bakan kimliğimizde, sadece bizim bildiğimiz bir benimiz bulunur. En yakınımız bile bu kimliğimizi tam anlamıyla bilemez. İçimizde zaman zaman uçurumlar, cehennemler kaynar, zebanilere rahmet okutturur. Zaman zaman da bahar esintileri ve meleklerle atbaşı bir ben yaşar içimizde. Çoğumuz iç fotoğrafımızı çekemeyiz, tanımlayamayız. Faust ve Mefisto içimizde hep savaşıp dururlar. 

     

    Peygamberimizin enfes tanımlamasıyla, bir savaştan dönerken arkadaşlarına söylediği şu sözler, insana dair birçok sır verir:

     

    Şimdi asıl büyük savaşa, kendimizle, nefislerimizle mücadeleye dönüyoruz.” 

     

    Kimlik Maskelerimiz 

     

    Eşimize, çocuklarımıza, anne-babamıza ve akrabalarımıza takındığımız bir karakter, bir kimlik maskemiz vardır. Her biri bizim farklı yönlerimizi, yüzlerimizi  iyi tanır. Bizi tanımlarken şefkat, öfke, yardımseverlik, mülayemet, kırıcı olma, cömertlik veya cimrilik gibi tanımlamalar yapabilirler. 

     

    Dinimize, inancımıza ait kimliklerimiz vardır. Bunu temsil ederiz veya edemeyiz, ancak inanç ve kültürün bizde oluşturduğu bir kimlik ve davranış biçimi mevcuttur. Bunun yanında, etnik kimliğimiz de bizde etkili bir kimlik oluşturur. Müslüman, Hristiyan, Yahudi veya Kürt, Türk, Alman, Afrikalı vb. Savaş ve zulmün olduğu, hukuksuz bir coğrafyada yetişen birisi ile hukuk, adalet ve barışın hâkim olduğu bir coğrafyanın insanının hayata aynı noktadan bakış ve anlayışta buluşması kolay değildir. 

     

    Kimlik Fanatizmi 

     

    Aidiyetlerimiz, bağlı olduğumuz veya sempati duyduğumuz gruplar, cemaatler, sivil toplum hareketleri, kulüpler, siyasi partiler de bizde kimlik üstüne eklenen yeni özellikler ortaya çıkarır. Mesleklerimiz, cinsel kimliklerimiz, hatta dinlediğimiz müzikler, takip ettiğimiz yazarlar veya fenomenler bile bizde yeni melez kimliklerin oluşmasına olumlu ya da olumsuz katkı sağlar. 

     

    Kimliklerini iktidarla ve onun sembolleriyle özdeşleştiren bireyler, insan olmanın zeminini yitirirler. Böylece kendilerini algılayış biçimleri, güce dayalı bir toplumsal sistemin sürekliliğini sağlamaya hizmet eder hale gelebilir. Yanlış bir liderin peşinden giden bireyler, zamanla sağduyularını kaybedebilir ve bu körleşmiş, fanatik kimlikleri diğer kimliklerinin önüne geçebilir. 

    Kur’an-ı Kerim’in dikkatimize sunduğu bazı ayetlerden kimlikle ilgili çıkarımlar yapabiliriz;

    1. İnsanlar kendilerine seçtikleri kimlik üzerinden bir asabiyete, aidiyete sahip olmaktadırlar. Bazen kimlik insanların zindanı olur.

    2. Her bir kimlik diğeriyle ancak başkalarının zararına veya muhtemel bir tehdidi savmak amacıyla birleşir, bir araya gelir.

    3. Kabile kimliği üzerinde ısrar edilmesi, her kabilenin kendi ölçeğinde bir güç ve iktidar peşinde olup diğerleriyle paylaşmayı reddetmesi anlamına gelir ki, cahiliye Araplarının içinde bulundukları şikak, modern zamanlarda milli/ulusal aidiyete denk düşmektedir.

    4. Modern durumda açıkça müşahade ettiğimiz üzere, her bir milli/ulusal birimin kendi başına ve kendi özgün kaynaklarıyla bağımsızlığını koruması ve sürdürmesi mümkün olmadığından, küresel bir gücün patronajlığı altına girmektedir. Bu ise hiç eksik olmayan bağımsızlık söyleminin ne kadar sahte ve halkı uyutmaya matuf olduğunu gösterir.

    Göç ve Kimlikler 

     

    Göç sonrası kimlik krizleri yaşanır. Bu geçiş döneminde yeni kimlikler inşa ederiz, hem kendimize hem de çocuklarımıza. Gelenek ve kültürel değerlerimizden kopmadan bir kimlik inşası oldukça önemlidir. Diaspora topluluklarının çoklu aidiyetler ve hibrit kimlikler inşa etme kapasitesi, modern dünyanın karmaşık sosyal yapılarını anlamlandırmada kritik bir öneme sahiptir. 

     

    Stuart Hall’un *Cultural Identity and Diaspora* makalesinde vurguladığı gibi, diaspora kimlikleri artık sabit ve değişmez yapılar olarak değil, sürekli evrim geçiren ve müzakere edilen dinamik oluşumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. 

     

    Diaspora sanatında öne çıkan en önemli temalardan biri kimlik arayışıdır. Diaspora sanatçıları sıklıkla iki dünya arasında kalmışlık hissi yaşarlar. Bir yanda anavatanın kültürel mirası, diğer yanda ev sahibi ülkenin baskın kültürü. Bu ikili kimlik durumu, sanat eserlerinde kendini belirgin bir şekilde gösterir. Örneğin, Afro-Amerikan sanatında kölelik ve baskı temalarının yanı sıra Afrika kökenlerine yapılan vurgu sıkça işlenir. Romare Bearden, bu durumu sanatında, Afrika kökenli Amerikalıların deneyimlerini kolaj tekniğiyle birleştirerek ifade eder. Bu tür eserler, diaspora kimliğinin karmaşıklığını ve çok katmanlılığını ortaya koyar. 

     

    Amin Maalouf ‘’Ölümcül Kimlikler’’ adlı eserinde, aidiyetler çoğaldıkça kimliğin özel bir durum olarak ortaya çıktığını söyler. 

     

    Afrikalı olmak her zaman özel bir durumdur. Önceki yıllarda o coğrafyalara Rahibe Teresa, ki, ismi Agnes Gonca Boyacı, Üsküp doğumludur, gibi gönüllüler gidip insanların gönüllerine dokunmaya çalışmıştır. Ancak yakın tarih itibarıyla, kara kıtayı ve insanını en çok ciddiye alan ve yürekten dokunan gönüllüler Hizmet Hareketi mensupları olmuştur. Tanzanya’da vefat eden Erkan Çağıl, Bir Güney Afrika’daki Galimbek Öğretmen, Ali Kervancı, Mozambik’te vefat eden işadamı Süleyman Çoban,  Bir Kazakistan’da vefat eden Nafiz Dedeoğlu, Bir Güney Kore’de vefat eden Malik Gencer, Bir İngiltere’de vefat eden Avukat Ömer Turanlı, Bir Kanada’da vefat eden işadamı Ali Açıl, Prof. Hakan Acar kültürel kimlikleri ve evrensel aidiyetleriyle gelecek nesillerin kimlik oluşumuna farkındalık kazandırmışlardır. 

     

    Gelecek nesiller, bu kahramanlar üzerinden yepyeni okumalar yapacak ve dinamik kimliklerini bu insanların merkezine aldığı evrensel değerlere göre inşa edeceklerdir.  
    21 Oca 2025 10:46
    YAZARIN SON YAZILARI