Haluk’un hikayesi

Ertuğrul İncekul

Ertuğrul İncekul

26 Kas 2024 00:40

  • Ömrüm vefa ederse yazarım, dediğim hikayelerden birisi de Haluk’un hikayesidir.

     

    Haluk Bey’i ilk kez Madagaskar’da tanıdım. Fransa üzerinden 13 saatlik bir yolculukla ulaşılan başkent Antananarivo’ya aktarmalı uçuşunu kaçırmıştı. İki gün sonra ancak varabilmişti dünyanın dördüncü büyük adasına. Kendisi Marmara Üniversitesi mezunu Fizik öğretmeni, eşi de Türkçe öğretmeniydi. Aynur Hanımla daha yeni evliydiler. Kısa zamanda Fransızca’yı oldukça iyi seviyede öğrenmişlerdi. Öğrencileri çok seviyordu Haluk Bey’i ve Aynur Hanım’ı, gönüllerine taht kurmuşlardı öğrencilerinin. Velilerle de kısa zamanda güvene dayalı, kalıcı dostlukları kurulmuştu.

     

    Haluk Bey, Bursa’nın güzide ailelerinden birindendi. Bursa’nın nezaketi, canlılığı, manevi havası adeta onda vücut bulmuştu. Pozitif ve çözümleyici yaklaşımları Afrika gibi karamsarlığa düşmeye müsait ülkelerde size her zaman yol gösterici olurdu. Öğretmenliği aşkla yapan, derslerine çok iyi hazırlanan, aynı zamanda okulda idarecilik de yapan ideal bir eğitimciydi. Hiç aşina olmadığınız bir kültürde dil öğrenen, zorlukları aşan, aynı zamanda kendi ses bayrağımızı ve kültür mirasını dalgalandıran, iffetli yaşayan, maaş alamadığında fedakarlık yapabilen bir insan aslında ideal toplumlarda 'Nobel'lik bir insandır. Hele de Afrika’ya gelirken bir sürü aşı olup gelen Avrupalıları düşününce, bizim bu arkadaşların gerçekten Birleşmiş Milletler'in teveccühüne layık insanlar olduğunu düşünüyorum.

     

    Milenyumun hemen başındaki yıllarda aramız elçiliklerle de iyiydi tabii ki. O yıllarda makbul vatandaşlardan sayılıyorduk. Madagaskar’a kurulacak Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliğinin açılışı için ne kadar çaba sarf ettiğimizi, dönemin kurucu Büyükelçisi iyi hatırlayacaktır. THY gelmesi için de az uğraşmadık. Başlarını sıkıştığında hep yanlarında olduk. 15 Temmuz sonrası ise, rejime yaranmak için bizim arkadaşları Türkiye’deki rejime gammazlama ve paketleme servisine dönüştüler. Halbuki hem o Büyükelçiler hem de yurtdışındaki temsilcilikler Hizmet Hareketi’ne gönül veren insanların karınca incitmeyeceğini çok iyi biliyorlar. Dünyanın bir ucundaki o ıssız ülkelerde biz hep vatan dedik, Türkiye dedik, kendi kültürümüzü ve dilimizi sevdirmek için gençliğimizi cömertçe o ülkelerin nesillerine, topraklarına bir tohum gibi saçtık.

     

    Şimdi bu koca boşluğu Çin ve Rusya dolduruyor

     

    Türkiye’den gelen iş insanları ile Başkan, Bakanlıklar, ilgili kurumlara, Büyükelçiler önümüze düşüp az gitmedik. Bizlere  övgüler dizdiler, takdir, teşekkür mektupları yazdılar. TUSKON’un da katkılarıyla o yıllarda Türkiye ekonomisi altın yıllarını yaşıyordu. (2000-2010). Pek çok iş insanlarını Türkiye’ye getirdik, il il gezdirdik ve önemli yatırımlar ve ortaklıklar kurdular. Bizim insanımız da Afrika'ya gelip büyük yatırımlar yaptılar. Devletimizle el ele olduğumuz yıllarda hem ülkemiz, hem insanımız, hem de gidilen ülkelerin insanları kazandı. Şimdi bu koca boşluğu Çin ve Rusya dolduruyor ve ben çok ama çok üzülüyorum. Türkiye gerçekten iyi bir trend yakalamıştı. Ama bunu hazmedemeyen mihraklar bu devlet - millet berberliğini büyük bir fitne ile alt üst ettiler. Yeniden o günlere dönülür mü? Bu milletin bağrında hala bu idealizmi, ufku yakalayacak gerçek vatanseverler  ve cesur yürekler kaldı mı, bunu zaman gösterecek.

     

    O günlere yeniden dönülür mü bilemiyorum, ama Haluk Bey'e ulaşmak bizim için her zaman çok kolay. O günlerimizin şahidi arkadaşlarımdan birisidir. Sırlar, hiç bir şey anlatmam dediğinizde başlar. İyi dostluklar ise, yaşadıklarınıza şahit olan ve her şeyi anlatmak isteyebileceğiniz insanlarla kurulur.

     

    Haluk Bey, dünya tatlısı iki evladından bir buçuk yıl ayrı kalmak zorunda olarak yaşadı. Can evlatlarını yanlarına almak için, eşi ile beraber çok çileli bir süreçten geçtiler. Ama sonunda sabrın sonu selamet oldu ve kavuşma gerçekleşti. Haluk Bey yine güzel ve faydalı işlerini yapmaya devam ediyor. Enerjisini şimdilerde Belçika’nın güzel insanlarına ve çok tatlı iki evladına harcıyor. Madagaskar mezunu öğrencileri ile irtibatı devam ediyor, hala onu ve Aynur Hanım’ı çok seviyorlar. Yüreklerde yakılan o ateş hiç sönmüyor. Türkiye mezunu Madagaskarlı öğrenciler güzel Türkçe konuşuyorlar ve okullara sahip çıkıyorlar. Siz gitseniz de biz buradayız, diyorlar.

     

    En güzel sözler henüz söylenmedi, en güzel şarkılarımız da henüz terennüm edilmedi. Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi, inanıyorum ki insanlığın da bir sabahı olacaktır.

    Ben  sevdamızdan vazgeçmedim!  Haluk da vazgeçmedi! Sizler de vazgeçmeyin!.

    26 Kas 2024 00:40
    YAZARIN SON YAZILARI