Ağla ey gözlerim. Ağla ki arzı ihtiza getirir belki, gözünden süzülüp göğsüne damlayan yaşların. Ağla! Çünkü ağlanacak o kadar çok şey var ki şimdi yurdumda.
Ağla ey gözlerim! Ömrünü neslin ihyası için feda etmiş, bu uğurda dünya zevkinin zerresini tatmadan, başını sokacak bir evi varken onu da medreseye çevirip, iman ve Kur'an hizmetine vakfetmiş, yetmemiş o medresenin hem muallimi, hem aşçısı, hem müstahdemi olmuş. "Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım" diyen üstadının öğretileriyle karakterini şekillendirmiş, onun yolunda say ederken, çoğu zaman milletin derdi evlad u iyalini unutturmuş, iman hakikatlerini "Bir gönle daha duyura bilir miyim" tasasıyla dur durak bilmemiş, Hafız Ali Osman KARAHAN gibi yiğitlerin, sadece; Üstadı Pir-i Muganı Bediüzzaman'ın kendisine yetmiş sene evvel söylediği; "İleride sıkıntılı ve büyük bir nifak dönemi gelecek. Tutuklamalar olacak, belki cezaevlerinde yer kalmayacak. Ama Rabbim orada kardeşlerimi muhafaza edecek. Dışardakiler bile çok sıkıntılar yaşayacak. Ama sonra hizmetlerin çok artacağı güzel bir dönem olacak inşaallah. Sen de o dönemi görecek, belki tutuklanacaksın” beyanını yakınlarıyla paylaştığı için darbecilikle itham edilip tutuklanan, Kalp hastası, prostat kanseri. Gözleri sadece yüzde yirmi beş görebilen ve tek böbrekli. Üç heyet raporu olan, seksen dört yaşında bir insan tutuklanıp zindana gönderilişine ağla.
Ağla ey gözlerim! Onca yıl; İslama bayraktarlık yapmış bir milletin ahfadına meramını anlatamayışına. Anlatıp ikna edemeyişine ağla. Ağla! IŞİD vari töröristlere bile sempatiyle bakılırken; sana reva görülen muameleye değil, İslami değerlerin içinin boşaltılıp, yozlaşan değerlerine ağla.
Ağla ey gözlerim! Yaratılanı Yaratandan ötürü seven, sinesini ummanlar gibi herkese açmış, gönül dünyasında tek geçerli akçenin sevgi olduğu bu insanlara reva görülen zulümlere, sırf hasedinden dolayı "Oh" çeken, talihsizlerin akıbetine ağla.
Ağla ey gözlerim! Elli yıldır halkın gözü önünde yapılan, bu müesseselerde çalışan, idarecisinden müstahdemine, öğretmeninden öğrencisine; her birinin ahlak abidesi olduğu bilindiği halde, "Kredi çektim, borç aldım istikrar bozulmasın. Yol yaptı, köprü kurdu. Makarna kömür dağıttı. Çalıyorlar ama çalışıyorlar" diyenlerin; hiç bir kalbe kapısı kırılarak girilmeyeceğini idrak etmiş, nur yüzlü adanmış insanlara iftira ve hakaretlere ses çıkarmayan, aklı gözlerine inmiş, her şeyi maddede arayan mana körlerinin akıbetlerine ağla.
Ağla ey gözlerim! Bunca zaman hadd ü hesaba gelmeyen iftiralara ve yapılan zulümlere rağmen, "Kişisel haklarınızı helal edin" diyebilen, hâla bu talihsizlerin ahiretlerini kurtarmaları için çalışan insanları anlamayan, "Size gittiğiniz yerde de huzur yok. Sizi orada da takip edip, bulup getireceğiz" diye mecburi hicret etmiş muhacirlere tehditler savuran, hatta bu muhacirlerin geride kalan ailelerine; bazen doksan yaşındaki anne babalarına, bazen hamile eşlerine ve bazen emzikli eş ve çocuklarına; yurtdışındaki eşlerine ulaşamadığı için işkence eden talihsizin akıbetine ağla.
Ağla ey gözlerim! Şartların ağırlığına rağmen, "Sizden öncekilerin başına gelenler başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz" ayetini unuttuğuna, "Bir kişinin senin vesilenle müslüman olması, üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır" diyen, Fahr-i Kainat efendimizin gösterdiği hedefe kilitlenmediysen, hâla gündelik işlerle uğraşıyorsan; kendi akıbetine ağla...